Kaldı 15 gün

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI hakan.cinar@dunya.com

Sözleşmelerin tamamıyla Türk Lirası’na dönmesiyle ilgili çıkan 85 Sayılı Karar’la, geçiş için verilen sürenin tamamlanmasına sadece 15 gün kaldı. 13.09.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararda; “Türkiye’de yerleşik kişilerin, bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul, gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz” denilmiş.

Hepimiz biliriz ki; bilhassa AVM kiraları, araç kiraları, yabancı veya üst düzey personele dövizle yapılan maaş ödemeleri, hizmete yönelik satışlarda da ithalata bağlı kalemlerin ödemeleri genelde dövizle yapılmakta. Şayet sürede bir uzatıma gidilmez ve gerekli esnemeler devreye alınmaz ise, hayatımızdan döviz kontratlarının tümü ile çıktığına şahit olacağız. Peki bu konu, bu kadar kolay ve basit çözülebilecek bir durum mu, bence hayır. Tabi sebebini biraz incelemek gerekiyor.

Dövizdeki yükselişin bu türde bir kararın alınmasını önemli ölçüde etkilediğini hepimiz biliyoruz. Dövizli kredi geri ödemelerimizin de doların yükselişinde etkiler yarattığını da elbette görüyor ve zaten hissediyoruz. Ancak her ne olursa olsun, globalleşen dünyada, taraflar arasındaki sözleşmelerde bu tür kısıtlamalar ve zorlayıcı etkiler, piyasalara olumludan çok olumsuz olarak yansır. Bu düzenlemenin de etkisinin olumlu olabileceğine ben pek olasılık vermediğimi belirtmeliyim. Bahse konu mevzuat değişikliğine dair düzenlemelere devam edileceğinden hareketle belirli konulardaki etkilerini ve buna dair görüşlerimizi ortaya koymamız son derece önemli. Zira serbest piyasa ekonomisini benimsemiş ülkelerde paranın değeri de elbette serbestçe belirlenir ve belirlenmelidir. Bahse konu uygulama, yine yakın zaman önce yaşamımıza giren ihracat bedellerinin yüzde sekseninin Türk Lirası’na çevrilmesi zorunluluğu ile birleştirildiğinde, iyi niyetli bir çabanın olduğunu ve özellikle Türk Lirası’ndaki değer kaybının önlenilmeye çalışıldığını söylemek mümkün.

Yaşamımızda dövize dayalı konular yahut kullanımlar neler diye baktığımızda, öylesine çok harcamanın olduğunu görmekteyiz ki, birini değerlendirmeye alıp, diğerini uygulamanın dışında tutmak konusunda karar vermek dahi zor. Türkiye’de üretilen ve ihracata konu olan ürünlerin girdilerinin neredeyse yüzde seksen civarı bir oranının ithalata dayalı olduğu düşünüldüğünde, bu eşyaların ülkeye girişinden tutun, taşınması, depolanması, lojistik süreci tümü ile dövize dayalı.

Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamalardan anladığımız kadarı ile yakında çıkacak olan düzenlemeler ile bu tarz harcamalar ve oluşturulan sözleşme ve kontratlar kapsama dahil edilmeyecek gibi görünüyor. Ancak bana göre, böyle bir uygulama hayata geçirildiği zaman, hayatta kalabilmesini de mümkün tutabilmek, diğer bir deyişle, sekteye uğramadan ve üzerine defalarca tartışmaya gerek kalmadan yaşamımıza almayı başarmak daha önemli.

Dünya toplam gayri safi hasılası incelendiğinde, e-ticaretin de hızla gelişmesi ile neredeyse yüzde 50 oranında bir dış ticaret hacmine ulaşıldığı gözlemlenmekte. Diğer bir deyişle, artık ülkeler arası ticaret, her türlü korumacı düşünceye ve yaptırıma rağmen tam olarak engellenebilir düzeyde değil. Modern dünya ve küreselleşme ile zaten tümü ile engellemeler hiçbir ülkenin ajandasında yok, üreticiyi ve tüketiciyi, yanı sıra dış ticaret dengelerini koruyabilmek gelişmiş ülkelerin de gelişmekte olan ülkelerin de asıl hedefleri. Dolayısı ile globalleşme para birimlerine de eninde sonunda yansıyacak ve dünya üzerinde para birimleri arasındaki dalgalanma ve uçurumlar da gitgide azalacak. Ancak, günümüzde ülkeler arası gelir dağılımının da dengesiz olduğu düşünüldüğünde elbette bu daha epey zaman alacaktır. Ne olursa olsun, dünyada kuvvetli bir oyuncu olarak kalmayı ve rolümüzü arttırmayı istiyor isek, serbest ekonomi kurallarından çok fazla ödün vermemeli, korumacılık ile engelleme arasındaki çizgiyi iyi ayarlamalıyız. Atılacak her adımda önceliğimizin bu olması, hedeflediğimiz katma değerli ihracata ulaşabilmek için de neredeyse kaçınılmaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomik manzara 2024 19 Nisan 2024
Kadın deyince 08 Mart 2024