Gordion’un düğümünü çözmek: Tarımdan para politikasına algıların ortadan ikiye ayrılışı

Büyük İskender gibi sezgileri son derece güçlü bir savaşçıya kör­düğüm gösterildiğinde ne yapacağı bellidir. Yu­mağı ilmek ilmek çöz­mekle zaman kaybet­mek yerine, yüksek duy­gusal zekâsı ve keskin içgüdüleri sayesinde kı­lıcıyla bir vuruşta ikiye bölecektir.

İletişimin kılıcı: Beklentilere doğrudan mesaj

Merkez Bankası Başkanı Dr. Fatih Karahan da dolaylı kanal­larda daha fazla gürültü duymak istemedi. Geçtiğimiz hafta önem­li bir ilki gerçekleştirdi: Muha­taplarının karşısına çıkarak canlı yayında doğrudan iletişime geçti.

“Prime-time”da verdiği mesaj­lar doğrudan ve netti:

1 Hizmet enflasyonundaki ata­let nedeniyle hanehalkı bek­lentilerinin yüksek kaldığını ve

2Hanehalkı beklentilerinin sistematik şekilde fiili enflas­yondan yüksek seyrettiğini vur­guladı.

Merkez Bankası aslında bu me­sajları ilk defa vermiyor. 18 Ağus­tos 2025 tarihli “Santim Santim” yazımızda bu dinamiği Dr. Kara­han’ın YouTube yayınında kul­landığı grafiğin aynısıyla sun­muştuk.

Ne var ki piyasanın genelin­de bu mesajlar filtrelenerek sö­nümleniyor. Oysa iletişim, keli­me dilbilgisi tanımı gereği çift yönlü seyretmelidir. İşteşlik eki, fiil kökünü çift özneli isim hâline getirir. Buna rağmen pi­yasa, enflasyon raporu ve ben­zer etkileşim fırsatlarını çoğu zaman kamu otoritesinin risk yönetimi aracı gibi okuyor. Et­kinliğin ardından sözlü ya da yazılı yorumlar, bu risk yöneti­mini ölçmeye odaklanıyor. As­lında kamu otoritesinden gelen mesajların geniş kesimlere du­yurulması ve icracı bir yapı ka­zanması istenir.

Tarım ticaretinin sessiz gerçeği: FAS raporunun aslı ve yanlış okunuşu

Bunun tipik bir örneğini geç­tiğimiz hafta ABD Tarım Bakan­lığı’nın (USDA) Türkiye tarım raporlarında gördük. USDA’nın Ankara Ateşeliği (FAS – Foreign Agricultural Service) Türkiye ile ilgili iki rapor yayımladı:

1Raporlardan ilki tahıl özetiydi,

2Diğer rapor ise Türkiye’nin tarım sanayisinde katma de­ğer üretimi üzerindeydi.

Uluslararası kuruluşlarda (ör­neğin yatırım bankalarında) her departman kendi görüşünü açık­layabiliyor. Bir yatırım bankası­nın ekonomi ve piyasa bölümleri aynı konu hakkında birbirleriyle çelişen yorumlar yapabiliyorlar. Benzer şekilde Ateşelik (FAS) de bakanlığın kendisinden (USDA) ayrışabiliyor. FAS, raporlarının başında bu durumu belirten çe­kincesini eklemeyi ihmal etmez.

Ateşelik daha önce yayımladığı raporda Türkiye’nin buğday itha­latını 10 milyon tonun üzerinde öngörmüştü. Bakanlık ise 7,5 mil­yon ton beklentisindeydi. Geçti­ğimiz hafta Ankara’daki Ateşelik kendisini düzeltti ve ithalat mik­tarını yüzde 29 oranında azalta­rak 7,3 milyon tona indirdi. Kü­resel piyasalarda profesyoneller FAS’ın USDA ile hizalanmasını talep baskısının azalması şeklin­de yorumladılar. TMO, Rusya’dan elverişli piyasa koşullarında buğ­day tedarikini tamamladı (300 bin ton). Bloomberg Termina­li’ne yansıyan fiyatlar ton başına 250 ABD doları seviyesinde. Su­udi Arabistan ise aynı miktar için yaklaşık 259 dolar öderken Ür­dün, bir önceki hafta 60 bin ton için 264 dolar fiyatı kabullenmiş­ti. Eğer iç basında belirtildiği gi­bi Türkiye’nin buğday ihtiyacı iki katına yükselseydi, küresel piya­sa bundan etkilenir, fiyatlar hızla yukarı zıplardı. Hâlbuki tersi ol­du. Çünkü FAS’ın düzelttiği tah­min, Türkiye’nin tarihi ortalama ithalatı ile uyumlu seviyede.

Değer zincirinin gücü: Türkiye’nin tarım-sanayi entegrasyonu

Ateşeliğin Türkiye’nin tarımda sanayileşme hamlesine yönelik değerlendirmeleri ise tamamen göz ardı edildi. Oysa Türkiye, ta­rım ihracatını her sene artırabi­len bir ülke. Yaşanan zirai dona rağmen ihracat, TÜİK’in güncel verilerine göre Ocak–Ekim dö­neminde 25 milyar dolar sınırın­da yatay seyrediyor. Çünkü Tür­kiye, tarım ürünlerini işleyerek gıda ihracatı ile değer oluşturma kapasitesi kazandı. Gerektiğin­de ithalat işlenip yeniden ihraca­ta dönüşebiliyor. Güçlü altyapı ve lojistik entegrasyonu Türkiye’yi tarım ve gıda ürünleri alanların­da bölgesel bir güce dönüştür­müş durumda.

Bu yıl astronomik seviyele­re çıkan kahve ve kakao fiyatla­rı üzerine yazın yükselen gübre ve yağlı tohum faturaları Türki­ye’nin tarım ticaret haddini aley­he çevirmişti. Ancak kakao sene başında gördüğü ton başına 13 bin zirvesinden 5bin seviyesine kadar geri çekildi. Gübre fiyatla­rı gevşemeye başladı ve fındık gi­bi Türkiye’nin ana ihracat kalem­lerinde fiyatlar yükseldi. Bunlar tarım ticaret haddini toparladı. Eylül ayı itibariyle gıda hadleri, genel ticaret haddinin üzerine yükseldi. Hasılat kaybı var lakin ülke makro finansal istikrarı açı­sından ticaret haddi daha önem­lidir. Geçtiğimiz yıl cari açık %1’in altına daralırken tarım sektörünün katkısı çok yüksek­ti. Bu sene meteorolojik koşullar katkıyı sınırlandırdı. Buna rağ­men mevcut görünüm, 2026 yı­lında tarımda koşulların yeniden Türkiye lehine döneceğine işaret ediyor. Bu da iki anlama geliyor:

1 Gıda dez-enflasyonu belirgin­leşecektir ve

2 Toplam hasılat artarak cari dengeyi güçlendirip ekono­mik büyümeyi yukarı itecektir.

Gordion’un düğümünü çözmek: Tarımdan para politikasına algıların ortadan ikiye ayrılışı - Resim : 1

Sonuç: 2026’ya doğru ticaret hadlerinin dönüşü ve iletişim manevrası

FAS raporu, tarım ticaret hadlerini doğrular nitelikte. Tarımsal koşulların yeniden lehe dönmesi hem değer zincirinde hem makro görünümde 2026’ya doğru pozitif ivmenin güçlendiğini gösteriyor. Oysa iç piyasa iletişimi son derece gürültülü. İçeride yaşanan fiyat okuma hataları nedeniyle Merkez Bankası’nın doğrudan iletişime geçmesi tesadüf değil. Büyük İskender, Erbil’de tecrübeli komutanını merkezde bırakıp süvarileriyle birlikte hasmının kanadına yüklenmişti. Kuşatılmaktan korkan rakip saflar disiplini kaybedip savaş düzenini bozarak kendisini takip etmeye başladığında İskender, orta hatta beliren boşluğa dörtnala dalmaktan imtina etmemişti. Tıpkı düğümü yardığı gibi düşman ordusunu da tam ortadan ikiye bölmüştü. Sonuçlara doğrudan giden biriydi. Dr. Karahan da bundan sonra sonuçlara doğrudan gidecek gibi görünüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar