Türkiye'den bir Javier Bardem ya da Penélope Cruz çıkar mı?
Türk sinema ve dizi sektörü, son yıllarda uluslararası platformlarda adından söz ettirmeyi başardı. Netflix, Amazon Prime gibi dev platformlarda Türk oyuncuların boy göstermesi, sektörün potansiyelini ortaya koyuyor. Ancak, Javier Bardem ve Penélope Cruz gibi hem sanatsal hem de ticari başarıyı küresel ölçekte yakalamış isimler çıkarabilmek için Türkiye’nin önünde hâlâ bazı engeller var. Peki, Türk oyuncular bu çıtayı aşabilir mi? Türk oyunculuğunun mevcut durumu ve uluslararası arenadaki yeri nedir? Bir dünya yıldızı çıkarabilmek için neler gerekiyor?
Javier Bardem ve Penélope Cruz. Her ikisinin de İspanyol sinemasında gelişen ve usta İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın tedrisatından geçerek, Oscar ödülüne kadar uzanan zorlu ama büyüleyici bir hikayesi var. Bu hikayede yolları o kadar çok kesişti ki ikili 2010 yılında evlendi.
Bardem yerel bir aktörken, doğru projelerde çalıştı, İngilizcesini ana dil seviyesine getirdi. Zengin karakter derinliğini ve minimalist gerçekçi oyunculuğunu hem bağımsız yapımlarda hem de büyük stüdyo filmlerinde gösterdi. Kısacası yeteneğini ticarileştirebildi. Cruz için de çok benzer ifadeler kullanılabilir. Sadece bu ikili değil son yıllarda İspanyol, Alman, Fransız ve İtalyan sinemasından birçok oyuncu benzer bir yol izleyerek Hollywood’da saygın bir yer edindi.
Türk oyuncuların yükselişi ve küresel engeller
Türkiye’de de oyunculuk yeteneği, sahne tecrübesi ve duygusal derinlik açısından iyi oyuncular yetişiyor. Devlet tiyatroları, konservatuvarlar ve bağımsız tiyatro toplulukları ciddi bir altyapı oluşturuyor.
Nicole Kidman’ın başrolünü üstlendiği ve Hulu ile Prime Video’da yayına giren Nine Perfect Strangers adlı dizide Türk yapımlarından tanıdığımız oyuncu Aras Aydın rol aldı. Şubat ayında vizyona giren ve efsanevi opera sanatçısı Maria Callas’ın hayatından bir dönemi ele alan “Maria” filminde Yunan armatör Aristotle Onassis’i Haluk Bilginer canlandırdı. İngiltere’de oyunculuk eğitimi alan ve birçok uluslararası yapımda yer alan Bilginer’i uluslararası Emmy ödülü kazandıran "Şahsiyet" dizisi bu noktaya taşıdı. Kusursuz İngilizcesi ve uluslararası networke dahil olması kadar, oyunculuk yeteneği de bunda çok etkili oldu. Bilginer gibi Hollywood yapımı bir filmle olmasa da son dönemlerde özellikle Netflix, Amazon Prime gibi dijital yayın platformlarında Türk oyuncular dikkatleri çekmeyi başardı.
Çağatay Ulusoy, "The Protector" (Hakan: Muhafız), "The Tailor" (Terzi) ve "Struggle Alley" (Kağıttan Hayatlar) dizilerinde başrol oynadı. En çok izlenen diziler arasına giren bu yapımlar 190 ülkede gösterime girdi. Yine Kıvanç Tatlıtuğ, "Into the Night ve Yakamoz" S-24 dizileri ile Netflix’te boy gösterdi. Bunların yanında Beren Saat, Numan Acar, Mehmet Kurtuluş, Halit Ergenç gibi isimler Amerikan yapımlarında irili ufaklı rollerde yer aldı.
Ancak bir Javier Bardem ve Penélope Cruz mesafesinden çok uzaktayız. Sinema ve dizi sektörünü yakından takip eden isimlere bunun sebebini sorduğumuzda genelde şu cevapları alıyoruz:
-Uluslararası sinema ve dizi sektörlerine entegrasyonumuz zayıf. Yani network işlemiyor. Ajans ve temsil eksikliği var.
-İngilizce yetersizliği. Dil, sadece teknik değil, duygunun aktarımı açısından da kritik.
-Sinema ve dizi sektörü iç pazarda kalmayı tercih ediyor. Oyuncuklar, uzun dizi maratonlarından ve konfor alanlarından memnun.
-Türkiye’de oyuncuların duygu aktarımına önem verilirken, Hollywood karakter derinliği, çeşitliliği ve gerçekliğine odaklanıyor.
-Son yıllarda dizileri ticarileştirdik ama oyuncular gerisinde kaldı.
POTANSİYEL GERÇEĞE DÖNÜŞMELİ
Peki neden Türkiye’den bir Javier Bardem veya Penélope Cruz çıkmasın?
Çıkabilir. Hatta çıkmalı. Ama bu sadece bir oyuncunun yeteneğiyle değil, bütün bir ekosistemin değişimiyle mümkün olur. Bu yolculuk cesaret, dil, vizyon ve sistem desteği ister. Türkiye bu potansiyele sahip. Mesele, bu potansiyelin uluslararası arenaya taşınıp taşınamayacağı.