Şimdilik suyumuz içilebilir düzeyde
Sapanca Gölü ile ilgili duyarsızlığın nereye kadar devam edeceği belli değil. Gölün su seviyesi azaldıkça ortalama ısı değeri ve kirliliği de her geçen gün daha da artıyor. Sakarya içme suyu ihtiyacının Sapanca Gölü’nden karşılıyor. Kocaeli ise Sapanca Gölü’nden aldığı suyu Yuvacık Barajı’na aktararak içme suyu rezervini sürekli yüksek tutmaya çalışıyor.
Sakarya Büyükşehir Belediyesi’ne göre suyun içilebilirliği konusunda şimdilik bir problem yok. Çünkü su arıtılarak şehre veriliyor ve arıtma yapmadan içmeye cesaret edemiyoruz. Çünkü içtiğimiz suyun dört bir taraftan kirletildiğini görüyoruz. Gölün güneyinden geçen otoyol ve demiryolu ile kuzeyinden geçen D-100 karayolu, tarımsal amaçlı kullanılan gübre ve ilaçlar ile evsel atıklar, dereler vasıtasıyla göle akıyor. Bir taraftan gölün suyunu hesapsızca harcarken diğer taraftan da kirletmeye devam ediyoruz. Peki bu kirlilik hangi boyutta?
Uzun zamandır ben de merak ediyordum. Sakarya Su Altı Dalış Kulübü’nden arkadaşlarımız Ercan Garlı ve Bekir Yücel ile birlikte Sapanca Gölü’ne dalış yaparak farklı noktalardan ve derinliklerden su örnekleri aldık. İşte Sapanca Gölü suyunun arıtılmadan önceki son durumu. Kırkpınar mevkiinde gölün yüzeyinden alınan su örneğinin mikrobiyolojik analiz sonucu: “100 ml’de koliform 620, E.coli 42.”
Yüzeysel Sular Yönetmeliği’ne göre içme ve kullanma suları A 1, A 2 ve A 3 olmak üzere üç farklı kategoriye ayrılıyor. A1 (50 koliform); basit fiziksel arıtma ve dezenfeksiyon ile içilebilir suları, A2 (5 bin koliform); fiziksel arıtma, kimyasal arıtma ve dezenfeksiyon ile içilebilir suları, A3 (50 bin koliform); fiziksel ve kimyasal arıtma, ileri arıtma ve dezenfeksiyon ile içilebilir suları ifade ediyor.
Bu durumda Sapanca Gölü’nün suyu, yönetmeliğe göre A1; yüzme, içme ve kullanma suyu olarak basit fiziksel arıtma ve dezenfeksiyon ile içilebilir sular sınıfında değerlendiriliyor.
Ama bu sonuç tek başına yeterli değil, mutlaka kimyasal ve fiziksel analizler de yapılmalı. Sapanca Gölü konusunda bundan sonra yapılacak her araştırma tek bir kaynaktan kamuoyuna duyurulmalı. Aksi takdirde söylenen her şey bilgi kirliliği oluşturmaktan öteye geçemeyecek.