Dijital paraya doğru
Dijital çağda paranın da biçim değiştirmesi kaçınılmazdı. Banknotların tarih sahnesine çıkışından bu yana geçen yüzyıllarda, paranın taşıdığı anlam aynı kaldı ama formları sürekli evrildi. Merkez bankası dijital paraları yani CBDC’ler (Central Bank Digital Currency) bu evrimin son halkası.
İlk adımlar 2010’lu yılların ortalarında Çin, İsveç ve Bahamalar gibi ülkelerde atıldı. Çin’in dijital Yuan’ı uzun süredir test aşamasında gündelik ödemelerde kullanılıyor, Bahamalar’da Sand Dollar adı verilen uygulama ise küçük adalarda nakit erişimini kolaylaştırıyor. İsveç’in e-Kronası ise nakitsiz toplum vizyonunun bir parçası. Bugün itibarıyla 100’den fazla ülke kendi dijital para projeleri üzerinde çalışıyor, kimileri kavram ispatı düzeyinde, kimileri ise pilot uygulamalarda. Bu tablo bize, CBDC’lerin küresel finansal sistemde ciddi bir yer edineceğini gösteriyor.
Türkiye için fırsatlar
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da 2020’den bu yana kendi dijital para yolculuğunu sürdürüyor.
TCMB’nin paylaştığı değerlendirmelere göre Dijital Türk Lirasının ülkemiz için pek çok fırsat barındırdığı açık.
Öncelikle finansal kapsayıcılığın artması bekleniyor; yani banka hesabı olmayan ya da dijital ödeme sistemlerine erişimi sınırlı olan vatandaşların da daha kolay bir şekilde ekonomiye katılması sağlanabilecek. Bunun yanında ödemelerde kesintisiz ve sürekli çalışabilen alternatif bir kanal oluşturulacak, özellikle afet anlarında ya da internet erişiminin kesildiği durumlarda çevrimdışı ödemelerle paranın dolaşımı kesintiye uğramayacak. Dijital Türk Lirası aynı zamanda programlanabilir ödemelere zemin hazırlayacak.
Yani belirli koşullar gerçekleştiğinde otomatik işleyen ödemeler yapılabilecek; örneğin tarım desteklerinin anında çiftçiye ulaşması ya da belirli sözleşme şartlarının kendiliğinden devreye girmesi mümkün olacak. Tüm bunlar sadece teknik değil aynı zamanda ekonomik ve toplumsal faydalar da sunuyor; verimlilik artışı, yeni iş modelleri, hatta Türkiye’nin küresel finansal teknoloji rekabetinde öne çıkması gibi.
Projeye katılım çağrısı
Benim özellikle dikkatimi çeken, TCMB’nin bu süreci adım adım ve şeffaf biçimde yürütmesi.
Birinci fazda perakende ödemeler üzerinde yoğunlaşıldı, dağıtık defter teknolojisiyle ilk pilot testler yapıldı ve dijital kimlik sisteminden dijital cüzdana kadar pek çok bileşen denendi.
2022 sonunda yapılan ilk ödeme işlemleri başarılı oldu, 2023’te testler sürdü ve rapor yayımlandı. Bu rapordan anlıyoruz ki sistem sadece teknik olarak değil, kullanıcı deneyimi açısından da test edildi, performans ölçümleri yapıldı. Şimdi ise yeni bir aşamaya geçildi.
3 Eylül’de yayımlanan Katılım Çağrısı ile bankalar, ödeme ve elektronik para kuruluşları gibi finans kurumları projelerini sunmaya davet edildi.
Başvurular üç aşamada değerlendirilecek. İlk aşamada form, çözüm dokümanı, niyet mektubu gibi belgeler istenecek. İkinci aşamada tasarım önerisi ve sunum yapılacak.
Son aşamada ise uygun bulunan projeler deney alanında test edilecek.
Kategoriler oldukça geniş: tokenleştirmeden makineler arası ödemelere, programlanabilir ödemelerden kullanıcı egemen kimlik modellerine kadar pek çok başlık var. Özetle, bu çağrı sadece bankaları değil, fintek girişimlerini, teknoloji çözüm ortaklarını da sürece dahil ediyor.
Umut veren bir başlangıç
Bugün geldiğimiz noktada Dijital Türk Lirası henüz cebimizde değil ama ufukta parlıyor.
Hem teknik altyapının güçlendirilmesi hem de kamu-özel sektör iş birliğinin sağlanması bana umut veriyor. Elbette her yeni teknolojide olduğu gibi soru işaretleri, tartışmalar ve riskler var. Ama ben bu projenin sadece bir ödeme aracı değil, aynı zamanda bir inovasyon platformu olduğuna inanıyorum. Paranın yeni biçimi kapıda ve Türkiye de bu değişimde geri kalmayacak gibi görünüyor.
Güzel bir gelecek için…