29 Ekim 2023’te Mustafa Kemal Atatürk 100. Yıl Konuşması Yapsaydı?..

Ufuk TARHAN
Ufuk TARHAN FÜTÜRİST UFUK futurist@ufuktarhan.com

1920'lerde yaşanan zorluklar ve öncelikler, sanayi devriminin getirdiği yeniliklere uyum sağlama ihtiyacından çok daha büyük ve derindi. Ülkemiz hem maddi hem manevi olarak, aynı zamanda yetişmiş insan kaynağı açısından da kelimenin tam anlamıyla yoksul, yoksun, yorgun ve umutsuzdu. Çünkü Türkiye, 1920'lerde yeni çağa ayak uydurmak şöyle dursun, topraklarını korumak ve bağımsızlık için savaşıyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından yeni bir devlet yapısı inşa etme mücadelesi veriyordu.

Bu hem siyasi hem de sosyal anlamda çok büyük bir dönüşümdü. O yıllarda ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalıydı. Sanayi, çok çok sınırlı bir kapasiteye sahipti ve ülkenin ekonomik yapısında belirleyici rol oynamıyordu. Atatürk'ün önderliğinde, Türkiye'de sosyal ve kültürel bir devrim yaşanıyor, Latin alfabesinin kabulü, kadın haklarının genişletilmesi ve laiklik ilkesinin benimsenmesi gibi reformlar, Türkiye'nin modernleşme sürecini hızlandırıyordu. Kısacası 1920'ler, Türkiye için mücadele ve ulusal kimliğin inşa edildiği bir dönemdi. Atatürk'ün "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, belki de o dönemin ve zamanın ruhunu özetleyen en önemli, en anlamlı cümleydi. Sonrasını biliyoruz. Düşe kalka buralara geldik.

O zamanlar imkansız görünen Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlama mutluluk ve onuruna eriştik… Hala dolu dolu, tüylerimiz diken diken, tüm hücrelerimizde “Ne mutlu Türk’üm” nabzını hissederek övünebiliyor, bayraklarımızı asıyoruz!...

Ve artık yeni bir çağda, Dijital Çağın içinde ilerliyoruz…

1980’lerde bilgisayarların 1991’de web’in, 2020’lerde yapay zekanın yaygınlaşmaya başlamasıyla her şeyin dijitalleşmesinin gerektiği yılları yaşıyoruz. 

Eğer Atatürk hayatta ve hala liderimiz olabilseydi, 29 Ekim 2023’te yapacağı konuşmada, yeni Türkiye yüzyılı için bize şunları söyler, Dijital Çağın lider ülkelerinden biri olmamız için şu vizyonu çizer, şu misyonları yükler, şunlarla geleceği aydınlatacak ışığımız olurdu:

“Aziz milletim, yarını inşa edecek gençler;

Geçtiğimiz yüzyılda büyük işler başardık, savaşlar kazandık. Ancak yeni yüzyılda savaşlar da başarılar da bilek bileğe, süngü süngüye hatta kalem kaleme kazanılamayacak. Eğer varlığımızı özgülüğümüzü korumak ve daha da büyük yeni başarılar kazanmak istiyorsak, tüm kaynaklarımızı seferber ederek şu vizyonu benimsemelisiniz;

Türkiye’nin; yenilenebilir enerji ve dijital dönüşümünü tamamlamalı, temiz enerji kullanan altyapıyı güçlendirmelisiniz. Ülkemizin yeşil ve dijital ekonomisini geliştirerek tarımda da sanayide de ileri teknolojiye dayalı üretime geçmelisiniz. Çevreci ve dijital bir kültür oluşturmalı, ekolojist, dijital vatandaşlık bilincini yaygınlaştırmalı, sanal işbirliği ağlarını da daha adil ve refah içinde bir toplum hedefiyle genişletmelisiniz.

Bu vizyonu gerçekleştirmek için tavizsiz şekilde yerine getirmemiz gereken misyonlarımız:

- Eğitim sistemimizi Siber Çağa uygun hale getirmek. Herkes için kaliteli eğitim imkanları ile eğitimde tam bir fırsat eşitliği sağlamak.

- AR-GE faaliyetlerine öncelikli yatırımlar yapmak. Bilimsel, teknolojik yenilikleri teşvik etmek. Ülkeyi bilim ve teknoloji üssü haline getirmek. İleri Tarım teknolojilerini en yaygın şekilde geliştirip, kullanmak.

- Geniş bant-süper hızlı ve bedava internet, yapay zeka, büyük veri, bulut bilişim, nesnelerin interneti, nano teknoloji, kuantum bilişimi, genetik, tarım ve uzay gibi alanlarda uzmanlaşmak ve rekabet avantajı sağlamak.

- Girişimciliği desteklemek ve dijital sektörde yeni iş modelleri ve istihdam olanakları yaratmak.

- Kamu hizmetlerini dijitalleştirmek ve vatandaşlara daha hızlı, daha şeffaf ve daha katılımcı bir yönetim sunmak. WEB3 ve Blockchain gibi teknolojileri ilk yaygınlaştıran ülkelerden olmak.

- Dijital güvenliğimizi sağlamak ve siber saldırılara karşı korunmak.

- Analog ve dijital ahlakımızı, adalet sistemlerimizi geliştirmek.

Ne mutlu Siber Çağda da Türküm diyene!”

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar