“Gerçek faydalanıcı” bildiriminde ceza yetkisi tartışması

Gerçek faydalanıcı, bir malvarlığından ya da finansal işlemden nihai olarak yararlanan ve çoğu zaman perde arkasında duran kişidir. Kavram, hukukumuzda esas olarak 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat çerçevesinde düzenlenmiştir.

Buna göre, şirketlerde doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 25 ve üzerinde paya sahip olanlar ya da yönetim ve karar alma süreçlerinde fiilen kontrol yetkisi bulunanlar, gerçek faydalanıcı kabul edilir. Trust ve benzeri yapılarda ise kurucu, mütevelli, lehdar veya bu kişiler üzerinde nihai etkiye sahip olanlar bu kapsama girmektedir. Düzenlemelerin arkasındaki amaç, vergi şeffaflığını sağlamak, kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadele etmek, mali suçlarda nihai sorumluyu tespit etmektir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, önce genel yetki maddelerini kullanarak Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 529) ile mükelleflere gerçek faydalanıcı bildirim yükümlülüğünü getirmiştir. Sonrasında yasal düzenleme yapılmış olmakla beraber, Tebliğin ceza düzenlemesine ilişkin maddeleri Danıştay’da dava konusu yapılmış ve karar 5 Ağustos tarihli VDDK karar bülteni ile kamuya açık hale gelmiştir.*

Özetle uyuşmazlık konusu

 529 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin 8. maddesi, mükelleflerin “gerçek faydalanıcı” bilgilerini beş yıl saklamasını, bildirim yapmayan veya eksik/yanıltıcı bildirimde bulunanlara ise VUK’un ceza hükümlerinin uygulanmasını öngörüyor.

Ayrıca MASAK ve vergi inceleme yetkililerince yapılan çalışmalar sonucu tespit edilen hatalı kayıtların Gelir İdaresi’ne bildirilmesi düzenlenmiş durumda. Dava dilekçesinde, bu bilgilerin zaten ticaret sicili ve vergi dairelerinde mevcut olduğu, VUK’ta “gerçek faydalanıcı”ya dair açık bir hüküm bulunmadığı, mükelleflere süre verilmeden ceza kesildiği ve aynı fiil için hem TTK hem de VUK kapsamında iki kez ceza uygulanabileceği belirtilerek düzenlemenin iptali isteniyor.

Bakanlık ise savunmasında, düzenlemenin uluslararası yükümlülüklerden kaynaklandığını vurgulayarak Türkiye’nin taraf olduğu Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi ve bilgi değişimi anlaşmaları gereği, talep hâlinde gerçek faydalanıcı bilgilerinin karşı ülkelere iletilebilmesi için bu bilgilere Gelir İdaresi’nin erişmesi gerektiğini; VUK’un bilgi verme hükümleri (m.148, 149, 152/A) uyarınca bu yetkinin mevcut olduğunu belirtmiştir.

VDDK kararı

Karara göre, VUK Tebliği'nin (Sıra No:529) "Diğer hususlar ve cezai yaptırım" başlıklı 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki ihtilaf konusu düzenleme ile anılan Tebliğ ile bildirim zorunluluğu getirilen gerçek faydalanıcı bildiriminin verilmemesi fiilinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun ilgili ceza hükümlerinin tatbik edilmesini gerektireceği belirtilmek suretiyle anılan fiil vergi cezasını gerektiren bir fiil olarak tanımlanmıştır. Tebliğ'e dayanak olarak gösterilen 213 sayılı Kanun'un 148, 149 ve mükerrer 257. maddelerinde yer alan zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesileceği hükme bağlanmıştır.

Dolayısıyla, Tebliğ hükümleri gereğince bildirim yapmayan mükelleflere özel usulsüzlük cezası kesileceğine ilişkin hükmün, 213 sayılı Kanun'un mükerrer 355. maddesine dayandığı, idarenin düzenleyici işlemiyle kanunda olmayan bir yaptırım ya da cezanın getirilmediği anlaşılmıştır.

Bu durumda, dayanak gösterilen kanuni düzenlemeler ile çelişmediği, üst normlarda yer almayan yeni bir düzenleme ve kanunda öngörülmeyen ceza ya da yaptırım getirmediği anlaşılan Tebliğ hükümlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kararın hukuken tartışmalı olduğu ve katılmanın zor olduğunu belirtmek gereklidir.

Nitekim, katıldığımız yaklaşımla, Danıştay Tetkik Hakimi’nin değerlendirmesine göre, 529 sayılı Tebliğ ile getirilen gerçek faydalanıcı bildirimi, VUK’ta sayılan (148, 149, 152/A, 256. maddeler) klasik vergilendirme ilişkisine dayalı bilgi edinme kapsamına girmiyor. Bu yükümlülük, esasen suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesine yönelik uluslararası çabalarda, gerçek faydalanıcıyı ve hatta şüpheli üçüncü kişileri tespit etmeye dönük. Dolayısıyla anılan maddeler, vergilendirme dışındaki konular için sürekli bilgi verme zorunluluğunu kapsamıyor.

Tebliğ’in yayımlandığı ve dava açıldığı tarihlerde, VUK’ta Hazine ve Maliye Bakanlığı’na gerçek faydalanıcı bildirimi yükümlülüğü getirme yetkisi ile bildirime uymayanlara ceza öngören bir hükmün bulunmamaktadır. Bu yetki ve cezai düzenlemeler, ancak 5 Temmuz 2022’de yürürlüğe giren 7417 sayılı Kanun (VUK, mük.m.257/8) ile düzenlenmiştir. Dolayısıyla, Tebliğ’in yayımlandığı tarih itibarıyla söz konusu cezai düzenlemenin kanuni dayanağı olmadığı sonucuna ulaşılıyor. Karşı oylar da aynı çizgide.

* Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, E.2023/577, K. 2025/137

Yazara Ait Diğer Yazılar