Fonbilerin Şafağı

Yolda yürürken kafasını kaldır­madan telefonuna gömülmüş insanları görmeyenimiz yok­tur. Ben bu manza­rayı her gördüğümde aklıma hep aynı ben­zetme geliyor: Zom­biler! Hatta bu ye­ni tür için kendimce bir isim de uydur­dum: Fonbi. İngilizce “phone” ile “zombie” kelimelerini bir­leştirince ortaya çıkan bu espri, tam da telefonuna bakarak yü­rüyen, çevresinde olup biten­den bihaber, dünyadan kopuk insanların halini özetliyor. Göz­ler cam gibi donuk, parmaklar ekrana kitlenmiş, adımlar ise yarı otomatik gidiyor. Bir fon­biyle çarpışmamak için kaldı­rımda slalom yapmak artık gün­lük hayatın sporu oldu resmen.

Şaka bir yana, akıllı telefon­lar hayatımızın vazgeçilmez parçası. Onlardan kurtulmak ya da atmak mümkün değil, çünkü iletişimden eğlenceye, işten yatırıma kadar neredey­se her şey cebimizdeki o ek­randa. İhtiyacımız olan şey te­lefonu hayatımızdan çıkarmak değil, onunla olan ilişkimizi daha sağlıklı bir hale getirmek.

Gözlüğün içine sığan gelecek

Meta’nın duyurduğu yeni Ray-Ban Display gözlüğü bu konudaki en cesur adımlardan biri. Sağ lensin içine yerleştiri­len küçük parlak ekran, aslında telefon ekranında yaptığımız pek çok işi gözümüzü yoldan ayırmadan görmemize imkân tanıyor. Bu gözlük, güneşin al­tında bile bildirimleri rahatça görebileceğimiz bir ekran su­nuyor. 12 megapiksellik geniş açılı kamera, hoparlörler ve mikrofonlar da cabası.

Asıl sihir ise “Neural Band” adını verdikleri bileklikte. Bi­leğimizdeki kas hareketlerini okuyarak jestlerimizi komu­ta çeviren bu cihaz sayesin­de gözlüğü kontrol etmek çok daha sezgisel hale geliyor. Ya­ni telefon ekranında kaydırdı­ğımız, bastığımız ya da tıkladı­ğımız hareketler adeta havada yapılabiliyor. Telefonu sürek­li elimizde taşımadan mesaj okumak, gelen aramayı cevap­lamak ya da yol tarifi almak mümkün hale geliyor. Bu saye­de fonbi gibi yolda telefona gö­mülmek yerine kafamızı kaldı­rıp yürüyebiliyoruz.

Finans dünyası ile buluşma

Bu gözlüğün asıl potansi­yeli ise gündelik işlerin öte­sinde finansal dünyayla bu­luştuğunda ortaya çıkacak. Düşünsenize, portföyünüz­deki hisseler belli bir sevi­yeye geldiğinde gözünüzün önünde küçük bir bildirim beliriyor. Borsa İstanbul’da X hissesinin %2 yükseldiğini anında görebiliyor, hatta bile­ğinizi hafifçe sıkarak sat em­rini devreye sokabiliyorsu­nuz. Ya da döviz kurları dalga­lanırken cebinizden telefonu çıkarıp uygulama açmak ye­rine, gözlüğün camında anlık kur bilgilerini görüyorsunuz.

Fintech entegrasyonlarıyla bu gözlük çok daha güçlü bir araç haline gelebilir. Örne­ğin bir yatırımcı, gözlüğe ses­li komut vererek izleme liste­sine yeni bir hisse ekleyebi­lir. Bir fon yöneticisi, portföy performansını hızlıca kont­rol ederken uyarılar alabilir. Teknik analiz sevenler için küçük grafikler ya da basit trend çizgileri gözlüğün ek­ranında belirebilir. Daha da ileri gidersek, piyasa haberle­rinin özetini anında alabilir, “Şu sektörle ilgili önemli bir gelişme var mı?” diye sorarak Meta’nın yapay zekâsından hızlı cevaplar alabilirsiniz. Böylece gözlüğün sağladığı hız ve erişim avantajı yatırım kararlarına da yansır.

Elbette işin bazı limitle­ri var. Tek lensli bir ekranın üzerine koca bir borsa ekra­nını sığdırmak mümkün de­ğil. Uzun vadeli grafikler ya da karmaşık analizler için hâlâ büyük ekranlara ihtiyacımız olacak. Ayrıca güvenlik ko­nusu kritik. Sesli ya da jestle verilen yanlış bir komut ciddi finansal kayıplara yol açabi­lir. Bu nedenle kimlik doğru­lama, güvenlik katmanları ve regülasyonlara uyum olma­dan bu cihazın finans sektö­ründe geniş ölçekte kullanı­labilmesi pek mümkün de­ğil. Bunun yanında pil ömrü ve kullanım konforu gibi tek­nik kısıtlar da var. Fakat tüm bu sınırlamalara rağmen göz­lük, bugüne kadar bizi telefo­na bağımlı kılan pek çok alış­kanlığı değiştirme potansiye­line sahip.

Benim gözümde bu cihazla­rın en büyük vaadi, bizi fonbi olmaktan kurtarmak.

Güzel bir gelecek için…

Yazara Ait Diğer Yazılar