Uzak Doğu ne kadar uzak?

İnsanoğlu dünyayı sadece yaşayan değil aynı zamanda izleyen de bir varlık. Hepimiz çev­remizde olan biteni izleyip ve ona bir anlam kat­maya çalışıyoruz. Dünyaya baktığımız pencere­den gördüklerimizi kendi anlam havuzumuzda yoğurup, biçimlendiriyor ve nihayetinde kendi tasavvurumuz haline getiriyoruz; yani bir an­lamda onu kendi gerçekliğinden kopartıyoruz.

Sahip olduğumuz değerler sistemi, algı düzeyi­miz, kimliklerimiz, anlık psikolojilerimiz, trav­malarımız, çevresel koşullarımız vs. dünyaya baktığımız penceremizin menzilini ve sınırları­nı da belirliyor kuşkusuz. Nitekim “pencere, dış dünyaya bakıp görmemizi sağlayan ve fakat aynı zamanda gerçeklikle aramıza giren, ona dokun­mamızı engelleyen” bir araç.

Uluslararası ilişkiler alanında çalışanlar pen­cerelerini alabildiğine geniş tutmak, yerel ve bölgesel meseleleri dünya sisteminin içerisine oturtacak bir menzille görmeye çalışmak duru­mundalar. Bu nedenle siyasetle ilgilenen, özel­likle de siyasi parti liderliğine soyunan her kişi­nin, dünya üzerinde olup biteni yakından takip eden danışmanlara ihtiyacı var. Ancak birbi­rinden farklı tip pencerelere sahip danışmanlar dünyayı farklı perspektiflerden okumayı, farklı derinliklere ulaşmayı sağlayabilecek donanımı sağlayabilirler.

Dış dünyadaki olayları birbirine bağlama be­cerisi kadar iç politika ile dış politika arasında­ki bağlantıyı kurabilme yeteneği de son derece önemli. Bu yolla siyasi aktörler güncel dinamik­leri şekillendirme, daha sağlıklı politikalar ge­liştirme, yönetme ya da muhalefet etme konu­sunda sağlam alternatifler üretme becerisine kavuşabilirler Aksi halde yollarının tuzaklar­la, engebelerle ve yanlış yönlendirmelerle dolu olacağı açık.

Tayland-Kamboçya savaşı

Demem o ki, Tayland ve Kamboçya’da olan­ları izlemezsek, ne Eurofighter alımının anla­mını, ne Azerbaycan Rusya gerilimini, ne İsra­il’in İran savaşını, ne de gelmekte olan Kıbrıs krizini okuyabiliriz. Velhasıl Kamboçya mese­lesi tam da bizimle ilgili bir konu; şaşırdınız mı anlatalım.

Tayland ile Kamboçya arasında görünürde Preah Vihear bölgesindeki bir tapınak ve çevre­sindeki bölge ile ilgili bir uyuşmazlık var. 1982’de Uluslararası Adalet Divanı tapınağın Kamboç­ya’ya ait olduğu kararına vardı ama çevresinde­ki yollar Tayland’ın kontrolünde kaldı. Tapınak, 2008 yıljnda UNESCO dünya mirası listesine girince Tayland’da milliyetçi tepkiler yükseldi; çatışmalar çıktı ve yüzlerce kişi hayatını kaybet­ti. Şu aralar durum bunun tekrarı gibi. Buraya kadar tamam da mesele sadece bu mu? Oralarda uzaklarda olan bir şeyler olurken bunlar bir zin­cir halinde Batı’ya doğru uzanarak nerelere ka­dar yansır? Hindistan Pakistan; İran İsrail der­ken Çin’den Avrupa’ya doğru güney rotadan uza­nan jeopolitik hattın tam göbeğinde olan bizler bütün bu olanlardan nasıl etkileniriz?

Yeni jeopolitik kuşak savaşı

Yeni jeopolitik sadece ticaret koridorların­dan oluşmuyor kuşkusuz. Bu koridorları güven­liğe alacak savunma ittifakları ve askeri anlaş­malar birbirinin ardı sıra kuruluyor.

Çin’in askeri stratejisi “İnci Dizisi” (string of pearls) olarak biliniyor ve Hint Okyanusu bo­yunca Afrika’nın doğusundan güney doğu As­ya’ya kadar uzanan deniz şeridi boyunca bir di­zi ittifak anlaşmasını kapsıyor. Pakistan, Sri Lanka, Bangladeş, Kamboçya, Myanmar, Sey­şel adaları Cibuti ve Port Sudan bu inci dizisinin uzanımları. Harita üzerine koyduğunuzda tıp­kı bir inci kolye gibi itinayla dizildiğini görmek mümkün. Çin açısından enerji güvenliğini sağ­lamak ve özellikle ithal ettiği petrolün %80’inin geçtiği Malakka boğazını kontrol edebilmek en önemli hedef. Pasif donanmadan aktif deniz gü­cü stratejisine geçişinin temeli de ABD’nin anti Çin stratejisi doğrultusunda yanına Hindistan’ı almış olması.

Hindistan’ın Çin’in bu çevreleme siyasetine karşı geliştirdiği strateji ise “elmas kolye” ola­rak tanımlanıyor. O da tıpkı Çin gibi, Hint Okya­nusu boyunca askeri üsler, limanlar ve stratejik ortaklılar üzerinden kontrol sağlamayı hedef­liyor. Stratejisi Umman, Endonezya, Maldivler, Mauritius, Fransa’ya bağlı Reunion adası, ABD ile birlikte Diego Garcia adası ve Körfez ülkele­ri ile işbirlikleri üzerinden gelişiyor. Vietnam ve Tayland gibi ülkeler ise bunun tamamlayıcıları. Hindistan’ın dünya stratejisindeki en önemli müttefikleri ise QUAD (Quadrilateral Security Dialogue) üzerinden Çin’in ürettiği tehdidi den­gelemeye çalışan Japonya, Avustralya ve ABD.

Türkiye olarak şimdilerde en önemli mese­lemiz penceremizin menzilini genişletmek. Zira İnci Dizisi’nin de, Elmas Kolye’nin de bir ucu Akdeniz’e doğru çıkıyor. Akdeniz’in “tek taşı” ise tam ortada bir yerlerde yerleşik Kıbrıs adası. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin var­lığı ve fiili de olsa tanınırlığı çok önemli bir me­seleye dönüşmüş durumda. Doğu Akdeniz’de şimdilerde aleyhimize gibi görünen ittifak zin­cirini adım adım parçalamaya devam etmek durumundayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar