Umut büyüdü ama cesur insan sayısı artmadı

Fikret ÇENGEL
Fikret ÇENGEL Bir Dünya Ekonomi fikret.cengel@dunya.com

Türkiye Cumhuriyeti’nin ihracat macerası kuruluş yıllarına dayanıyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla; 4 Mart 1937 tarih ve 2/6107 sayılı Kararname ile kurulmuş olan Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği Türk Anonim Şirketi, bugün sayısı 61’e ulaşan ihracatçı birliklerinin temelini oluşturuyor. Kayıtlara göre 50 milyon dolar ile başlayan genç cumhuriyetin ihracatı bugün 250 milyar dolara ulaştı. Bugün sadece tarımda ulaştığımız rakam 35 milyar dolar. 110 bin şirket düzenli olmasa da 200’den fazla ülke ve bölgeye ürün satıyor. Küçücük bir umut ama cesur insanların marifetinin ulaştığı nokta bu. Yeterli mi veya olması gereken seviye bu mu elbette hayır. 10 yıl önce 2023 yılı için 500 milyar dolar hedefi konulmuş, umudun stratejisi belirlenmişti. Ancak Türkiye ve dünyadaki gelişmeler hedefin sadece yarısına ulaşmamıza olanak verdi. Umut hep kaldı ama strateji bir türlü hayata geçmedi. Son 10 yılda umudumuzu yeşerten tüm gelişmeler ‘zor zamanlar’ oldu. Krizler, savaşlar, küresel salgın veya dönemsel siyasi gelişmeler ihracat gemimizin rotasını belirledi. Birliklerin, odaların ve borsaların başkanlarının, ‘Biz zor zamanların ülkesiyiz. Dezavantajları lehimize çevirmeyi biliriz’ sözü dilimize pelesenk oldu. Her sene nasıl olmalı diye yazıldı çizildi, hedefler yenilendi. Ancak kendi kendimize yarattığımız kısır döngü aşılamadı.

Bugün geldiğimiz noktada ihracata yön veren temel strateji hala o bir avuç cesur insanın omuzlarında. Umutlar sürekli büyüyor ama cesur insan sayımız artmıyor. Elbette kastettiğim sayısal artış değil. O umudu hayata geçirecek cesaret.

Yakın zamandı önceydi. Bir dış ticaret heyetinin Barcelona temasları. Salonu dolduran yüze yakın Türk ve İspanyol iş insanı ürün gamlarına bağlı olarak masada buluşuyor. Adana’dan gelen genç bir temsilci masada yer bulamayınca elimizde kahvelerimiz mekanın açık alanında sohbet ediyoruz. Koyu sohbeti bölen kişi bir İspanyol oluyor. Bir ürün soruyor ve ‘Acaba kimle görüşebilirim?’ diye sordu. Nasip diye bir şey var hayatta. Üretici ile alıcı bir anda bahçede bir araya geldik. Günün sonunda öğrendim ki, heyetler arası görüşmede en yüksek anlaşmayı yapan Adanalı genç arkadaşımız olmuştu. ‘Benim işim böyledir’ dedi bu başarısını kutlarken. “Elimde çanta kimsenin gitmediği yerlere giderim. Asya’da Afrika’da gitmediğim bölge kalmadı. Her sene mutlaka duraklarıma uğrarım. Ve emin olurlar ‘Adanalı genç’ mutlaka gelir diye.” Bunun gibi örnekleri artırmak mümkün. Yıllarca elinde ürünleri ile ülke ülke fuar fuar gezen genç ve idealist ihracatçılar ile yıllarımız kesişti. Hikayelerini dinledik ve destek olmak için kendimizce gayret gösterdik.

Elbette bu yaşananlar insanın gururunu okşuyor. Cumhuriyetin kuruluşu gibi ve ihracatın bu noktaya gelişinin kahramanları bunlar. Ama kahramanlık öyküleri bir umudu besliyorsa, bu umudu yeşertecek ve ürün verecek stratejilerin de artık daha somut olması gerekmiyor mu?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar