Hukukçuların teknoloji, bilişimcilerin de hukuk koşusunda son durum
Dijital çağda teknolojinin hızla gelişimi, yapay zekânın çarpıcı bir şekilde hızla yükselişi karşısında hukukçuların teknolojiyle, bilişimcilerin yazılımcıların, YZ uzmanları ve yatırımcıların hukukla olan arası ne durumda.
YZ gündelik yaşama daha derin nüfuz ettikçe hukuki sorunlar da ardı ardına gelecek. Peki hukukçular, bilişimciler, yazılımcılar, YZ uzmanları ne kadar hazır?
Hukukta teknoloji, bilişim ve yapay zekâ
Türkiye’de 199 bin avukat ve yaklaşık 90 hukuk fakültesi var. Açık ders planı taraması 2024 verisine göre fakültelerin yalnızca %15’i “Bilişim ve Teknoloji Hukuku” dersi sunuyor. YZ tabanlı içtihat tarama ya da sözleşme analizi araçlarını düzenli kullanan avukat oranı ise tek haneli. Yerli bir saha anketine göre yazılım ve YZ profesyonellerinin %60’ının hukuki ve etik risklerin farkında olduğunu, ancak yalnızca %25’inin bu konuda resmî eğitim aldığını ortaya koyuyor; katılımcıların %70’i veri gizliliğinden kaygı duyarken %30’u profesyonel hukuki danışmanlık almış durumda.
Dünya genelinde tablo daha ileride: ABA TechReport ve CCBE anketlerine göre ABD ile AB’de avukatların yaklaşık %33’ü YZ destekli hukuk teknolojilerini düzenli kullanıyor. Uluslararası Gizlilik Uzmanları Birliği 2024 istatistikleri 70.000’i aşkın üyenin veri koruma savaşında ön saflarda yer aldığını gösteriyor. AB’nin 2024 tarihli AI Act’i yürürlüğe girdi, ancak uygulama kılavuzları hâlâ hazırlık aşamasında.
Kısacası hukukçular teknolojiye, bilişimciler de hukuka koşuyor, fakat aradaki mesafe henüz kapanmış değil.
Türkiye’de üretken YZ kullanım oranı %52
2021-2024 arasında Borsa İstanbul’da toplam 179 halka arz gerçekleşmiş, ancak yazılım bilişim teknoloji şirketleri hâlâ azınlıkta. Deloitte Tech Trends Türkiye raporunda, üretken YZ kullanım oranı %52. Bu oran küresel ortalamayı (%42) geride bırakmış durumda. YZ’nin adaptasyonu hukuki altyapıdan daha hızlı ilerliyor ve boşluk da gittikçe büyümekte.
Büyüyen riskler: Veri gizliliği, fikri mülkiyet, akıllı sözleşmeler
Veri gizliliği cephesinde KVKK, Avrupa’daki GDPR kadar geniş değil. 2024’te Instagram’a çocuk verisi ihlali sebebiyle 11.6 milyon TL ceza kesilmesi, çıtanın yükseldiğini gösterse de, bulut ortamında eğitilen modellerin “veri nerede saklanıyor” sorusu hâlâ net değil. VERBIS kaydı bugün için zorunlu; çok yakın gelecekte “Veri Koruma Etki Analizi”nin de mecburî olacağı konuşuluyor. Bu yükümlülükleri erteleyen şirketler yüksek idari para cezalarıyla karşılaşabilir.
Fikri mülkiyet tarafında 5846 sayılı Kanun eseri yalnızca “gerçek kişiye” bağlıyor. Dolayısıyla YZ’nin ürettiği metin ya da kodun sahibinin kim olacağı belirsiz. ABD’de görülmekte olan Doe v. Microsoft-GitHub-OpenAI (Copilot) toplu davası, “üretken YZ açık kaynak kodu izinsiz kopyaladı mı” sorusunu dünya gündemine taşıdı. Türkiye’de de copyleft (örneğin GPL) şartlarına uyulmaması, özellikle kodun kapalı bir ürüne entegre edilmesi hâlinde tazminat ve kaynak kodunu açma zorunluluğu doğurabilir.
Blok-zincir tabanlı akıllı sözleşmeler farklı bir risk alanı açıyor. Değiştirilemezlik ilkesi mahkemelerin müdahale kapasitesini kısıtlamakta. Türkiye’de bu konuda ayrıntılı ve bağlayıcı düzenlemeler sınırlı.
Algoritmik önyargı
Algoritmik önyargı artık soyut bir tartışma değil. Hatalı veya dengesiz veriyle beslenen modeller yatırım kararlarında da yanlı sonuçlar üretip milyonlarca liralık kayıplara yol açabiliyor. Ancak “bu hatadan kim sorumlu” sorusu “geliştirici mi, veri sağlayıcı mı, yoksa kullanıcı mı” hâlâ netleşmiş değil. Ulusal YZ Stratejimiz bu konuda rehberlik sağlasa da bağlayıcı hükümler sınırlı kalmakta.
Son Söz: Türkiye, AB’nin sıkı kuralları ile kendi dijitalleşme hedefleri arasında sağlam bir köprü kurmak zorunda. Hukukçuların teknolojiyle, bilişimcilerin hukukla olan ilişkisi ve yasal altyapılar muhakkak güçlendirilmeli.