1881’den sonsuza..

1881’de bir ışık yandı ve bir milletin kaderi değişti. Milleti için, bağımsızlık için, egemenlik için savaştı, nice başarılar, destanlar yazdır­dı tarihe, zaferleri müjdele­di: “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” “Milletin bağımsız­lığını, yine milletin azim ve kara­rı kurtaracaktır.” “Hattı müdafaa yoktur; sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” “O hâlde, ya istiklâl ya ölüm!”

Yarınları planladı, Cumhuri­yeti kurdu, bizlere emanet et­ti: “Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”

Devlette aklı ve bilimi reh­ber kıldı, ufku ileriye taşıdı, tam bağımsızlığa vurgu yap­tı: “Benim manevî mirasım, bi­lim ve akıldır.”“Hayatta en haki­ki mürşit ilimdir, fendir.” “Tam bağımsızlık denildiği zaman, el­bette siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir.”

Üretimi ve kalkınmayı stra­tejiye bağladı: “Siyasi ve aske­ri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlan­dırılmazsa payidar olamaz.”

Hukuku ve adaleti yükseli­şin şartı saydı, Cumhuriyet’i kimsesizlerin yurdu yaptı: “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimse­sidir.”

Eğitimi omurga yaptı, öğretmeni baş­role taşıdı: “Öğret­menler! Yeni nesil si­zin eseriniz olacaktır.”

Kültürü temel say­dı, sanatı hayat da­marı bildi: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damar­larından biri kopmuş demektir.” “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.”

Dil ve tarihle zihni egemen­liği kurdu, özgüveni kurum­sallaştırdı: “Türk Dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” “Türk çocuğu ecdadını tanıdık­ça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

Basını, fikir hürriyetinin müşterek sesi olarak gördü: “Basın milletin müşterek sesidir.” “Cumhuriyet fikir serbestliği ta­raftarıdır; samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.”

Kadını hayatın merkezine koydu, omuz omuza yürüyüşe taşıdı: “Şuna inanmak lazımdır ki dünyada her şey kadının eseridir.”

Laikliği, özgür ve çağdaş toplumun temeli olarak ko­numladı: “Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vic­dan, ibadet ve din hürriyeti de demektir.”

Toplumsal ahlâk ve sporda ölçüyü belirledi: “Ben sporcu­nun zeki, çevik ve ahlaklısını se­verim.”

Çalışmayı erdem, disipli­ni yöntem kıldı, hizmeti esa­sa dönüştürdü: “Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamak isteyen toplumlar ev­vela haysiyetlerini, sonra hürri­yetlerini kaybederler.” “Bu mil­lete efendilik yoktur; hizmet var­dır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.”

Gençliğe, geleceğe ve evren­sel barışa seslendi: “Ey Türk istikbalinin evlâdı… Muhtaç ol­duğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Hep ileriye baktı. Aklı ‘ül­kesi, halkı ve geleceği’ için ça­lıştı: “İstikbal göklerdedir.”

Milletine seslendi, yön ver­di, güç verdi: “Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır, zekidir.”

O, devletin başında, köy­lünün tarlasında, şehirlinin sokağındaydı: “Köylü milletin efendisidir.”

Dünyanın her köşesin­de umudun sesi oldu: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”

Milli karakterin şifresini verdi, kırmızı çizgisi netti: “Hürriyet ve istiklâl benim ka­rakterimdir.”

Hayattayken net mesajını verdi, fikirleriyle anılmak is­tedi: “Beni görmek demek mut­laka yüzümü görmek değildir; be­nim fikirlerimi anlıyorsanız bu yeterlidir.”

Ve bir gün noktayı koydu: “Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Tür­kiye Cumhuriyeti ilelebet payi­dar kalacaktır.”

10 Kasım 1938, saat 09.05’te Dolmabahçe’de zaman durdu. Vücudu toprağa kavuştu, ebedî istirahatgâhına çekildi.

Naçiz vücudun toprağa karış­tı, fakat Türk evlâdının kalbinde yaşıyorsun. Türkiye Cumhuriye­ti yaşayacak ilelebet.

Rahat uyu ATAM; seninleyiz, izindeyiz, sonsuza dek..

Yazara Ait Diğer Yazılar