ABD’nin Gazze serüveni

İsrail hava kuvvetleri, 27 Eylül 2024’te Hizbullah karargahına toplam 84 tonluk sığınak delici bombalarla saldırdığında, Or­tadoğu’da uzun zamandır yerleşmiş ve ka­bullenilmiş olan statükonun değişmekte ol­duğu iyice netleşmişti.

Konu, İsrail açısın­dan 7 Ekim saldırısının intikamını almak, rehineleri kurtarmak ya da söyledikleri gi­bi terörle mücadele etmek değildi. Lübnan Hizbullah’ının ve İran’dan Akdeniz’e kadar uzanan Şii ağırlıklı “direniş ekseninin” sim­gesel lideri Hasan Nasrallah öldürülmüş ve “Yeni Düzen” adını verdikleri operasyon ba­şarıya ulaşmıştı.

Netanyahu rejimi aynı anda bütün düğ­melere basarak hedefi Gazze’den Lübnan’a, İran’a ve güney Suriye’ye doğru genişle­tirken esas tetikleyici gücün, İsrail’in tüm hukuksuz ve insanlık dışı müdahalelerine rağmen ona destek veren büyük ağabey ol­duğunu herkes biliyordu. Hedef “yeni bir düzenin” kurulmasıydı ve Trump’ın göre­ve gelmesiyle birlikte el altından yürütülen proje açık ve net kelimelerle ifade edilecek­ti: ABD, Gazze’ye yerleşmek istiyordu.

Eski düzenin kodları

Eğer birileri yeni bir düzen kurmaktan bah­sediyorsa, ilk yapılması gereken eski düzenin kodlarını çözmek ve neyin değişmekte oldu­ğunu öngörerek ona göre pozisyon alabilmek­tir. Peki, Ortadoğu’nun eski düzeni nasıl bir şeydir? Aktörleri kimlerdir? Çatışma ve uz­laşma yönlü ilişkilerdeki belirleyici dinamik­ler nelerdir? Değişmesi planlanan şey nedir?

Öncelikle bildiğimiz Ortadoğu’nun karak­teristik özelliği Osmanlı Devleti’nin yıkılı­şından bu yana istikrarlı bir coğrafya olama­dığı ve müzminleşmiş çatışmalarla sürekli krizlere gebe bir ekosisteme dönüştüğüdür. Savaşsız ve çatışmasız bir ortamın hasre­tinde yaklaşık 100 yıldır daimî kayıpta olan Ortadoğu halkları I. Dünya Savaşı’ndan iti­baren emperyalist sömürgecilerin petrol iş­tahını karşılama yolunda kurban haline gel­miş; rejim konsolidasyonları, savaşlar, iç çatışma ve terörün araçsallaştırılması üze­rinden üretilen taze kan ise küresel askeri endüstriyel kompleksin damarlarına pom­palanmıştır.

Uluslaşma süreçlerini tamamlayamadı­ğı halde çizilen suni sınırlar çerçevesin­de ulusmuşçasına davranan topluluklardan oluşan Ortadoğu halklarının en önemli so­runlarından birisi de etnik, dinsel, mezhep­sel fay hatlarındaki daimî gerilim olmuştur. Bir yandan küresel, bir yandan da bölgesel güçlerin müdahalesiyle derinleşen ve müz­minleşen çatışmalar, egemen güçlerin vekil­leştirdiği aktör bolluğu içerisinde çözümsüz hale gelmiştir.

Bildiğimiz Ortadoğu esasen devletlerin değil, devlet olmayan aktörlerin rol oynadığı ve şekillendirdiği bir siyasal ik­lime sahiptir. Nitekim Ortadoğu analizlerin­de İran, Suriye, Lübnan, Irak vs. kadar Ha­mas, İhvan, Hizbullah, IŞİD, El Nusra, HTŞ, PKK, Wagner, Baas vs. gibi aktörlerin adla­rının da geçmesini bu iklimin temel özelliği olarak tanımlayabiliriz.

Yeni düzenin şifreleri

Yeni Ortadoğu’nun bir yandan ortadan kaybolan ve diğer yandan yeni yükselen ak­törlerin etkisiyle tazelenmiş bir mimariyle inşasının planlandığı ortada. Bu yeni mima­rinin devletler arası bir düzen olarak şekille­neceği ve eski düzenin en popüler devlet-dı­şı aktörlerinin giderek daha da sessizleşe­ceği öngörülebilir. PKK’nın silah bırakması sürecini de bu bağlamda değerlendirebiliriz.

Bu çerçevede Filistin Devleti’nin uluslara­rası tanınma sürecinin de hızlanacağı ancak Gazze’nin durumunun ise belirsiz kalacağı düşüncesindeyim. Gazze’nin daimî belirsiz­lik sürecinde bırakılarak herhangi bir devle­te ait olmayan, ABD’nin kontrolünde ancak “no man’s land” (res nullius) bir bölge ola­rak tasarlandığı görülüyor. Herhangi bir ulu­sal hukuk sisteminin denetiminde olmadan, sınırsız bir özgürlük alanı olarak “tekno-o­ligarşinin” hizmetine sunulacak böylesi bir serbest bölgenin dillendirilmeyen bir amacı olabilir.

Petrol ve doğal gaz odaklı deniz yet­ki alanlarının bölüşülmesi bağlamından çı­karsak resim netleşiyor sanki. Her türlü ya­pay zekâ (AI) araştırmasının, tıbbi ve nükle­er deneyin etik sınırlar, yasal bağlar olmadan Gazze’de hayata geçirildiğini bir düşünelim. İnsanlığın doğum yeri olan Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’in kutsal toprakları, yeni insanlığın yani “robo-sapiens” in doğuşuna yuva olarak seçilmiş olabilir mi? Ne de ol­sa Grönland soğuk ve bazıları da sıcak sever! Peki, bölgenin firavunu olarak uzaylı general Elon Musk atanırsa şaşırır mıyız?

Yazara Ait Diğer Yazılar