Aklın yolu bir, ama!

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Çalışan, araştıran ve milyonlarca molekül içerisinden ‘bir ilaç molekülü’ bulabilen, dünyaya hükmedebiliyor...

Ancak ‘molekül yatırımı’ zor olmasının yanı sıra, analitik/sorgulayan zeka, sabır ve büyük sermaye isteyen bir alan olması nedeniyle bize ters geliyor!

Bu nedenle, gelişmiş ülkelerden çok daha fazla eczacıya sahip ülkemizin, eczacı gençlerinin hayallerini sadece 'eczane dükkanı' açabilmek süsleyebiliyor...

Türkiye'nin 1950'lerde ilaç üreten ülkeler arasında yer alması dahi ilham veremiyor, kamçı olamıyor...

Eğitim sistemimizde reform gerekliliği, her alanda farklı bir şekilde yüzümüze vuruyor...

* * *

Tüm fakültelerde, tüm sektörlerde durum aynı ama ‘eczacı’ demişken ve cari açığa katkısı olan alanlardan biri olan ‘ilaç’ örneğini vermişken…

Yılda bin 800 öğrenci mezun veriyor eczacılık fakültelerimiz…

Şu an 32 bin civarında eczacıya sahibiz…

Ve…

Eşdeğer ilaç üretmekten ileri gidemiyoruz…

* * *

Eğitim önemli…

Niteliği daha önemli…

2000’li yılların başlarında “Dünyanın 100 entelektüeli” listelerinin ilk sıralarında yer alan

Profesör Umberto Eco’nun eğitim politikaları ile ilgili saptamaları, uygulama açısından, çok daha önemli…

Şöyle diyor bir röportajında Eco,

“Bir kedi, yaklaşık üç aylık bir olgunlaşma dönemine ihtiyaç duyar.

Annesi onu temizler, besler, korur.

Fakat üç ay sonunda, kedicik profesyonel bir kedi haline gelir ve gerçek bir kedi olarak hayatın içine dalar.”

Zorlu koşullara 2 ay içerisinde adapte olan kediler de var ama en uzun eğitim 3 ay sürüyor!

* * *

Eco’nun o röportajda ki bir cümlesinde de, “Tüketen değil, icat eden, keşfeden, geliştirip üreten gençlik için ne yapılmalı?” sorusunun cevabı gizli…

Şöyle demiş Eco:

“Günümüz sanayi toplumunda, olgunlaşma dönemi uzadıkça uzadı.

Olgunlaşmayı, otuzlu yaşlara çıkardık.

Hatta, 40 yaşına gelmesine rağmen olgunlaşma evresinde olan öğrenciler görmek mümkün. Bu benim neslim için oldukça olağandışı. Biz 22 yaşına geldiğimizde, üniversiteden ayrılıp gerçek hayata atılmak zorunda kalırdık.

Üniversitelerin uzun soluklu eğitim süreci, günümüz toplumunun daha eğitimli insanlara ihtiyacı olmasından kaynaklanmıyor.

İnsanların, çok daha etkili ve hızlı şekilde eğitilmeleri mümkündür.

Çok önemli bir bilgisayar şirketi, üniversite mezunu olmayan birisini alıp ona 6 ay içinde bilgisayar dilini öğretebilir.

Üniversitelerin bu kadar uzun soluklu olması gereksizdir.

Bana öyle geliyor ki, toplumlar daha geniş bir olgunlaşma dönemini benimsediklerinde, bu nefsi müdafaa dışında gerçekleşiyor.

Üniversite öğrencisi olduğunuz sürece, iş dünyasında rekabet edemezsiniz.

Bundan dolayı üniversiteler, gençlerin gerçekte uygun bir zamana kadar bekletiliyor olmalarına rağmen, orada iyi bir eğitim aldıklarına inandırıldıkları park alanlarına benziyor. Bu yüzden, üniversite eğitiminin toplumsal açıdan maliyetleri kısma noktasında politik bir çözüm olduğu çok açık.”

* * *

Binlerce ziraat mühendisine sahipken tarım ve hayvancılıkta bu noktaya gelmişsek; binlerce eczacıya sahipken ilaç ithalatında rekorlara doymuyorsak; binlerce maden mühendisine sahipken, madenciliğimizi geliştirememişsek, ‘aklın yolu bir’, ama…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar