Ekonomide belirgin yavaşlama
Yılın ilk üç ayının merakla beklenen ekonomik büyüme istatistikleri nihayet cuma günü açıklandı. Türkiye ekonomisinde ilk çeyrekte yıllık büyüme oranı yüzde 2, bir önceki çeyreğe göre de yüzde 1 oldu. Hafif bir durgunluğun yaşandığı 2024’ün ikinci ve üçüncü çeyreklerinde yıllık büyüme oranı yüzde 2,4 ve 2,2’ye inmiş ama son çeyrekte toparlanarak yüzde 3’e yükselmişti.
Yıllık büyüme oranın yüzde 2’ye çeyrekten çeyreğe büyüme oranının da yüzde 1,7’den yüzde 1’e gerilemesinin belirgin bir yavaşlamaya işaret ettiğine şüphe yok. Ancak Türkiye için son derece düşük olan bu büyüme oranının kalıcı olup olmadığı, daha düşük seviyelere inme ya da makul bir sürede toparlanma ihtimalinin olup olmadığı hakkında fikir edinmek için önce yıllık ardından çeyrekten çeyreğe büyümenin harcama kalemlerindeki değişimlere yakından bakmak gerekiyor.
İç talepte daralma
2024’ün son üç ayında yüzde 3 olan yıllık ekonomik büyüme oranı ki bu da hiç yüksek bir oran değil, nasıl oldu da 2025 ilk üç ayında yüzde 2’ye düştü? GSYH’yı harcama yönüyle oluşturan harcamaların yıllık artış oranlarına bakıldığında tümünün ciddi ölçüde ivme kaybettiği açıkça görülüyor; Hane tüketimi büyüme oranı yüzde 3,9’dan yüzde 2’ye, yatırım artışı yüzde 6,1’den yüzde 2,1’e, kamu tüketim harcaması yüzde 1,6’dan yüzde 1,2’ye geriliyor. Bu ivme kaybına bir de net ihracatın negatif katkı yapmaya devam ettiği eklenirse yıllık büyüme oranın üç ay gibi kısa bir sürede ciddi ölçüde irtifa kaybetmesi rakamsal olarak anlaşılır hale geliyor.
2024’ün son üç ayında yüzde 1,7 olan çeyrekten çeyreğe büyüme oranının bu yılın ilk üç ayında yüzde 1’e gerilemesine gelince. Harcama kalemlerinde çeyrekten çeyreğe değişimler aşağı yönlü eğilimin hızlanarak iç talebin yüzde 90’ınını oluşturan hane tüketimi ve yatırımlarda daralmaya yol açtığını gösteriyor. Hane tüketimi geçen yılın son üç ayına göre yüzde 0,4, yatırımlar ise yüzde 1,4 azalmış durumda. Oysa 2024’ün 3. çeyreğinden son çeyreğine bu harcamalarda sırasıyla yüzde 4,3 ve 3,9 artış vardı. İç talebin soluğu kesilmiş gibi duruyor.
Hane tüketimi ve yatırımlar azaldıysa çeyreklik büyüme nasıl yüzde 1 oluyor diye soracaksınız. Az ama manidar bir pozitif bir katkı kamu tüketim harcamalarından gelmiş: çeyreklik büyüme yüzde 0,2’den 2,1’e yükselmiş; devlet iki yakasını bir türlü bir araya getiremiyor. Ama büyümeyi ayakta tutan esas kalem net ihracat: Yılın ilk çeyreğinde İhracat önceki çeyreğe kıyasla yüzde 3,9 artarken ithalat yüzde 1,1 azalmış. Oysa uzun süredir tersi oluyordu. Nitekim 2024’ün 4. çeyreğinde önceki çeyreğe kıyasla ihracat yüzde 3,3 azalırken ithalatta artış yüzde 5,2 olmuştu.
İç talep daralırken ithalatın, Türk Lirasının değerli olmasına rağmen, azalmasını anlayabiliyorum. Bu azalışa enerji fiyatlarındaki düşüşün de katkısı var. Ama ihracat artışının, dünya ticaretinde daralmanın beklendiği bir dönemde, nereden kaynaklandığını açıkçası bilmiyorum. Ayrıntılara bakmam gerekiyor.
Ekonomik büyüme nereye?
Türkiye ekonomisinin birinci çeyrekteki büyüme performansı iktidar açısından büyük düş kırıklığı olmalı. Orta Vadeli Program bu yıl için yüzde 4,5 gelecek yıl için de yüzde 5 büyüme hedeflemişti. İnanılan ya da umut edilen, orasını tam bilemiyorum, şuydu: Enflasyonu 3 yıl gibi bir sürede yüzde 10’un altına çekmek için ilk yıl (2024) biraz kemer sıkacağız ama sonra kemerleri kademeli olarak gevşetip yeni ekonomi programının 3. yılında yüzde 5’lik ekonomik büyümeyi yakalayacağız. Bunun bir hayal olduğu daha başından belliydi, zaman içinde de bu hedeflere inanan zaten kalmadı.
Bununla birlikte, birkaç ay öncesine kadar 2025 büyüme tahminleri yüzde 3-3,5 arasındaydı. Bu tahminlere katıldığımı mart ayı başında belirtmiştim (“Ekonomik büyümenin görünümü ve geleceği”). İlk çeyrekte iç talepte görülen daralma bu yıl büyümenin çok büyük olasılıkla yüzde 3’ün altında kalacağını gösteriyor. Enflasyonla mücadele öncelik olduğu sürece hane tüketiminde ve yatırımlarda canlanma beklenemez. Gerçi TCMB temmuzda faiz indirimlerine yeniden başlayacaktır ama enflasyonun beli kırılıncaya kadar reel faizleri yüksek tutacağı ve kredi kısıtlamalarını sürdüreceği kesin. Bir de net ihracat büyümeye pozitif katkı yapmaya devam edemezse Türkiye ekonomisi durma noktasına bile gelebilir.
Dönüp dolaşıp yine aynı sorulara geliyoruz. Enflasyonla mücadelenin bedelinin iktidarın umduğundan çok daha yüksek çıktığı koşullarda siyasal tahammül süresi ne kadardır? Diyelim ki bu süre uzadıkça uzadı ve bıçak kemiğe dayandı, çömleği patlamayacak başka bir alternatif var mıdır?