IMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri
IMF her yıl kurucu anlaşmasının 4. Maddesine istinaden üye ülkelere ekonomik durumu inceleyip tavsiyelerde bulunacak bir heyet gönderir. Daha sonra da heyet bir rapor yayınlar. Türkiye’de halen yaşandığı gibi ekonomik sorunların baş gösterdiği, makroekonomik dengelerin bozulduğu ülkeler için IMF değerlendirmeleri önemlidir çünkü lafını pek sakınmadığı gibi yerli ekonomistlerden daha üstün bir otoriteye sahiptir. Bu yılın raporu geçen hafta yayınlandı. Okuyunca sizlerle paylaşmaya değer buldum.
IMF önce başarılı gördüğü gelişmeleri övmekle başlıyor. Kademeli dezenflasyonun sağlam (solid) büyüme ile birlikte gerçekleşmesini, riskler hâlâ yüksek olsa da, azalmalarını başarılı buluyor. Bu başarıyı da ekonomi yönetiminin enflasyonu düşürmekteki kararlılığı bağlamında TCMB’nin başta politika faizi olmak üzere çeşitli araçlarla reel faizi yüksek tutmasına ve bu yıl bütçe açığının düşürülmesine (IMF tanımıyla yüzde 5’ten 3,6’ya) bağlıyor. Doğrusu ben bu ölçüde övücü olmazdım ama değerlendirmeye genelde katılıyorum. Biraz diplomasi kokan bu övgü faslından sonra IMF kendi deyimiyle “Türkiye’yi daha düşük risk ve daha yüksek büyüme patikasına” sokmak için hangi politikaları izlemesi gerektiğini peş peşe sıralıyor. Raporda tam 5 politika alanında tavsiyeler var. Maliye, para ve döviz kuru, gelir, finans ve yapısal reformlar. Finansal istikrar için IMF yapılanlardan memnun: Bu alanda dikkate değer bir tavsiyesi yok. Diğer 4 alana yönelik politika tavsiyelerini sırasıyla ele alalım.
IMF ne tavsiye ediyor?
Maliye politikası: IMF bu yıl başlayan bütçe açığının geldiği seviyeyi (yüzde 3,6) başta enflasyon olmak üzere makroekonomik dengesizlikler için yeterli bulmuyor ve açığın 2026’ta yüzde 1’e 2027’de yüzde 0,6’ya inmesi gerektiğini belirtiyor. Tasarruftan hiç haz etmeyen kamu kesimine sahip bir ülkede bu kadar sert bir bütçe disiplini nasıl olacak? IMF önce mealen “merak etmeyin, düşen faizler devletin borçlanma maliyetini de düşürecek” diyor. Bu sayede bütçe açığının sırasıyla yüzde 26, ve 1,8’e ineceğini hesaplamış. Ama hâlâ hedeflerden uzak kalınacağından vergi tabanını genişletme ve vergi sistemini basitleştirme ile daha çok vergi toplanacağını söylüyor. Bunları biliyoruz. Vergi oranları artışı talep etmiyor. IMF de vergi oranlarında bıçağın kemiğe dayandığını görmüş olmalı. Ama esas can sıkıcı tavsiye kamu harcamalarının kısılması: Örnek olarak da en başta enerji sübvansiyonlarının ve esas olmayan sermaye harcamalarının kesilmesini istiyor. Acaba İstanbul kanalını kast ediyor olabilir mi? Enerji sübvansiyonları kesilince evlerini zaten doğru dürüst ısıtamayan yoksullar çok zor durumda kalacağından bu kesime destek çıkabilirsiniz diye de eklemiş. Teşekkürler IMF!
Para ve kur politikası: IMF TCMB’nin çok sayıda araç kullanmasını ve iletişimini biraz kafa karıştırıcı buluyor ama esas eleştirisi faiz politikasına. Yavaşlayan dezenflasyonun daha yüksek reel faiz seviyeleri gerektirdiğini belirtiyor ve politika faizinin 2025’in ortalarındaki düzeyine çıkartılmasını ve bundan böyle enflasyon TCMB hedefleri ile uyumla hale gelinceye kadar faiz indirimlerine son verilmesini savunuyor. Bu arada merkez bankası politika bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunu da hatırlatmayı ihmal etmiyor. Kur politikasına gelince TCMB’nin piyasa müdahalelerinin kurda oynaklığa son vermesinden hoşnut. Ancak güçlü TL’nin uzun süre devam etmesinin aşırı değerlenme ve ani uyarlanma riskini (ani değer kaybı) artırdığı kanaatinde. Başarılı bir para politikasıyla beklentiler de hedeflere yaklaşacağından kurun piyasa bırakılmasının göze alınabileceği görüşünde.
Gelir politikası: Siyaseten en can sıkıcı tavsiye bu alanda: IMF açık açık diyor ki ücretleri kamudan başlayarak geçmiş enflasyona endekslemeniz dezenflasyona engel oluyor. Yapmanız gereken ücret artışlarını öngörülen (forecasted) enflasyona göre yapmaktır. Zımnen öngörülen enflasyonun tutturulacağını varsayıyor olmalı. Keza İdari fiyatlara da aynı yöntemle zam yapılmasını ayrıca bekleyip büyük zamlar yerine azar azar zam yapılmasını tavsiye ediyor.
Yapısal reformlar: IMF bu alanda verimlilikte artış ekonominin işleyişini etkinleştirecek sağlayacak reformlara odaklanmış durumda. Yerim azaldı özetliyorum: Genel ama özellikle yüksek eğitimin piyasa ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması gerektiği kanaatinde. Tamamen katılıyorum. Devamında, mülkiyet haklarının ve anlaşmalara sadakatin daha güçlü şekilde korunmasını, rüşvete son verilmesi için çaba sarf edilmesini ve adil yargı tavsiye ediyor. Bu önerilere herhalde hepimiz katılıyoruz.
Son söz: IMF’nin önerdiği bu politikaların pek çoğunun ya da siyaseten en sakıncalı olanlarının benimsenip uygulanacağını hiç sanmıyorum. Bu durumda hayati soru şu oluyor: Eğer IMF teşhis ve tavsiyelerinde haklı ise ve bu politikalar izlenmez ise enflasyon ne olacak?