250 milyar dolar ihracat Türkiye’nin sadece konfor alanı

Fikret ÇENGEL
Fikret ÇENGEL Bir Dünya Ekonomi fikret.cengel@dunya.com

Hafta başında 2022 yılı ihracat rakamları açıklanacak. Bu yıl için konulan hedef 250 milyar dolardı. Kasım ayı ihracat verileri dikkate alındığında 11 aylık ihracat 253 milyarı aştı. Aralık ayında 22 milyar doların biraz üstünde bir ihracat, yılı da 255 milyar dolar ihracatla tamamlamış olacağız. Bu da ihracatın geçen yıla göre yaklaşık yüzde 15 arttığı anlamına geliyor.

Genel ticaret sistemine göre 2021 yılı ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 32,8 artarak 225 milyar 291 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. Geçen yılın artış oranına ve bu yılın küresel enflasyonuna bakarsak yıllık ihracatı görece olarak “rekor” seviyede kapatıyor olmamıza rağmen, yıllık artış oranı dikkate alındığında “vasat” bir yılı geride bıraktığımızı görüyoruz. Rakamlara daha da dikkatle baktığımızda aslında Türkiye ihracatında yaratılan bir “konfor alanı” içinde hareket ettiğini görüyoruz.

2002 yılında Türkiye’nin ihracatı 36 milyar dolar. Sonraki yıllarda sırasıyla 47, 63, 73 ve 85 milyar dolar. 2007 yılında ilk kez 100 milyar doları aşarak yeni bir klasmana girdik ve her yıl birbirine yakın artış hızları ile bugün 250 milyar doları aştık. Ancak ihracat kilo değeri ve küresel ticaretten paylar dikkate alındığında ihracatta yarattığımız konfor alanına sadık kaldığımızı yine görüyoruz.

Buna göre, Türkiye’nin ihracat değeri  2010’da 1.02 dolar/ kg düzeyindeydi. Yani 1 kilogram ihracat için 1 dolar civarında gelir sağlanıyordu. Bu rakam, 2014’te 1.59 ile tüm zamanların en yüksek değerine ulaştı. Sonra düşüşe geçti; önce 2020’de 1.1’i buldu, 2021’de ise 1.2 dolar olarak gerçekleşti. Son dönemlerde özellikle savunma sanayinin gayretiyle kilo değerinin 1.5 dolar seviyelerine bir atak yaptığımızı izliyoruz. Yine küresel ticaretten aldığımız pay son yıllarda 0.8 ile yüzde 1 arasında değişkenlik gösteriyor.

İhracat tonajı, birim değeri, küresel ihracattan aldığımız pay verileri dikkate alındığında Türkiye’nin ihracatta yarattığı konfor alanında çıkamadığını ve bu alanda kalmaya devam etmek istediğini gösteriyor.

Türkiye AR-GE ve İnovasyon fakiri

Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarına göre ihracatçı şirket sayısı 100 bini aştı. Ancak bunların büyük bölümü dönemsel. İstikrarlı şekilde her ay ihracat kaydı olan şirket sayısı 30 bin civarında. Yine bu şirketlerin büyük bölümü KOBİ. Yani ARGE ve inovasyon harcamaları, patent başvuruları düşük. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı birim ihracat endeks değeri yükselmeli. Ancak bu konjonktür veya küresel enflasyondan değil; bizim sofistike inovatif ürün ihraç etmemizden dolayı artmalı ve birim ithalat endeks değeri düşmeli ve sonuçta ticaret haddi artmalı. Peki Türkiye’de tablo nasıl?

Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatının toplam ihracattaki payı sadece yüzde 3. Yani 225 milyar dolar ihracat gerçekleştirilen 2021 yılındaki yüksek teknoloji ihracatı payı 6.5 milyar dolar. Bu oran Vietnam’da yüzde 39, Malezya’da yüzde 37, İsrail’de yüzde 35 ve Güney Kore’de yüzde 33 seviyesinde.

Konfordan çıkmak için AR-GE şart

Araştırma ve geliştirme (ArGe), bilgi birikimini (insan, kültür ve toplum bilgisi dahil) artırmak ve bu bilginin yeni uygulamalar tasarlamak ve kullanılmasını sağlamak için sistematik bir temelde gerçekleştirilen yaratıcı çalışmaları içerir.

Ar-Ge üç faaliyeti kapsar:

  • Temel araştırma, 
  • Uygulamalı araştırma,
  • Deneysel geliştirme.

 

Ar-Ge’ye yönelik gayri safi yurt içi harcamalar, bir ülkedeki tüm yerleşik şirketler, araştırma enstitüleri, üniversite ve devlet laboratuvarları vb. tarafından yürütülen toplam Ar-Ge harcaması (kısa vadeli cari ve uzun vadeli sermaye yatırımı) olarak tanımlanır.

Bir diğer geliştirici kavram da inovasyondur. İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde iyileştirilmiş bir ürün (mal veya hizmet) veya sürecin, yeni bir pazarlama yönteminin veya yeni bir organizasyonel yöntemin iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde uygulanmasıdır.

Kısaca:

  • Ürün inovasyonu,
  • Süreç inovasyonu,
  • Pazarlama/iş modeli inovasyonu,
  • Örgütsel (organizasyonel/ yönetim) inovasyon.

 

Joseph Schumpeter’e göre İnovasyon (yenilik); 

  • Yeni bir malın veya bilinen bir malın farklı türünün ve kalitesinin piyasaya sunulması,
  • Üretimde yeni bir üretim tekniğinin kullanılması,
  • Yeni bir piyasanın bulunması ve keşfi,
  • Yeni bir hammadde veya yarı mamul kaynağının keşfi, endüstrinin yeniden organizasyonudur.

 

Kilo değeri ve küresel ticaretten aldığımız gibi Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasıla içindeki AR-GE payı da gelişmekte olan ülke ortalamasının altında. 2021 yılı verilerine göre İsrail ve Güney Kore GSMH içindeki ARGE payı yüzde 5 seviyesindeyken Türkiye’nin AG-GE harcamaları için ayırdığı pay yüzde 1.13. Benzer bir durum fikri mülkiyet hakları ve patent haklarında da görüyoruz.

Türkiye satmıyor, dünya alıyor 

Her ay ihracatta rekor rakamlar açıklanmasına rağmen Türkiye hak ettiği ulaşılabilir ihracat potansiyeline uzak duruyor. Bunun altındaki en önemli sebep ihracatın yükünü çeken şirketlerin yarattığı konfor alanı. Türkiye mevcut ihracatında satan değil talep edilen ülke durumunda. Yani Türk ihracatçıları talep edilen ülkenin üretiminden sorumlu. Bir çok ihracatçı firmanın en büyük eleştirisi, sadece gelen talepleri değerlendirmesi ve bu talebin devam etmesini umması. Bu nedenle rekabet gücünün temelinde halen süre gelen işçilik avantajı yatıyor. Yeni bir gelişme veya markalaşma yolunda dünya ile rekabet edebilir gücü görmediği veya göremediği için konfor alanını da terk etmiyor. Küresel gelişmelerdeki değişim zaman zaman Türkiye’nin lehine çalışıyor. Bu durumda işletmeler fazla mesai yapıyor veya üretim kapasitesini artırmaya çalışıyor. Ancak bu gelişmeler dönemsel olduğu için sürdürülebilir bir planlı yatırıma dönüşemiyor.

Dönemsel dış talepler azaldığında da şirketler ya iç pazara dönüyor ya da farklı pazarlara açılmaya çalışıyor. Fakat gerçek ihracat rakamını belirleyen Türk şirketlerinin açılımından ziyade, dış talebin dinamikleri oluşturuyor. “Bunu senden istiyorum” diyen dış talep, “artık senden istemiyorum” da diyebiliyor. Oysa Cumhuriyetin 100. yılında artık Türkiye, “Ben bu malı üretiyorum” iddiasında olmalı. Elbette Türkiye’de bu iddiada olan şirketlerimiz var. Konjonktürel gelişmeler ve Türkiye’nin coğrafi avantajları, üretim ve kurdan kaynaklanan pozitif ayrımcılık, ihracatta her yıl yüzde 10 ila 15 artış sağlamamız olası. Ancak konfor alanından çıkıp, dünya ile daha güçlü rekabet etmek için AR-GE ve inovasyon kaçınılmaz. Bunun yanında markalaşarak dünyaya “Ben bunu üretiyorum” diye meydan okumamız da şart.

Başkanların gözünden 2023

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu: 2023 hedefimiz 20 milyar dolar

Destekle 15 milyar dolara koşarız Dünya küçülürken biz büyüyoruz Yeraltından 30 milyar dolar Demir ve Demir Dışı Metaller sektörü olarak yine dolu dolu bir yıl planlamaktayız. 2023 yılı için ihracat hedefimizi 20 milyar dolar olarak belirledik. Ancak oluşacak resesyon ve durgunluk ortamında bu sene yaptığımız ihracatı korumamız durumunda bunu başarı kabul etmek gerekecektir. Her duruma göre bir B planı oluşturuyoruz. Hedef dünya sahnesinde daha çok var olmak.

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı: Destekle 15 milyar dolara koşarız

İHBİR olarak 2023 yılı ihracat hedefimiz 15 milyar dolar seviyesinde. Aslında birçok olumsuzluklar ile karşı karşıyayız. Bunların en başında, finansmana erişim sorunumuz geliyor. Birtakım teşvikler var. Bu desteklerin de verilmesiyle birlikte bu rakamları da yakalayabileceğimize inanıyoruz. Otoritemizin destek vermesi durumunda başarılı bir yıl olacak.

İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Güven Karaca: Dünya küçülürken biz büyüyoruz

Küresel piyasalarda birçok firma enflasyonist dönemlerde küçülmeye giderken biz kapasite artışı sağlama hedefiyle büyüme yolunda ilerleyeceğiz. 2024 yılının ikinci yarısında küresel piyasada olumlu gelişmeler olacağını düşünüyorum. İlk 20 ülke özelinde Türkiye, uyguladığı para politikası ile büyümeye devam ederken, diğer ülkelerde ise büyümenin yavaş layacağını düşünüyorum.

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya: Yeraltından 30 milyar dolar

Bir ülkenin bir kaynağı varsa o kaynağı çıkarmak zorundasınız. Ülkemiz doğalgaz, petrol kaynakları açısından zayıf bir noktada. Bu yüzden ülkenin yeraltı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmalıyız. Eğer madencilik konusunda gelişmiş ülkeler seviyesinde üretim yapabilirsek yıllık ortalama 6 milyar dolar ihracatımızın 30 milyar dolara çıkabileceğini söyleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar