Sosyal medya artık ‘stratejik bir varlık’
Dijital 2025 Türkiye Raporu, nüfusun yüzde 66,7’sine denk gelen 58,5 milyon sosyal-medya kimliği ile sosyal medyanın Türkiye’de bireyler ve işletmeler için vazgeçilmez bir ekosistem haline geldiğini kanıtlıyor. Ancak bu ekosistemin sürdürülebilirliği, bazı kritik adımlara bağlı. Stratejik soru şu: Bu devasa dijital enerjiyi nasıl fırsata, riskleri nasıl avantaja dönüştüreceğiz?
Geçen haftalarda yayımlanan Dijital 2025 Türkiye Raporu, Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğunda sosyal medya kullanımının geldiği noktayı çarpıcı verilerle ortaya koyuyor. Rapor, yalnızca bireylerin dijital alışkanlıklarını değil, aynı zamanda reklam, pazarlama, yazılım ve teknoloji sektörlerinin stratejik yol haritalarını yeniden şekillendirecek ipuçlarını da içeriyor.
Sosyal medya, bir yandan sosyolojik bir ayna olarak toplumun nabzını tutarken, diğer yandan markalar ve işletmeler için vazgeçilmez bir ekonomik araç haline geliyor. Raporun öne çıkan bulgularını incelediğimizde, sosyal medya kullanımının Türkiye’deki sosyolojik ve ticari etkilerini gözler önüne sermekte ve önemli mesajlar veriyor. Dolayısıyla ülke olarak durum analizimizi iyi yapmalı, bu veriler ışığında çıkan mesajları dikkate almalı ve de birçok projeyi hayata geçirmeliyiz.
Sosyal medyanın sosyolojik aynası
Rapor, Türkiye’de sosyal medya kullanımının demografik ve davranışsal boyutlarını detaylı bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye’de internet kullanıcılarının yüzde 85’i en az bir sosyal medya platformunu aktif kullanıyor. Özellikle 18-34 yaş arası genç nüfus, sosyal medya kullanımında başı çekerken, 45 yaş üstü kullanıcıların da platformlara ilgisinin artması dikkat çekici. Bu da dijital okuryazarlığın nesiller arası yaygınlaşmakta olduğunun bir göstergesi.
Sosyal medya, bireylerin kendilerini ifade etme, topluluk oluşturma ve bilgi paylaşımı gibi temel ihtiyaçlarını karşılarken, aynı zamanda toplumsal eğilimlerin de bir yansıması. Her üç yetişkinden ikisi, sosyal medyada ‘sürekli bağlı’ durumda. Bir anlamda kamusal sohbet, fizikî meydanlardan uygulama ekranlarına taşınmış görünüyor.
Türkiye’deki kullanıcıların yüzde 60’ı, sosyal medyayı haber kaynağı olarak kullanıyor.
Kullanıcıların yüzde 45’i, sosyal medyada karşılaştıkları içeriklerin doğruluğunu sorgulamadan paylaşıyor. Bu da dezenformasyonun yayılma hızını artırarak toplumsal kutuplaşma riskini de beraberinde getiriyor. Aynı zamanda bu veri, dijital okuryazarlık eğitiminin önemini bir kez daha hatırlatmakta. Dezenformasyon çağında medya okuryazarlığı, millî güvenlik konusuna da dönüşüyor.
Gümüş dijital dalga
Kadın ve erkek kullanıcılar arasında platform tercihlerinde de farklılıklar var. Kadın kullanıcılar, görsel odaklı platformlarda Instagram ve Pinterest’te daha aktif. Erkek kullanıcılar da daha çok tartışma ve bilgi paylaşımı odaklı platformlara X ve LinkedIn‘de aktif. Bu ayrışma bize, sosyal medya platformlarının cinsiyet temelli içerik stratejilerini nasıl şekillendirdiğini de gösteriyor.
45 + yaş grubunun hızla katılması, ‘gümüş dijital’ dalgasını başlatıyor; sağlık, finans ve e-devlet tasarımlarını geri dönülmez biçimde etkiliyor. Yani yaşlanan nüfus, pazarlama ve e-devlet konseptlerini yeniden tasarlamamız gerektiğini söylüyor.
Nasıl avantaja çevirebiliriz?
Ocak 2025 itibarıyla Türkiye’de 77,3 milyon kişi internet kullanıyor (yüzde 88,3 penetrasyon) ve 58,5 milyon sosyal-medya kimliği, nüfusun yüzde 66,7’sine denk geliyor. Tablo 1’de de görüleceği gibi kullanıcılar, çevrim içi geçirdikleri 7 saat 13 dakikanın 2 saat 43 dakikasını sosyal mecralarda harcıyor; ayda ortalama 7,6 farklı platforma giriyorlar.
Bu ölçek artık yalnızca “Kaç kişiyiz?” sorusunu değil, dijital enerjiyi nasıl avantaja dönüştüreceğimiz sorusunu gündeme getiriyor.
Rapordaki çarpıcı bulgular -sosyolojik eğilimlerden 158 milyar TL’lik dijital reklam pastasına kadar-ekonomi, yazılım, pazarlama ve kamunun oyun planını yeniden çizmemiz gerektiğini söylüyor.
Ticari fırsatlar ve reklamın yeni yüzü
Sosyal medya, yalnızca bireysel kullanıcılar için değil, işletmeler ve markalar için de bir dönüşüm alanı. Rapor, Türkiye’de sosyal medya reklam harcamalarının 2024’te yüzde 30 artarak 2,5 milyar dolara ulaştığını ve 2025’te bu rakamın 3 milyar doları aşmasının beklendiğini vurgulanıyor. Bu hızlı büyüme, sosyal medyanın pazarlama stratejilerindeki merkezi rolünü daha da pekiştirdiğini gösteriyor.
Markalar, sosyal medya platformlarının sunduğu hedefleme imkanlarından giderek daha fazla faydalanıyor. Reklam verenlerin yüzde 70’i, 18-24 yaş arası kullanıcıları hedefleyen kampanyalara öncelik veriyor. Bu grup, hem satın alma potansiyeli hem de trend belirleyici etkisiyle markalar için kritik bir kitle. Örneğin, kısa video platformlarının (TikTok gibi) reklam gelirlerinin yüzde 40’ı, bu yaş grubuna yönelik kampanyalardan geliyor.
Yazılım ve teknoloji sektörü de sosyal medyanın sunduğu verilerden besleniyor. Rapor, Türkiye’de e-ticaretin yüzde 25’inin sosyal medya platformları üzerinden gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Instagram ve Facebook’un ‘mağaza’ özellikleri, küçük ve orta ölçekli işletmeler için dijital vitrin işlevi görüyor. Ayrıca yapay zekâ destekli analiz araçları, kullanıcı davranışlarını daha iyi anlamak için sosyal medya verilerini işleyerek, markalara kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri sunuyor.
Reklam-pazarlama ekosistemi
Tablo2 ve Tablo3’e göre, dijital medya yatırımlarının yüzde 74,2’sini çekiyor; bunun yarıya yakını da sosyal medyada.
Mobil-video egemenliği: 158 milyar TL’lik dijital reklam pastasının yüzde 47,1’i sosyal medyada; harcamaların yüzde 79,4’ü mobil ekranda. Video-odaklı, dikey format yayını standart hale geldi. ‘Ekran’ artık avucun içindeki telefon; TV bütçeleri bu gerçekliğe göre yeniden dağıtılıyor.
Influencer ekonomisi: Yaklaşık 6,8 milyar TL; nano-ve mikro içerik üreticileri etkileşimi ortalama yüzde 30 yükseltiyor.
Hedefleme: Reklamverenlerin yüzde 70’i, 18-24 yaş bandını ilk sıraya koyuyor -trend-belirleyici kitle burada.
İş dünyası mesajı: Reklam bütçeniz mobil-video-veri üçlüsüne göre optimize edilmiyorsa, hedef kitlemiz ekranı değil, asıl biz kampanyayı kaçırmış oluyoruz. ‘Ekran’ avucunuzun içindeki telefonsa, kampanyanızı hâlâ masaüstü / TV zihniyetiyle kurgulamak bütçenizi yakabilir.
Yazılım, pazarlama teknolojileri ve sosyal ticaret
Yapay zekâ destekli ‘sentiment analysis’ ve ‘dynamic creative optimization’ kampanya döngüsünü dakikadan saniyeye indiriyor.
Yerli SaaS firmaları TL bazlı fiyat avantajıyla MENA pazarlarında büyüyor; sosyal-medya analitiği tabanlı pazarlama teknolojileri çözümleri ihracat için podyuma çıkmaya başladılar.
Sosyal ticarette e-ticaret işlemlerinin yüzde 25’i, Instagram/TikTok mağazaları üzerinden yürüyor; BNPL çözümleri sepet değerini ortalama yüzde 22 artırıyor.
Teknoloji sektörü için mesaj: Sosyal-medya verisi, artık yazılım-ürün geliştirme döngüsünde ‘yakıt’ oldu; veriyi özellikle yapay zekâ modüllerine besleyen kazanacak, bu veriyi en iyi işleyen, küresel rekabette ayrışacak.
Toplumsal riskler: Dijital uçurum ve dezerformasyon
Tablo 4’te de görüleceği gibi; 10,3 milyon kişi halen çevrim dışı. Bu kesim, e-devlet hizmetleri ve dijital ekonomiden marjinalleşme riski taşıyor. Bu grupta kadın-erkek oranı yüzde 58 kadın lehine.
Algoritmik yankı odaları, kutuplaştırıcı içeriği büyütüyor ve toplumsal gerilimi besliyor.
Sosyal ağlardaki ‘dijital ses seviyesi’ yükseldikçe, ses kirliliğini filtreleyecek medya okuryazarlığı ve regülasyon şart.
Politika, stratejik yol haritası ve öneriler
Peki, bu devasa dijital enerjiyi nasıl fırsata, riskleri nasıl avantaja dönüştüreceğiz? Dijital 2025 Türkiye Raporu, sosyal medyanın Türkiye’de hem bireyler hem de işletmeler için vazgeçilmez bir ekosistem haline geldiğini kanıtlıyor. Ancak bu ekosistemin sürdürülebilirliği, bazı kritik adımlara bağlı. Dijital kapsayıcılık ve dezenformasyonla mücadele, yol-köprü kadar stratejik altyapı projeleridir.
-Dezenformasyonla mücadele için dijital okuryazarlık programları yaygınlaştırılmalı.
-Markaların reklam stratejileri, yalnızca genç kitlelere değil, 35 yaş üstü kullanıcılara da hitap edecek şekilde çeşitlendirilmeli.
-Veri gizliliği ve etik reklamcılık konuları, sosyal medya platformlarının güvenilirliğini korumak için daha fazla gündeme gelmelidir.
Sosyal medya, Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde hem bir fırsat hem de bir sorumluluk alanı. Raporun verileri, bu platformların sosyolojik ve ticari etkilerinin önümüzdeki yıllarda daha da derinleşeceğini gösteriyor. Bu nedenle bireyler, markalar ve politika yapıcılar, sosyal medyanın sunduğu imkanları en iyi şekilde değerlendirirken, potansiyel risklerine karşı da hazırlıklı olmalıyız.
Veriyi stratejiye dönüştürmeli:
● Dijital reklam harcamasını Ar-Ge teşviki kapsamına alarak yerli pazarlama teknolojilerini ölçeklemeli.
● Şirketler, ‘içgörü laboratuvarı’ kuracak ciddiyette veri analitiği kabiliyeti edinmeli.
Kapsayıcı dijital vatandaşlık:
● Çevrim dışı 10,3 milyon kişi için uygun fiyatlı geniş-bant + eleştirel dijital okuryazarlık.
● 45 + kitleye özel ‘gümüş dijital’ modülleri (tele-sağlık, mikro yatırım, kamu hizmeti).
Etik ve şeffaf ekosistem:
● Influencer Etik Rehberi 2.0: #İşBirliği etiketi otomatik izlenmeli (Ad-WatchTR).
● KVKK-uyumlu Tech-In-Anatolia veri havuzu: sektörün ortak YZ projeleri için temiz yakıt olabilir
Yazılım ihracatında sıçrama:
● Yurt-dışı abonelik gelirlerine vergi indirim ve teşvikleri sağlanabilir.
● Sosyal-medya analitiği, fintek, oyun dikeylerinde ‘hızlandırıcı + fon’ eşleştirmesi.
Son söz: Küresel dijital ligde liderliğe terfi mümkün
Dijital enerjiye yön verenler, ‘veriyi stratejiye dönüştürenler’ hem ekonomik büyümenin hem de toplumsal refahın kazananı olacak. 58,5 milyon sosyal-medya kimliği artık yalnızca ‘hedef kitle’ değil; doğru yönetildiğinde Türkiye’nin küresel dijital ligde ‘bölgesel oyuncu’ konumunu ‘küresel lider’ seviyesine terfi ettirecek stratejik bir varlıktır.