Borç batağındaki dünya haritası; hangi ülkelerin omuzlarında trilyonlar var?
Son yıllarda dünyanın başına gelen pek çok olayın ekonomik çıktılarına da durup arada bir bakmak gerekiyor. Belki de pandemi ile başlayan, savaşlar ile süregelen dizginlenemez maliyetler, ticaret savaşları, gümrük vergilerinin arttırılması derken dünyanın, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir borç yükünün altında inlediğini gözden kaçırmamak gerekiyor.
Covid-19 salgınının tetiklediği devasa harcamalar, enflasyonla mücadele için artan faiz oranları ve jeopolitik istikrarsızlık; ülkelerin kasalarını boşaltmakla kalmadı, gelecek nesillerin refahını da ipotek altına aldı. Birleşmiş Milletler’in son raporları ve küresel finans kuruluşlarının verileri, bu devasa sarmalın boyutlarını net bir şekilde ortaya koyuyor: Küresel toplam borç, 2024 itibarıyla 318 trilyon doların üzerinde ve zirvede. Bu rakam, dünya toplam GSYH’sinin yaklaşık %330’una denk geliyor. Diğer bir deyişle gerçekleşmeyen ticaret hacminin neredeyse 3,5 katı.
Ülkeler arası borçlar ise bu tablonun en çarpıcı ve en tehlikeli boyutunu oluşturuyor. Tablo iki kutba ayrılıyor. Borç stoğunda lider olanlar ve borçluluk/GSYH oranında zirvedekiler. Dış borç stokunda açık ara liderliği, küresel ekonominin merkezindeki ülkeler çekiyor. Şaşırdık mı, tabi ki hayır. Bu borcun büyük kısmı aslında güvenli liman olarak görülen kendi tahvillerinden oluşsa da, rakamların büyüklüğü dahi nefes kesici.
Borç stoğunda lider ülkeler
İlk sırada ABD var. Dünyanın en büyük dış borcuna sahip. 2024 verilerine göre toplam dış borç stoku 18 trilyon doları aşıyor. Bazı kaynaklarda bu rakamın 30 trilyon doları geçtiğini söylüyor. ABD, aynı zamanda dünyanın en büyük tahvil ihracatçısı konumunda.
İkinci sırada yer alan ülke Japonya, beliki de aklımıza gelmesi en zor ülkelerden bir tanesi. Kamu borcunun GSYH’ye oranıyla (yaklaşık %237) açık ara dünyada ilk sırada yer alıyor. Toplam borcu 30 trilyon doların üzerinde gerçekleşirken, bunun önemli bir kısmı ulusal borç olsa da, Japonya’nın dış borcu da trilyonlarca dolar seviyesinde.
Üçüncü sırada ise Çin yer alıyor. Bir yandan dünyanın dış ticaret lideri, bir yandan da borçlulukta en üst sıralarda. Çin, küresel borcun hem alacaklısı hem de önemli borçlularından biri. Toplam dış borç stoku trilyonlarca dolar seviyesinde seyrederken, Çin›in Afrika ve Asya›daki gelişmekte olan ülkelere verdiği borçlar da son yılların en büyük küresel alacaklılarından biri haline gelmesini sağladı.
Borç/GSYH oranında zirvedekiler
Bir ülkenin borçluluk seviyesinin sürdürülebilir olup olmadığını gösteren en kritik gösterge, borcun GSYH’ye oranıdır. Bu oranın yüksekliği, borcun ekonomiyi boğma riskini gösterir, zira ülkenin ödeme kabiliyeti ve geleceğini ne denli ipotek altına alındığını işaret eden en önemli gösterge bu olsa gerek. 2024 itibarıyla en çarpıcı oranlara sahip ülkelere bir göz atalım.
Japonya bu alanda lider. Oran, yukarıda da bahsettiğim gibi %237. Ardından Yunanistan geliyor, oran %154. Ve üçüncü sıradaki İtalya’nın oranı %135.
Küresel borç yükünün asıl yıkıcı etkisi, düşük ve orta gelirli ülkeler üzerinde yoğunlaşıyor. Birleşmiş Milletler raporuna göre, faiz harcamalarının kamu gelirlerinin %10’unu veya daha fazlasını temsil ettiği gelişmekte olan ülke sayısı 2010’dan 2020’ye kadar neredeyse iki katına, 29’dan 55’e yükselmiş durumda. Borcun maliyeti açısından bakıldığında gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ekonomilere göre borçlanma için iki ila üç kat daha yüksek faiz oranları ödüyor. Bu durum, sağlık, eğitim ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi hayati alanlara yatırım yapma kapasitelerini ciddi şekilde kısıtlıyor.
Ülkemiz ise küresel borç sarmalında, özellikle kamu borcu açısından dikkat çekici bir istisna teşkil ediyor. Türkiye’nin oranları Avrupa ve gelişmiş ülkelerle kıyaslanınca epey altında. Ancak Türkiye’nin borç yapısı, kamu yerine özel sektör ve kısa vade yoğunluğu nedeniyle farkılık gösteriyor. Özel sektörün payı %59 larda. Türkiye’nin brüt dış borç stoku, 2025 yılının ilk çeyreği itibarıyla, 547 milyar dolar seviyesinde. GSYH oranı ise % 38,5. Döviz cinsi borçlanma sebebiyle yüksek kur riski ve kısa vadeli borç baskısı ise önemli handikap. 2024 yılı Nisan ayı itibarıyla, Türkiye’nin toplam kısa vadeli dış borç stoku 180 milyar dolar seviyesinde.
Gelişmiş ekonomiler kendi iç borçlarıyla mücadele ederken, gelişmekte olan ülkeler yüksek faiz ve düşük gelir sarmalında boğuluyor. Trilyonlarca dolarlık bu borç gölgesi, uluslararası işbirliği ve acil bir borç yeniden yapılandırma mekanizması gerektiren, büyüyen bir küresel refah yükü olarak dünyanın geleceğini tehlikeye atıyor. Tıpkı diğer pek çok konuda olduğu gibi.