Kamulaştırmalar ve devletin ekonomideki yeri

1980’lerle birlikte yerleşen neoliberal paradigmanın iki boyutu var: Küreselleş­me ve devletin üretimden çekil­mesi.

Trump’ın gümrük vergilerini neredeyse son 100 yıldır görül­memiş seviyelere çekmesi ile küreselleşme dinamikleri alt üst oldu. Peki neoliberalizmin diğer alemeti farikası olan dev­letin ekonomiden çekilmesin­de durum ne?

Buna neoliberalizmin orta­ya çıkışında iki baş aktör olan ABD ve İngiltere’ye bakarak ce­vap verelim:

Thatcher’ın İngilteresi de­yince akla, ilk özelleştirmeler geliyor. Bugün ise İngiltere’nin gündeminde daha önce özelleş­tirilmiş işletmelerin kamulaş­tırılması var. Kamuoyu desteği güçlü. İki alan çok dikkat çeki­yor: Demiryolları ve çelik. İlki birinci sanayi devriminin, ikin­cisi ikinci sanayi devriminin en önemli sektörleri.

Geçen hafta İngiltere’de ikti­dardaki İşçi Partisi’nin bakan­ları yeniden devletleştirilen de­miryollarının ilk seferini yeni bir dönemin başlangıcı olarak kutladılar. Nisanda ise kökleri 1860’lara dayanan British Steel yeniden kamulaştırılmıştı.

Her iki özelleştirme için Cen­giz Turhan’ın 10haberdeki yazı­sı hem çok iyi hem de özelleştir­me ve kamulaştırma tartışmala­rı için çok iyi bir zemin sağlıyor.

Amerika’da DOGE ve bütçe

Neoliberal paradigmanın te­orik altyapısının kurulduğu Amerika’da ise konu devletin küçültülmesi.

Trump’ın fantastik politika­larının bir tarafında gümrük vergileri varsa diğerinde de hü­kümetin gereksiz harcamala­rını kesip verimliliği artırmak var. Buradan bakınca Trump’ın neoliberalizmin iki ana dama­rından biri olan küreselleşmeyi keserken diğerini, yani devletin küçültülmesini savunduğu gö­rülüyor. Ama görünenin arkası­na da bakmak lazım.

Trump DOGE’un (Depart­ment of Government Efficiency) faaliyetlerini kampanyasına en az 250 milyon dolar bağışlamış olan Elon Musk’a emanet etmiş­ti. Musk kendi işlerine daha faz­la zaman ayıracağını açıkladık­tan sonra DOGE’daki görevin­den nihayet bütünüyle ayrıldı.

Musk’ın 2 trilyon dolarlık ta­sarruf gibi büyük iddialarına karşılık performans bu iddiala­rın yanına bile yaklaşamayacak boyutlarda kaldı. Olan, işten çı­kartılan kamu çalışanlarına ve destekleri kesilen uluslararası kalkınma yardımı yapan kuru­luşlara oldu.

DOGE’un faaliyetleri sırasın­da dikkat çekici bir gelişme de Musk ve Silikon vadisinin diğer teknoloji şirketlerinin kamu ku­rumlarının ellerinde tuttukları özel veriye erişim girişimleriydi. Nasıl ki kömür ve çelik geçmiş teknolojik devrimlerin en kritik hammaddeleriyse bugünkü tek­nolojik devrimin en kritik ham­maddesi de veri. Kim bilir belki de DOGE’un önemi kamu har­camalarında tasarruf değil, ka­munun elindeki verilerin tekno­loji tekellerine aktarılmasıdır. Nitekim DOGE çalışanlarından 47’sinin Musk’la doğrudan iliş­kisi olduğu ileri sürülüyor.

Amerika’da devletin ekono­mideki yeri açısından dikkat çekici bir diğer tartışma başlığı da bütçe. Temsilciler Meclisi’n­de kabul edilen bütçede yüksek gelirli kesimlerin ve şirketlerin üzerindeki vergi yükü azalıyor, askeriye ve güvenlik harcama­ları artıyor, sağlık harcamaları kısılıyor.

Bütçe açığı ve dolayısıyla ka­mu borcu muhtemelen artacak. Committee for a Responsib­le Federal Budget tahminleri­ne göre 2034 sonuna kadar ka­mu borcu en az 3.3 trilyon dolar artacak ve borcun GSYH ora­nı şimdiki yüzde 100 seviyesin­den yüzde 125’e çıkacak.

Sonuçta Amerika’da devletin küçülmesinin yükü zenginler dışında kalan kesimlerin üzeri­ne düşüyor.

Özelleştirirken de devletleş­tirirken de hiçbir işlem, farklı gelir grupları açısından aynı so­nucu üretmiyor. Her seferinde zarar gören düşük gelirliler, ça­lışan kesim oluyor.

Devletin ekonomideki yeri ne oluyor?

Devletin ekonomi içindeki ye­ri konusunda İngiltere ve ABD örnekleri farklı doğrultulara işaret ediyor gibi görünüyor.

Birbiriyle çelişkili gibi görü­nen bu durumu yorumlarken paradigma değişikliklerinin bir anda ve doğrusal biçimde ol­madığını hep hatırda tutmakta fayda var. Değişim derin ve tüm alanları kapsıyor. Eski rejimde yerleşik çıkarları güçlü olanlar değişime direnç gösteriyor. Bu yüzden değişim zamana yayılı­yor ve iniş-çıkışlarla, zig-zag­larla ilerliyor.

Türkiye bu tartışmaların dı­şında kalamaz. Her ne kadar, enflasyon, kur ve faiz dışında bir şey konuşamıyor olsak da ekonomi politikaları üzerinde düşünürken devletin ekonomi­deki rolünü, devlet ve iş dünyası arasındaki ilişkiyi, kamulaştır­malar konusunda nasıl konum­lanacağımızı vs. de düşünmeye başlamakta fayda var.

Yazara Ait Diğer Yazılar