Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar

Geçen hafta TÜİK’in 2023 yılı enflasyon rakamı ile aynı yıla iliş­kin yine TÜİK’in yaptı­ğı Gelir Yaşam Koşulları Araştırmasından elde et­tiğimiz hanehalkı gelir­lerindeki nominal artış oranları arasındaki tu­tarsızlığa dikkat çekmiş­tik. Ardından da sormuş­tuk. Hangi artış oranı doğru diye.

Buna göre ya TÜİK’in açıkla­dığı %54’lük enflasyon oranı, ya da hanehalkı gelirlerinde görü­len %107’lik nominal gelir artışı doğru olmamalı. İkisinin birden doğru ihtimali vatandaşın son bir yıldır ekonomide yaşadığı ger­çeklerle hiç uyuşmuyor. Belki bu durumun mantıklı bir açıklaması vardır. Ama bu haliyle aynı kuru­mun açıklamış olduğu iki verinin sonuçları iktisadi sağduyu ile çe­lişmektedir.

Ülkemizde sıradan bir hane­halkının reel gelirinin %50 art­mış olacağına inanan var mı?

Bu vesileyle en son açıklanan Gelir Yaşam Koşulların Araştır­masında gördüğümüz bir başka ilginç konuyu daha okurlarımı­zın dikkatine sunmak isterim.

Bu kez ekonomideki farklı gelir kaynaklarından elde edilen no­minal gelirlerdeki artış oranları­nı paylaşmak istiyorum.

Grafik 1’de farklı kaynaklardan elde edilen medyan gelirlerde gö­rülen artış oranları gösterilmek­tedir. Basit ortalama yerine med­yan gelirlerini dikkate almamızın nedeni, medyanın o gelir grubun­da en fazla tekrar eden gelir düze­yini vermesidir. Bu yüzden gelir gurupları içindeki aşırı yüksek ve aşırı düşük gelirlerin aritmetik ortalama üzerindeki etkisine kar­şı dayanıklı (robust) olmasıdır.

Bu hesaplamadan elde edilen sonuçlar, aynı zamanda 2022- 2023 döneminde uygulanan eko­nomik politikaların farklı gelir gruplarının gelirleri üzerinde yaptığı etkinin kabaca görüle­bilmesine olanak sağlamaktadır. Bana soracak olursanız, buradan elde edilen niteliksel sonuçların 2023-2024 döneminde de değiş­mediğini, hatta daha da kötüye gittiğini söylenebilir. Ancak bu­nu gösterebileceğimiz resmi ve­rilen şu an elimizde değil. TÜİK açıkladığında bunu da göreceğiz.

Grafik 1’deki gelirler arasında yer alan bir hususu özellikle be­lirtmekte yarar var. O da gayri­menkul ve menkul değerlerden el­de edilen gelirlere ilişkin iki farklı medyan değerin grafikte yer alma­sındır. Bunlardan birisi ilgili gelir­lerin %50’sinin, diğeri ise en yük­sek gelirlileri temsil eden %90’lık dilime ait medyan gelirleridir.

Grafik 1’deki veriler yorumla­nırken dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise, bu artış oran­larının nominal gelir artışları ol­duğu ve ilgili gelirlerin satınal­ma gücünün anlaşılabilmesi için bundan TÜİK’in açıklamış oldu­ğu %54’lük enflasyon oranının çıkartılması gerekmektedir.

Ülkemizin bugünkü siyasi so­runları dikkate alındıkça, iktidar partisinin neden kırsalda kamu­oyu desteğini yitirdiğini ve kırsal nüfusun ekonominin yönetimin­den rahatsızlık duyduğunu ko­laylıkla anlayabiliyorsunuz.

Bunun birinci sebebi tarımsal müteşebbis gelirlerinde görülen %70’lik nominal artışın, enflas­yon düşüldükten sonra %16’a te­kabül etmesidir. Diğer gelir ka­lemlerindeki devasa artışlarla karşılaştırıldığında, kırsal kesi­min uygulanan ekonomi politi­kalarından ciddi biçimde mağdu­riyetler yaşadığı anlaşılıyor.

Kırsaldaki gelirlere ek olarak, emekli gelirlerindeki nominal ar­tışın da %90 olduğu ve bunun da reel %36 artışa karşılık geldiği görülüyor. Yine diğer gelirlerdeki artış oranlarına göre bu gelir gru­bunun ekonomideki göreli konu­mu kötüleşmiş görülüyor. Özel­likle diğer gelir gruplarındaki muazzam gelir artışlarının eko­nomide oluşturduğu talebin yol açtığı enflasyonun bu iki kesimde yer alan hanehalklarına olumsuz etki ettiğini düşünmek mümkün.

Sonuç olarak bu dönemin kay­bedenleri büyük ölçüde tarım ke­simindeki hanehalkları ve emek­liler olmuş.

Diğer bir dikkat çeken husus ise, kamudaki ücret gelirlerinde­ki artışlarının göreli olarak diğer kesimlerdeki ücret geliri artış­larından oldukça yüksek olması. 2022’den 2023’de ücret gelirleri­nin nominal olarak %123 oranın­da arttığı görülüyor.

Ancak 2022/2023 arasında uy­gulanan ekonomi politikaların­dan en çok kimlerin yaralandı­ğını görmek istenirse, menkul kıymet geliri elde edenlerin ge­lirlerinde görülen artışlar son derecede bilgi verici. İlgili gelir grubunda yer alanların %50’si­nin medyan gelirlerindeki artış %255. Bunu %90’nın medyan ge­lirleri üzerinden hesaplarsak, ar­tış oranının %294 olduğu anla­şılıyor. Bu da gösteriyor ki, ikti­darın ekonomi politikaları mali sistem üzerinden ciddi gelir ak­tarımlarına yol açmış.

Dolayısıyla ekonomi yöneti­minin mevcut krizden çıkmak için uyguladığı programdan kim­lerin daha çok memnun olacağı bu verilerde açık bir şekilde or­taya çıkıyor. Sorun bu sonuçla­rına rağmen böyle bir programın gelir dağılımını bozucu ve hatta enflasyonla mücadeleyi zora so­kacak etkileri giderecek herhan­gi bir sosyal koruma ağına sahip olmamasıdır. Son zamanlarda bu koruma ağı maalesef merkezi yö­netim tarafından değil ama yerel yönetimler tarafından kurulmaya çalışılmaktadır.

Uygulanan program uzadıkça ve giderek arzulanan sonuçları almak zorlaştıkça, ek tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyan yöne­tim bu programın ekonomi üze­rindeki etkilerinin çok daha yı­kıcı olmasına yol açmaktadır. Bu sürecin nasıl sonuçlanacağı ise hale belirsizliğini korumaktadır.

Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar - Resim : 1

Yazara Ait Diğer Yazılar