Anlam yoluyla psikolojik sağlamlığın inşası

PROF. DR. TAYFUN DOĞAN / Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Hayatın anlamı nedir? Yaşamın amacı nedir? Bu sorular, düşünebilen bir canlı olan insan için güncelliğini hiç yitirmeyen sorulardır. Anlamlı bir yaşam psikolojik sağlamlığın inşasında önemi göz ardı edilemeyecek bir taşıyıcı kolon olarak nitelendirilebilir.

Hayatın anlamı dediği­mizde kozmik anlam ve şahsi anlam olmak üzere iki yaklaşımdan bahsedebiliriz. Kozmik anlam, daha çok evrenin ve bütünüyle varlığın niçin var olduğuyla ilgilidir. Şahsi anlam ise bireyin kişisel yaşamının an­lamlı olup olmadığına yöneliktir. Bizim burada üzerinde duracağı­mız anlam daha çok şahsi anlam­dır. Yani anlamlı bir yaşam sürü­yor muyum sorusuna cevap bul­maya çalışacağız.

Psikolojik sağlamlık ve hayatın anlamı

Psikolojik sağlamlık konusu, son dönemlerde psikoloji bilimi­nin gündemindeki en popüler ko­nulardan birisi olarak karşımız­dadır. Konu; biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve finansal olmak üze­re her boyutuyla ele alınmakta ve derinlemesine araştırılmak­tadır. Psikolojik sağlamlık -ya da yılmazlık- hayatın zorlukları kar­şısında sağlam kalabilmeyi, ya­şanan olumsuzluklardan sonra olabildiğince çabuk toparlana­bilmeyi ve yeni koşullara uyum sağlayabilmeyi ifade eden bir kavramdır. Metanet, mukave­met, uyum, toparlanma, dayanık­lılık, yılmazlık gibi ifadeler psiko­lojik sağlamlığı çağrıştıran kav­ramlardır.

Hayatın zorlukları, acıları, yok­lukları ve iniş çıkışları en yalın gerçek olarak karşımızda dur­maktadır. Sahip olunması zo­runlu olan en önemli nitelikler­den biri de “psikolojik sağlamlık” oluyor. Bu niteliğe sahip insan­lar, yaşadıkları olumsuzlukla­ra rağmen sağlam kalabilmeyi ve söz konusu travmatik deneyim­leri minimum zararla atlatmayı başarabilmektedirler. Nöropsi­kolog Rick Hanson'un şu sözleri dikkat çekicidir: “Mutluluk, bizi güçlü ve dayanıklı kılıyor. Şükran duyma, neşeli olma, sevgi dolu ol­ma, psikolojik sağlamlığımızı ar­tırıyor ve zorlu olaylarla başa çık­mamızı kolaylaştırıyor.” Burada bahsi geçen bu kavramlar ve daha pek çoğu psikolojik sağlamlığın kaynağı olarak görülebilir. Psi­kolojik sağlamlığın kaynakları­nı, zor zamanlarda ayakta kalma­mızı sağlayan taşıyıcı kolonlara benzetebiliriz. Anlamlı yaşam da psikolojik sağlamlığın önemli ta­şıyıcı kolonlarından birisi olarak değerlendirilebilir.

Anlamlı ve amaçlı yaşam

İnsan mutluluk ve anlam ara­yan bir canlıdır. Bu nedenle ha­yatın anlamı ve amacı, psikolojik ihtiyaçlar kapsamında ele alın­ması gereken konulardır. İhti­yaçlar karşılanmadığında birey­de gerginliğe neden olur ve gide­rilene kadar da bu gerginlik ve huzursuzluk devam eder. Anlam konusunu psikolojinin temel araştırma konularından birisi olarak gündeme getiren Viktor Frankl’a göre birey için yaşam­daki temel güdüleyici güç haya­tını anlamlı kılma çabasıdır. Yap­tığımız pek çok eylemi, hayatı­mızı anlamlı kılmak için yaparız. Mücadele ettiğimiz pek çok ko­nunun arka planında, o konular­da başarılı olduğumuzda haya­tımızı anlamlı kılacakları inan­cı vardır. Kişi çoğu zaman bunu düşünmez ancak arka plandaki bu motivasyon davranışlarımızı belirler. Anlam kaynakları kişi­den kişiye değiştiği gibi, hayatın farklı dönemlerinde ve koşulla­rında da değişiklikler gösterebi­lir. Anlam kaynakları tutundu­ğumuz tutamaklar gibidir. Eğer tutunacak anlam kaynakları bu­labilirsek savrulmayız ve dağıl­mayız. Bir bakıma psikolojik sağ­lamlığımızı muhafaza edebilir ve zorluklara karşı mukavemet gösterebiliriz. Hayatın anlamı ve amacı konusunda sorun yaşadı­ğımızda, anlam yitimi söz konu­su olduğunda ya da yaşamı de­vam ettirmek için güçlü neden­ler bulamadığımızda psikolojik sağlamlığı korumak ve sürdür­mek ise kolay olmayacaktır. Carl Gustav Jung bu durumu, “Nev­roz anlamını bulamamış ruhun acı çekmesidir” diyerek veciz bir şekilde ifade etmektedir. Yine psikiyatr Toksöz Bayram Karasu da “Anlamdan yoksun bir hayat, hiç şüphesiz en güçlülerimiz için bile taşınamayacak kadar ağır bir yüktür” diyerek anlamsızlığın nasıl bir zorluk olduğunu ifade etmektedir.

Hayatın anlamı ve hayatın amacı ifadeleri literatürde bir­birlerinin yerine kullanılmakta­dır. Anlam daha çok var olan du­rumu ifade etmek için kullanı­lırken, amaç daha çok geleceğe dönüktür ve niyetlenme ile ala­kalıdır. Bununla birlikte yaşam amaçlarına sahip olma hayatı an­lamlı kılan, göz ardı edilemeye­cek bir faktördür. Değerli ve ger­çekçi yaşam amaçlarına sahip olma, anlamla dolup taşmamı­za yardımcı olacaktır. Yukarıda bahsi geçen Karasu, bireyin ha­yatta karşı karşıya olduğu en zor görevinin, hayat amacını belirle­mek olduğuna dikkat çekmekte­dir. Bu zor görev üzerinde biraz duralım ve bazı sorular soralım. Hayatta tam olarak neyi başar­mak istediğinizi biliyor musu­nuz? Tüm yaşam enerjinizi ada­dığınız bir amacınız ya da amaç­larınız var mı? Yoksa hayatta ne yapmak istediğimle ilgili hiçbir fikrim yok ya da hayatımla ne ya­pacağımı bilmiyorum diye mi dü­şünüyorsunuz? Muhtemeldir ki yaşamaya devam ediyorsanız ba­zı yaşam amaçlarınız vardır an­cak belki de bunlar çok tatmin edici amaçlar değildir. Eğer uğ­runda çabalamaya değer hedefler ve amaçlar bulabilirseniz, günde­lik ufak tefek sorunları ve stres kaynaklarını da çok kolay bir şe­kilde bertaraf edebilirsiniz. Gün­lük yaşamın getirdiği bu küçük sorunlara takılmazsınız, çünkü gözünüz zirvelerdedir. Bu ara­da yaşam amaçları bulma dedi­ğimizde aklımıza yalnızca mad­di hedefler gelmemelidir. Lite­ratürde zengin olma, ünlü olma, makam-mevki elde etme, çeki­cilik gibi amaçlar dışsal amaçlar olarak ifade edilmektedir. Diğer insanlara faydalı olma, bireysel olarak gelişmeye devam etme, tekâmül etme, kendini gerçekleş­tirme ve kendini aşma gibi amaç­lar ise içsel amaçlar olarak ifade edilmektedir. Araştırmalar, içsel amaçlara sahip olmanın, dışsal amaçlara göre bireyde daha faz­la doyum sağladığını ortaya koy­maktadır. Yaşam amaçlarını bul­muş kişiler de genel olarak aşağı­daki gibi düşünmektedirler:

● Hayatımın belirgin bir ama­cı var.

● Başarmak istediğim şeyler var.

● Sabah uyandığımda uğrunda çabalamak istediğim, beni heye­canlandıran amaçlarım var.

● Yaşam amaçlarım bana ener­ji verir.

● Hayatımı anlamlandırmama yardımcı olan yaşam amaçlarım var.

Günlük uğraşlarınızın ne kadarı size anlamlı geliyor?

Meşguliyetleriniz, zamanınızı harcadığınız uğraşlarınız haya­tınıza anlam kattığı için bilinç­li olarak yaptığınız seçimlerden mi oluşuyor? Yoksa bu uğraşları­nızın çoğunluğu istediğiniz şey­lerden ziyade zorunluklardan mı oluşuyor? Kalıcılığı olan işlerle mi meşgulsünüz yoksa yarın hiç­bir önemi olmayacak ya da sizi bir yere götürmeyecek şeylerle mi? Eğer böyleyse, “günlük işlerim ve uğraşlarım bana anlamsız ve önemsiz geliyor” diyorsanız, za­manınızı nasıl yöneteceğinizi bir kez daha gözden geçirmelisiniz. Buradan küçük iş ve meşguliyet­lerin hepsinin anlamsız ve değer­siz olduğu sonucu çıkarmamalı­yız. Yerine göre ev işleri bile haya­ta anlam katabilir. Önemli olan bu işlere nasıl bir anlam atfettiğiniz­dir. Sevdiklerime, hayatımda olan kişilere emek harcıyorum. Onla­rın iyilikleri ve esenlikleri benim için her şeyden önce gelir diye dü­şünürseniz ev işleri bile anlam kaynağı olabilir. Logoterapinin kurucusu Viktor Frankl’a bir ter­zi çırağı “Ben sadece bir terzi çı­rağıyım, hayatımı nasıl anlamlı kılabilirim ki? diye sorduğunda Frankl ona hayatta nerede dur­duğumuzdan daha önemli olanın, bulunduğumuz yeri doldurmak olduğunu ifade ederek cevap ver­miştir. Her ne işle meşgul olursak olalım, bulunduğumuz konumda insanlarla iyi ilişkiler kurarak, bir fark yaratarak, işimizi iyi yaparak orayı anlamlı hale getirebiliriz. İnşaatta çalışan işçilerin hikaye­sini bilirsiniz. Oradan geçen bi­risi ne yapıyorsunuz diye sordu­ğunda işçilerden birisi “taş kırı­yorum” diye cevap verirken, diğer işçi “katedral yapıyorum” diye ce­vap vermiş.

İşin anlamlılığı ve hayatın anlamı

Zamanımızın ve ömrümüzün çok büyük bir bölümünü işimize ve kariyerimize ayırıyoruz. Bun­dan dolayı işin anlamlılığı genel olarak yaşamımızın anlamlılı­ğına yüksek oranda katkı yapan bir faktördür. Bireyin işi, hayatı­nı anlamlandırmasına katkı ya­pıyorsa kişi çok şanslıdır. Bunun olabilmesi için de kişinin işini sevmesi, onu bireysel ve toplum­sal açıdan faydalı bulması, işinin büyük bir amaca hizmet ettiğini düşünmesi önemlidir. Bunlardan başka, kişi işinin dünyada ya da çevresinde pozitif bir fark yarat­tığını, bir iz bıraktığını düşünü­yorsa ve bireysel gelişimine katkı sağladığına inanıyorsa işinde an­lamı bulmuştur denilebilir.

Hayatınıza anlam katan bir felsefe

Bireyin hayatına anlam katan bir yaşam felsefesine sahip olma­sı da önemli bir anlam kaynağıdır. Bu bir felsefi anlayış ya da mane­vi yönelim olabilir. Carl G. Jung da kişinin hayatın sıkıntılarıyla ba­şarılı bir şekilde başa çıkmasına yardımcı olabilecek felsefi ya da dini bir inancın mutluluğu etki­leyen önemli bir faktör olduğunu vurgulamıştır. Sahip olunan ya­şam felsefesi bireye bir yön duy­gusu verdiği gibi dini inançlar da varoluşsal krizlerle başa çıkmada yardımcı olabilir. Nitekim insan­lara anlam kaynakları soruldu­ğunda en başta gelen cevaplardan birisinin dini inançları olduğu gö­rülecektir. “Uygarlığın Huzursuz­luğu” kitabında Sigmund Freud da bu konuya dikkat çekmiş ve “İnsan yaşamının amacının ne olduğu so­rusu sayısız kere sorulmuştur an­cak şimdiye kadar tatmin edici bir cevap bulunamamıştır, belki de bulunması olası değildir. Hayatın amacı sorusuna yanıt verebilecek olan yine yalnızca dindir. Yaşamın amacı fikrinin din ile doğrudan bağlı olduğuna hükmetmekten başka çıkar yol yok gibidir” demiş­tir. Hayatın genel anlamı ve ama­cıyla ilgili görüşler, zaten iki ka­tegoride ele alınmaktadır. Birinci görüş, hayatın herkes için geçer­li objektif bir anlamı olmadığını, hayata ne anlam verirseniz haya­tın anlamının o olacağını ileri sür­mektedir. İkinci görüş ise anlam konusunun tümüyle Tanrı inan­cıyla alakalı olduğunu ve Tanrı varsa bir anlamdan bahsedilebi­leceğini ileri sürmektedir. Diğer türlü zamana yenik düşmeyecek bir anlamdan söz edilemeyeceği­ni ve ölümle birlikte her şeyin an­lamsız hale geleceğini belirtmek­tedirler. Bu konuda daha detaylı bilgi için Caner Taslaman’ın “Ru­hun Yedi Çığlığı” kitabını incele­yebilirsiniz.

Anlamlı ilişkiler ve hayatın anlamı

Hayatın anlamı konusu ele alırken değinmemiz gereken bir diğer anlam kaynağı da ilişkiler­dir. Başka insanların varlığı en önemli anlam kaynaklarımız­dandır. Bir an için diğer insanla­rın olmadığını hayal edecek olur­sak, para, kariyer, giyim-kuşam, güzellik, başarı gibi hayatımızda olan ne çok şeyin anlamsız ha­le geleceğini görebiliriz. Beyin­lerimiz sosyalleşmeye ayarlıdır ve kelimenin tam anlamıyla sos­yal canlılarız. Öyle ki Matthew Lieberman, beynin fiziksel acı­ya da sosyal acıya da (ayrılma, reddedilme, terkedilme vs.) ay­nı şekilde cevap verdiğini belirt­mektedir. Anlamlı ilişkilere sa­hip olmak önemlidir çünkü bu tür ilişkilerin beraberinde getireceği en değerli kaynak sevgi olacaktır.

Toparlayacak olursak, anlam­lı bir yaşam psikolojik sağlamlı­ğın inşasında önemi göz ardı edi­lemeyecek bir taşıyıcı kolon ola­rak nitelendirilebilir. Yazımızı Wilhelm Schmid’in sözleriyle ta­mamlayalım: “Giderek daha çok insan anlam yoksunluğu çekiyor. Çalışmayı, kendi yaşamlarını ya da genel olarak hayatı anlamlan­dırmada güçlük. Anlam kuvvet verir; anlamsızlık güçten düşü­rür. İnsanlar bir anlam görürlerse pek çok şeye göğüs gerebilirler.”

Anlamlı ve mutlu bir hayat di­leklerimle.

Yazara Ait Diğer Yazılar