Merkeziyetsiz yapay zekâ

Geçtiğimiz hafta neredeyse her pa­nelde yapay zekâ konuşulduğu ve fi­nans sektörümüzün kıymetli kurumla­rından ForInvest ev sahipliğinde düzen­lenen Investtech Summit 2025’te ben de “Merkeziyetsiz Yapay Zekâ” konulu bir panelde, alanın önde gelen isimlerinden biri olan Turan Sert ile birlikte yer aldım. Bu paneldeki sohbetimiz, yalnızca tekno­loji değil; ekonomi, teknoloji ve toplum­sal değerlerin kesiştiği bir kavram ola­rak merkeziyetsizliğin neden geleceğin önemli eksenlerinden biri olduğunu bir kez daha düşündürdü.

Üç dönem, tek bir yol

Merkeziyetsizliğin fikri, aslında bir ma­nifesto gibidir. Bu manifestonun kökleri, geleneksel otoritelerden bağımsızlık, bi­reyin kontrolü ve kolektif yönetişim arzu­larına dayanır. Cyberpunk kültürünün ru­hu, bilgiye ve güce karşı mesafeli duruşuy­la bu fikri beslemiş; bilgi tekelleşmesinin dönüştürülebilir, özgür bir yapıya kavuşa­bileceğini ima etmiştir.

1997 sonrasında bu söylem teknolojik alanda daha somut bir hâl alır. 2008’e ge­lindiğinde Bitcoin “güvene gerek kalma­dan, aracılara ihtiyaç duymadan değer ak­tarımını mümkün kılma” idealiyle doğar. Ardından Ethereum’un gelmesiyle ise sa­dece para değil, akıllı kontratlar, otonom uygulamalar ve topluluk tabanlı yönetişim sistemleri ortaya çıkar.

Bu gelişmeler aynı zamanda web’in ev­rimini de izler: İlk başta Web 1 ile statik sayfalar vardı ve bizler pasif izleyiciler­dik. Ardından Web 2 ile platformlar ve veri merkezileşti yani bizler platform­ların içerik üreticileri, çalışanları hali­ne dönüştük. Şimdi ise Web 3 ile birlikte “kullanıcının kendisine ait olduğu”, veri­nin ve kontrolün dağıldığı bir internet vizyonuna yöneliyoruz.

Web3’te yapay zekâ ne değiştiriyor?

Panele gelirken aklımda aşağıdaki soru­lar vardı: Tokenizasyon, açık protokoller ve birlikte çalışabilirlik Web3’te yaygınla­şırken, yapay zekâ bu yapıyı temelden na­sıl etkiliyor? Yapay zekâ sistemleri giderek daha merkezi hale geliyor, büyük şirketler tarafından geliştiriliyor, veriye tek başına sahip oluyor ve modelleri kapalı tutuyor. Web3 ise bunun tam tersine işaret ediyor: veri sahipliğini kullanıcıya geri veriyor, yönetişimi merkeziyetsiz otonom organi­zasyonlarla (DAO) kolektifleştiriyor, “izin gerektirmeyen inovasyon”u teşvik ediyor.

Panelde özellikle vurguladık ki Web3, yapay zekâ için sadece altyapı sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda teşvik mekaniz­maları yaratıyor. Veriyi paylaşan, modele katkıda bulunan ve yönetişimde aktif rol alan oyuncular için token ekonomileri ku­rulabiliyor. Bunun yanında, merkeziyetsiz hesaplama (on-chain compute) ve sıfır bil­gi ispatları (ZK proof ) gibi teknolojiler, ya­pay zekânın doğruluğunu blockchain üze­rinden gizliliği koruyarak doğrulamamıza imkân tanıyor. Böylece modelin nasıl ça­lıştığını açıklamadan, sonuçlarının güve­nilirliğini ispatlayabiliyoruz.

Merkeziyetsiz yapay zekâ mümkün mü?

Peki yapay zekânın adil, şeffaf ve ortak­laşa yönetişimle yönetilen bir geleceğe gerçekten merkeziyetsizlikle ihtiyacı var mı? Bu, salt teknik bir mesele değil; top­lumsal bir tercih. Eğer mümkün olursa, bu senaryoda “güç yoğunlaşması”nı parçala­mış bir ekosistem görebiliriz: farklı aktör­ler, farklı modeller; çeşitlilik ve topluluk temelli yönetişim. Olmazsa, yapay zekâ daha da tekelleşebilir; büyük şirketlerin ve odak merkezlerinin tekeline girebiliriz.

Panelde Turan Sert’in “Yapay zeka oto­matik olarak daha fazla merkezileşme an­lamına gelmek zorunda değil; doğru alt­yapı ve teşviklerle kullanıcıların dijital haklarını güçlendiren bir modele de dönü­şebilir.” vurgusu çok kıymetliydi.

Sonuç olarak, bu fikir bir ütopyadan zi­yade, çözüm odaklı bir vizyon: teknoloji­nin insanlığın elinde kalabileceği; karan­lık bir kara kutu yerine, şeffaf, katılımcı ve çoğulcu bir yapı inşa etme imkânı. Gelece­ğe bakarken bu vizyonun sadece mümkün değil, gerekli olduğunu düşünüyorum.

Güzel bir gelecek için…

Yazara Ait Diğer Yazılar