Silahlara Veda

Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK
Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK Periskop denizulke.kaynak@dunya.com

Kökleri hak arayışla­rından çok tarihsel travmalara uzanan IRA terörü, Good Friday an­laşması ile sona erdiğin­de, toplumlar arasındaki ilişkilerin ve devlet mer­kezi ile olan bağın nasıl tamir edileceği önemli bir merak konusuydu. Si­yasal şiddetin 1968-1998 yılları arasındaki 30 yıl­lık bilançosu 3 bin 500 can kay­bı, binlerce yaralının yanı sıra milyarlarca poundluk ekono­mik kayıptı.

Büyük Britanya, askeri ön­lemlerle sona erdiremediği bir siyasi yaranın kangren olma­dan kapanması gerektiğine ka­rar verdiğinde, elindeki en güç­lü silahın bitirmekten çok dö­nüştürmek olduğunu görmüştü. Çünkü para, toprak, makam gibi somut çıkar arayışlarına değil de kimliğinin tanınması, saygı görmek, onurunu korumak gi­bi soyut taleplere dayanan ve tarihsel travmalarla beslenmiş sorunlar “bitti” dendiğinde bit­miyordu.

Aksine mağduriyet anlatısı o topluluğun varoluşunun, kimli­ğinin ayrılmaz bir parçası hali­ne geliyordu. Britanya’da her iki taraf da bunun bilincinde oldu­ğundan silahlara veda sürecinde IRA’nın siyasal uzantısı olan Sinn Fein’in lideri Gerry Adams’ın şu sözlerini temel aldılar: “Barış, savaşın yokluğu değil, ilişkilerin dönüşmesidir; yani düşmanın yok edilmesi değil, düşmanlığın dönüştürülmesi esastır.”

PKK’nın fesih kararı

Terör örgütü PKK’nın lide­ri Abdullah Öcalan’ın 27 Şu­bat’ta kamuoyu ile paylaşılan fesih çağrısının ardından ör­gütün kongresini toplaması ve kendini fesih noktasına gelme­si, inşallah 40 yıllık bir terör sü­recinin sonuna geldiğimizi gös­teriyor. Öcalan’ın çağrı mesajı da sadece bir bitiriyoruz mesajı değil. Zamanın değişen ruhuna, örgütün kendi yolundan savru­luşuna, federalizm ya da özerk­lik gibi taleplerin gereksizliğine vurgu yapan köklü bir özeleşti­ri metni niteliğinde. PKK terö­rünün Türkiye’de bir türlü ol­gunlaşamayan demokratik ze­minin, aşırı güvenlikleştirilmiş devlet mantığının ve bölünmüş sosyolojinin kaynaklarından birisi olduğunun farkına varıl­dığını göstermesi açısından da önemli.

Geçen hafta toplanan kong­renin sonuç beyanı henüz ka­muoyuna açıklanmadı. Ancak yeni bir iklimin oluşabilmesi için siyasi otoritenin de Devlet Bahçeli’nin liderliğinde gelişen olumlu yaklaşımını sürdürme­si elzem. 40 yıllık çatışma zemi­ninin ardından muhalefetin de içinde yer aldığı güçlü bir top­lumsal desteğin oluşabilmesi bir ön koşul. Psikolojik iklim, zeminin bütününü dönüştüre­bileceğinden geniş bir olumlu­luk halinin inşa edilmesi gerek. Bunun ilk adımı olarak kent uz­laşısı suçlamasıyla tutuklu bu­lunan belediye başkanları ve di­ğer siyasi figürlerin serbest bı­rakılması sembolik bir anlam taşıyabilir. Bir yandan çatışma­yı bitirirken diğer yandan ana muhalefetin “uzlaşmakla” suç­lanıyor olması tuhaf bir çelişki.

Fesih kararının sonuçları

On binlerce evladımızı kur­ban verdiğimiz, ekonomimi­ze, toplumsal dokumuza, siyasi merkezle olan bağlarımıza, de­mokrasimize, uluslararası imaj ve itibarımıza, ortak geçmiş ve gelecek tahayyülümüze derin zararlar veren PKK terörünün sona ermesi tek dileğimiz. La­kin hâlâ bir türlü içimizi rahat ettiremeyen bir türlü emin ola­madığımız bir şeyler oldu­ğu da doğrudur. Sürecin da­ha önce defalarca denenmiş ve başarısız olmuş olmasın­dan mı, provokasyon ve dış müdahalelerle her an duru­mun değişebileceğini düşü­nüyor olmamızdan mı bile­miyorum; ama güvensiziz. Bu yüzen yoğurdu üfleyerek yemeye devam edelim ama bu değişime siyasi zemin­den kopuk bir durum olarak da bakmayalım.

Öncelikle bölgenin siyasi ze­mini yeni bir mimari ile dönüş­türülüyor. Küresel güçler tab­losu Çin’in devreye girmesi ile darmadağın olmuş durumda. Ortadoğu’da markalaşmış PKK, DAEŞ, Hizbullah vs. türü para­militer grupların barınması da­ha da zorlaşacak ve devlet mer­kezleri gücü eline alacak gibi görünüyor. Çatışmaların odağı Afrika ve Asya’ya (Çin rotasına) doğru kayıyor. Küresel bir savaş ihtimali bile hazırda tutulmakta.

PKK’nin ideolojik zemini za­yıfladı. Öcalan’ın deyimiyle Marksist başladıkları yolculuk­ta mikro milliyetçi bir yere ki­litlenip kaldılar. Zamanın kü­resel ruhunda kimlik bazlı de­mokrasi, özgürlük, hak talepleri değil, güvenlik ve istikrar bek­lentisi öne çıkıyor.

Şimdi öfkenin ve yasın yerine birlikte mücadele etmenin coş­kusunu, umutlu bir geleceğin neşesini koyma zamanı. Yarala­rımızı onaracağız; bağlarımızı yeniden sıkılaştıracağız.

Kolombiya’yı bir yangın ye­rine döndüren FARC komutanı 2016’da barış anlaşmasını im­zaladığında “Bugün yalnızca si­lahlarımızı değil nefretimizi de gömüyoruz demişti.”

Biz zaten birbirimizden hiç nefret etmedik ama çok öfke­lendik; çünkü birbirimizin acı­sını, yasını, mağduriyetini gör­mek istemedik. Oysa başkaları­nın acısına bakmayı öğrenmek bir tercih değil, bir görev ve so­rumluluk.

Silahlara veda, göreve merha­ba zamanı…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Azerbaycan Rusya gerilimi 07 Temmuz 2025
Trump’ın denge siyaseti 30 Haziran 2025
Ağabey de sahnede! 23 Haziran 2025
Quo vadis; savaş nereye? 16 Haziran 2025
Trump ve çobanlar savaşı 10 Haziran 2025
Coğrafya beladır 02 Haziran 2025
Putin’i beklemek 19 Mayıs 2025
Papa I. Trumpis 05 Mayıs 2025