Bağış ve yardımlara ilişkin vergisel rejimde değişiklik ihtiyacı

Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ
Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ info@dunyaeko.com

Ülkemizin yaşadığı deprem felaketi, vergi hukuku açısından oldukça önemli bir konuyu yeniden tartışmaya açtı. Bağış ve yardımların gider yönü akademik ve uygulama yazılarında bugüne kadar sınırlı da olsa çeşitli yönleriyle tartışıldı.

Bağış ve yardımlara ilişkin tercihli vergi rejimi çoğu ülke mevzuatında mevcut bir uygulama. Hayır/yardım kurumu statüsüne sahip kuruluşlar genellikle faaliyetleriyle ilgili olarak doğrudan vergi indirimi alırken, bu kuruluşlara yapılan hem bireysel hem de kurumsal bağışlar genellikle bağış maliyetini düşüren vergi teşvikleri alıyor. Ülkemiz uygulaması bakımından konunun genel çerçevesini GVK, m.89 (4-7,10-11), KVK, m. (10-1-c-ç-d) maddeleri oluşturuyor.

Bağış ve yardımların vergisel boyutu OECD’nin 2020 yılında yayınlanan “Taxation and Philanthropy”* başlıklı raporunda kapsamlı biçimde ele alındı. Rapor, 40 OECD üyesi ülke ve katılımcı ülkede, bağış yapılan kuruluş ve bağışçılara yönelik vergisel rejimi ayrıntılı biçimde değerlendiriyor. Türkiye, raporda ele alınan ülkelerden biri değil. Bununla birlikte, mevcut tartışmalara ışık tutması açısından önemli veriler içeriyor.  

Vergi kanunlarında üst kavrama ihtiyaç var

“Philanthropy” evrensel olarak kabul edilmiş bir anlama sahip değil. Terim Yunanca kökenlidir “insan sevgisi” anlamına gelen “philanthropia”dan geliyor. Diğer dillerde terimi tanımlamak için birden fazla deneme yapıldı. Farklı disiplinlerden akademisyenler "gönüllülük" yönü, "cömertlik" kavramı veya özel kaynakların kamu amaçları için kullanılması gibi çeşitli yönlerine atıfta bulunarak terimi tanımlamaya çalıştılar. Türkçe olarak “hayırseverlik” kavramının terimle örtüştüğü görüşündeyim.

Çeşitli özne gruplarını içeren kapsamlı bir hayır kurumu tanımı yapılmalı

Ülkemiz dahil birçok ülkede bu vergi tercihleri sosyal koşullar değişmesine rağmen, yıllardır değişmeden yürürlükte. Zaman içinde hayır kurumları önemli ölçüde değişim ve gelişim gösterdi. Aynı zamanda, çevresel ve halk sağlığı endişeleri (COVID-19 salgını dahil) gibi birçok politika sorununun giderek küreselleşmesi, sınır ötesi bağışlara yönelik vergisel yaklaşıma ilişkin soruları da gündeme getiriyor.

“Değerli”/ “Layık” amaç kriteri dikkate alınmalı

Hayır kurumları, diğer ülke uygulamalarından hareketle üç geniş kategoriye ayrılabilen bir dizi gereksinimi karşılamak durumunda. Bunlar; kâr amacı gütmemek, değerli/layık bir amaca sahip olmak, kamu yararına faaliyet göstermektir. GVK, KVK uygulaması bakımından değerli amaç kriterine dayalı yapılacak ayrımlar, güncel tartışmaları da önleyecek nitelikte.

Bağışçılar arasındaki eşitsizlikler kaldırılmalı

Beyanname verenler/vermeyenler arasında sistemde mevcut eşitsizlikler ortadan kaldırılmalı. Örneğin, ücretliler de kanunun getirdiği olanaklardan faydalanmalı. 

İndirimde tavan sınır gözden geçirilmeli

Sistemimizde bağış yapılan muhatap ve miktar açısından sınırlandırma mevcut. İstisna olarak tam indirim olanağı var. (GVK, m. 89/5). Kısmi, yüzde veya tam indirim gerektiren konular bakımından indirim oran ve sınırları artırılmalı.

Mevzuattaki dağınıklık giderilmeli

GVK ve KVK’da hayır konusu açısından mevcut dağınıklık Anayasal haklara uygun yeni bir gruplama ile ele alınmalı.

Vergi indirimine konu bağışlar güncel gereklere göre çeşitlenmeli

Sistemimiz ayni ve nakdi yardımlar üzerine kuruludur. Bununla birlikte,  örneğin kan bağışına vergi indirimi öngörülebilir. Bunun için sadece vergi kanunlarında değil 5624 Sayılı Kanun’da da değişiklik yapılmalı. Örneğin Çek Cumhuriyeti'nde kan bağışı başına 3.000 CZK bağışçının vergi matrahından düşülebilmekte. Yahut hayvan barınaklarına yapılan bağışlar da indirim kapsamına alınabilir.

Sınır ötesi hayırseverlik faaliyetleri tanımlanmalı

Sınır ötesi hayırseverlik, bir kişinin (gerçek veya tüzel kişi) başka bir ülkedeki bir kişi veya kuruma bağış yapması durumunda ortaya çıkar (“dolaysız hayırseverlik”). Bununla birlikte, sınır ötesi hayırseverlik, yerel bir hayırsever kuruluşun başka bir ülkede faaliyet gösterdiği veya yabancı bir kuruluşun yurt içinde faaliyet gösterdiği durumlarda da ortaya çıkabilir ("dolaylı hayırseverlik"). Türk Vergi Mevzuatı, bu çeşit faaliyetler açısından yetersiz olup, sınır ötesi faaliyetler tanımlanarak vergisel rejime bağlanmalı.

*OECD (2020), Taxation and Philanthropy, OECD Tax Policy Studies, No. 27, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/df434a77-en.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar