Bu da benim en iyi film listem
Son dönemde gazeteler, sinema platformları ve yönetmenler “yüz yılın en iyi filmleri” listelerini paylaşıyor.
Kimileri Tarkovsky’nin ruhani yolculuklarını, kimileri Coppola’nın Amerikan rüyasını koyuyor zirveye. Bu hengâmede ben de kendime sordum: Hem kalbime hem hafızam kazınan filmler hangileri?
Hazırladığım liste, kişisel tarihimle sinema tarihinin kesiştiği yerlerden oluşuyor. Ne tam anlamıyla akademik ne bütünüyle objektif. Bir sinemaseverin belleğinde yer etmiş o özel anların toplamı.
Kült ve klasıkleşmış başyapıtlar
● The Shawshank Redemption /
Esaretin Bedeli (1994)
Umut duygusunun sinemadaki en sade ama en güçlü temsilcisi.
● The Godfather I & II 1972–1974)
Aile, güç ve trajedinin epik bir anlatısı.
● 12 Angry Men / 12 Öfkeli Adam (1957)
Adalet ve önyargılar üzerine tek mekânda geçen dev bir tiyatro.
● Seven Samurai / Yedi Samuray
(1954)
Kahramanlık, onur ve mücadele üzerine zaman üstü bir başyapıt.
● 2001: A Space Odyssey /
Bir Uzay Destanı (1968)
Her izleyişimizde sessizliğin içindeki o büyük soruyu duyarız: “Biz kimiz?”
● Persona (1966)
İki kadının arasındaki görünmez duvarları, benliğin sınırlarını ve maskelerin arkasındaki gerçekleri aktaran güçlü bir yapım.
● Apocalypse Now / Kıyamet (1979)
Savaşın gerçek yüzü, deliliğin sınırları ve Batı uygarlığının içindeki karanlığa dair, sinema tarihinde kazınmış bir haykırış.
● The Tree of Life /
Hayat Ağacı (2011)
Yaratılış, aile, kayıp, varoluş. Kamera sadece olanı değil, olanın arkasındaki anlamı da çeker.
● Fight Club /
Dövüş Kulübü (1999)
Modern erkekliğin krizine, sistemin baskısına delilikle verilen yanıt.
● Se7en / Yedi (1995)
Günahların izini süren karanlık ve rahatsız edici bir dedektiflik öyküsü.
● The Usual Suspects /
Olağan Şüpheliler (1995)
Keyser Söze. Sinema tarihindeki en karizmatik tiplemelerden biri.
● Pulp Fiction /
Ucuz Roman (1994)
Tarantino’nun zamansal kurgusuyla ritmini yeniden tanımladığı bir kült film.
● The Green Mile /
Yeşil Yol (1999)
İyilik, mucize ve ölüm arasında dokunaklı bir yolculuk.
● Forrest Gump (1994)
Hayatın bazen düğümlenmeden de anlamlı olabileceğini hatırlatan bir anlatı.
● The Dark Knight /
Kara Şovalye (2008)
Bir “süper kahraman” filminden çok daha fazlası. Karanlığın içindeki adalet arayışı, anarşiyle hesaplaşması.
Yeni kuşağın hafızaya kazınanları
● Parasite / Parazit (2019)
Sınıfsal uçurumları kara mizahla delip geçen bir başyapıt.
● Interstellar / Yıldızlararası
(2014)
Bilim ile duyguyu birleştiren bir baba-kız hikâyesi.
● The Prestige / Prestij (2006)
İllüzyonun ardındaki trajedilerle dolu kardeşlik savaşı.
● Inception / Başlangıç (2010)
Rüya içinde rüya… Zihinsel bir labirent.
● Whiplash (2014)
Mükemmeliyet uğruna yıpranan bir ruhun çırpınışı.
● Eternal Sunshine of the Spotless Mind / Sil Baştan (2004)
Aşkın hafızadan silinip silinemeyeceği üzerine şiirsel bir bilimkurgu.
Dokunaklı, içten ve unutulmaz
● Life is Beautiful /
Hayat Güzeldir (1997)
Savaşın gölgesinde neşe yaratmaya çalışan bir babanın hikâyesi.
● Will Hunting /
Can Dostum (1997)
Deha ile travma arasındaki o ince çizgi.
● Intouchables /
Can Dostum (2011)
Yamaç paraşütü kazasında felçli kalan bir aristokrat ve bakıcısı olarak işe aldığı genç bir adam. Sonrası duygu seli.
● Babam ve Oğlum (2005)
Baba-oğul ilişkisini bu denli sade ve vurucu anlatan başka bir yapım zor bulunur.
● Eşkıya (1996)
Türk sinemasının kırılma noktası.
● PK (2014)
İnanç sistemlerine naif ama sorgulayıcı bir bakış.
● Up / Yukarı Bak (2009)
Bir balon evin gökyüzüne açılan penceresinde, kayıpla baş etmenin güzelliği.
● Big Fish / Büyük Balık (2003)
Gerçek ile hayal arasında salınan bir oğul-baba hikâyesi.
Serseri ruhlar, isyankârlar, değiştirenler
● León: The Professional /
Leon (1994)
Kiralık katilin ve küçük bir kızın arasında gelişen insanlık dersi.
● Amores Perros, City of God /
Tanrı Kent (2002)
Suç, yoksulluk ve kader üçgeninde Brezilya’nın çarpıcı gerçekliği.
● Fargo (1996)
Absürt soğuklarda işlenen absürt suçlar.
● The Big Lebowski /
Büyük Lebowski (1998)
Kayıp bir halıdan koca bir kültüre dönüşen sıra dışı sinema örneği.
● The Great Dictator /
Şarlo Diktatör (1940)
Totalitarizme karşı yapılan en ince ama en net sinemasal karşı duruş.
Bu liste elbette eksik. Her izlediğimiz yeni film, bellekteki sıralamayı sarsar. Sinema, bizimle değişir. Ama bu filmler, sadece “en iyi” oldukları için değil, bana bir şey öğrettikleri, kalbimi kırdıkları, zihnimi kurcaladıkları ve beni dönüştürdükleri için burada.
Sinemayı sevmek hem zamanın ruhunu hem de kendi ruhumuzu tanımaya çalışmaktır. Belki bu yüzden, her liste biraz da otobiyografidir.
Bu da benimki.
Senin listen nasıl olurdu?