Füzeler fırlarken faizler inerken: NASA ve TCMB’nin siyasetle imtihanı

SCE’yi AUX’a almayı de­nesin. -O da nesi? -AUX. -AUX? -Auxiliary.” (Resmi NASA tapelerinden)

Dönemin TCMB Başka­nı Erdem Başçı, NASA tarzı mottoları severdi: “Zoru he­men yaparız, imkânsız za­man alabilir”. Belki mühen­dislik kökeninden, belki de ekonomideki karar süreç­lerinin roket bilimi kadar kritik rol oynadığının farkında olduğundan. Başçı, faiz koridoru gibi bugün hâlâ Türkiye ekonomisinin yörüngesini koruyan, kurtarıcı ve esnek bir sis­temi miras bırakmayı başardı.

“SCE to AUX”: TCMB’nin ekonomik refleks testi

Bu sene açıklanan ilk Enflasyon Raporu sunumunda Başkan Yardım­cısı Sayın Cevdet Akçay, piyasalar­daki olası bir türbülans durumunda refleks hızının ve hazırlığının öne­mini vurgulamıştı. Mart ayındaki olağanüstü Para Politikası Kurulu toplantısında TCMB, faiz korido­runu devreye sokarak ekonominin kontrol panelindeki düğmelere bas­tı ve piyasanın ihtiyaç duyduğu ha­reket alanını açtı. Ardından politika faizinde gerçekleştirilen artış ise pi­yasalara güçlü bir mesajdı.

Tüm bu yaşananlar, olağanüstü piyasa koşullarında tıpkı NASA’nın Apollo 12 görevindeki meşhur “SCE to AUX” anını hatırlattı. Refleksle­rin hayati önem taşıdığı o anlarda, kritik bir kumanda hamlesinin bü­tün bir görevin kaderini değiştire­bildiği gibi, merkez bankalarının da anlık ve doğru müdahaleleri ekono­minin gidişatını belirleyebiliyor.

“İnce ayar” ve “temkinli”: faiz indiriminde rota düzeltmesi

Artık faiz indiriminin kararlı şe­kilde süreceği aşamanın eşiğinde­yiz. Başkan Dr. Fatih Karahan, ara­dan geçen süre zarfında iki kritik komutla rotayı düzeltti:

1“İnce Ayar”, İstanbul’daki CFA Institute toplantıları sırasında, ve

2“Temkinli”, Londra temasları sı­rasında.

İnce ayarı, devreye alınan sto­paj uygulamasında görüyoruz. Baş­kan’ın sözlerine piyasanın daha faz­la önem verip kulağına küpe yap­ması gerekiyor. Kimileri örtülü faiz indirimi, kimileri tam tersi örtülü faiz artırımı diye yorumladı. İşin içinden çıkamayanlar ise, “bütçe­ye gelir” gerekçesiyle kestirip attı­lar. Oysa her karar, toplumun tüm kesimlerini eşit şekilde etkilemez. Önümüzdeki yıllara yayılacak faiz indirim sürecinde bu tip ince ayar­ları sıkça göreceğiz.

“Temkinli” ifadesini de piyasa tam kavrayamadı. Her sözü sayılara dök­mek anlamlı değil. Bir şeyi yavaş yap­mak her zaman temkin demek değil­dir. Eğer böyle düşünseydik, rampa­dan roket fırlatmayı bırakın, pistten uçak bile kaldıramazdık. Temkin se­viyesi, gereken hızda gitmektir; ne daha yavaş ne daha hızlı. Dolayısıyla 50-100 baz puan tartışmalarıyla bu ifadeyi sınırlamak, tek hane enflas­yon hedefine ulaşmayı güçleştirebi­lir. Burada kritik nokta, faiz adımla­rının dezenflasyon sürecini bozma­yacak biçimde ayarlanmasıdır. Tek bir toplantı değil, yıllara yayılan bir süreç için geri sayıyoruz.

2019 yılında tek haneli enflasyon görmüştük. Yalnızca iki aylığına. 2027 yılı sonuna geldiğimizde %10 ila %15 banında bir faiz – enflasyon kombinasyonu ile karşılaşacağız. Ekonomideki tüm aktörlerin ve sek­törlerin buna göre planlama yapma­ları gerekiyor. Bu senenin sonunda yükselen Alman talebiyle birlikte sı­nai üretim tekrar artış trendine ge­çecek ve yeni tarihi zirveler görecek. Ancak bu yolculuk her serüven gibi tehlikelerle dolu. 2028 ve ötesinde kalıcı tek hane enflasyon için iki kri­tik konunun çözüme kavuşması ge­rekiyor:

1Yükselen gelir adaletsizliği. Ça­lışan kesimin ücret yapısı eko­nomide enflasyonun resmi tanımı “genel fiyat seviyesi” kavramını bu­lanıklaştırıyor. Ortaya çıkan verim­sizlik üretim ve tüketim kalıpların­da ayrışmalara yol açabiliyor. İtha­lat talebi artabiliyor ya da verimsiz hizmet harcamaları nedeniyle mal fiyatları ve reel kur seviyesi arasın­da makas açılabiliyor. Ekonomiye stres yüklendikçe ince ayar gereksi­nimleri artar.

2Kadınların işgücüne katılımı. Geçtiğimiz hafta “The Econo­mist” dergisinde yer alan makale Türk sosyal hayatında cinsiyet eşit­sizliğini somut sayısal verilerle or­taya koydu. Ekonomide üretkenli­ğin artması ve kaynakların verimli kullanımı için kadınların iş haya­tındaki konumunun güçlenmesi ge­rekiyor. Apollo görevlerinin üçer kişilik ekipleri gibi, Sayın Hatice Karahan’ın ekonomi yönetiminde­ki rolünü de her daim dikkate al­mak gerekiyor.

Her iki konu önceden “Yaranın Kabuk Tutuşu” başlıklı yazımızda değindiğimiz kalkınma politikaları­nın alanı. Büyümenin kalitesi artar­sa fiyat seviyesi kendiliğinden istik­rar kazanır. Roketin seyirde kendini düzeltmesi gibi. İktisadi tartışmala­rın para ve maliye politikasının öte­sine taşınarak derinlik kazanması merkez bankasının “tek haneli enf­lasyon” hedefine kitlenmesini ko­laylaştıracaktır.

Siyasetçiler, fırtınalar ve Ay’a giden sessiz nesil

Apollo 12 fırlatılışına ABD Başka­nı Richard Nixon ailecek katılmıştı. 14 Kasım 1969 günü hava Florida’da ıslak, kapalı ve elektrik yüklüydü. Tarihte ilk defa bir başkan geri sayı­mı yerinde izliyordu ve tarihte son kez NASA fırtınalı havada insanlı bir roket fırlatacaktı. Uçuşun 36. sani­yesinde rokete ilk yıldırım çarpınca kabinde ve Houston kumanda mer­kezinde kaos baş gösterdi. Birazdan yıldırım ikinci kez çarptığında 36 kat yüksekliğinde 111 metre uzunluğun­daki heybetli “Saturn V” roketinin takati kalmamış devre kesmişti. Ku­manda merkezinde 26 yaşında genç bir mühendis efsaneleşen “SCE to AUX” komutunu can havliyle haykır­dı. Astronotlar denileni yaptılar ve Ay yüzeyinde inecekleri “Fırtınalar Okyanusu” güzergahında rotalarına devam ettiler.

Ay’a giden sessiz neslin astronot­ları ve roket bilimcileri insanlığın sınırlarını test etmeyi severdi. Zi­hinsel ve fiziksel uçlarda yaşama­ya alışmış, disiplinli ve gözü pek ka­rakterlerdi. Amerikan başkanına “hayır” diyemeyeceklerinden değil, Amerikan istisnasına (American ex­ceptionalism) sadakatlerinden dola­yı o gün o roketi bile bile ateşlediler. Çünkü onlar için “başarısızlık bir se­çenek değil”di.

Füzeler fırlarken faizler inerken: NASA ve TCMB’nin siyasetle imtihanı - Resim : 1

Füzeler fırlarken faizler inerken: NASA ve TCMB’nin siyasetle imtihanı - Resim : 2

Yazara Ait Diğer Yazılar