Enflasyonla mücadeleye destek gerekiyor

Hafta başında Nisan ayı enf­lasyon rakamları açıklandı. 19 Mart krizinin ekonomik et­kilerinin beklendiği gibi olduğu görüldü. Yetkililere göre, krizin kısa dönemli olacağı düşünülen olumsuz etkilerine rağmen, yü­rütülmekte olan programın ak­samadan devam etmesi bekleni­yor. Belki hedeflenen enflasyon oranlarına erişmek, bu krizin de etkisiyle biraz daha zaman ala­cak ama neticede enflasyona kar­şı yürütülen savaşın kazanılaca­ğına inanılıyor. Elbette 19 Mart benzeri bir başka kriz olmadığı sürece…

Hatta ekonomi yönetimi, açık­lanan Nisan ayı enflasyon ra­kamlarına dayanarak yürüttük­leri mücadelenin başarılı bir şekilde sürdüğünü ve bunun neticesinde Mart ayında %38,1 olan TÜFE enflasyonunun Ni­san ayında %37,9’a gerilediğini söylemektedir.

TCMB’nin resmi hedefi yüzde 24

Ancak aylık enflasyona bakıl­dığında, bırakın böyle bir başarı­yı, yaşadığımız enflasyonist süre­cin temel belirleyicilerinin prog­ramın başlangıcından beri hiç değişmediğini ve uygulanan sı­kı para politikasına rağmen hala enflasyon üzerinde etkili olduk­larını gösteriyor.

Tüketici fiyatlarında Misan ayında görülen aylık değişim %3’e ulaş­mış. Bu kamuoyun bek­lentilerinin biraz altın­da bir rakam. Ama da­ha önceki iki ay %3’ün altında çıkan aylık enf­lasyon oranlarına göre önemli bir artışı göste­riyor.

Muhtemelen 19 Mart sonra­sı kurlarda yaşanan artış ile bo­zulan beklentilerin bunda etkisi var. Ama göz ardı edilmemesi ge­reken bir neden de, Nisan ayın­da üretici firmaların üretim ma­liyetlerinin zorlamasıyla gerçek­leştirdiği artışlardır. İlk üç ayın sonunda yeni bir dönem başlar­ken yapılan zamlar bu artışa etki etmiş olabilir. Üretici kesimler­deki bu eğilimi bildiğimiz için %3 çıkan Nisan ayı aylık enflasyonu­nun beklentilerimize göre biraz düşük çıkması sürpriz olmuştur.

Nisan enflasyonu sonrasında yetkililerin açıklamalarına dik­kate alarak yönetimin 2025 yı­lı enflasyon hedeflerini sorgula­makta da yarar var.

Şekil 1’de bugüne kadar ger­çekleşmiş enflasyon oranları ile 2025 yılının bütününe yönelik farklı enflasyon beklentilerin ge­çerli olduğu durumda kalan sekiz ayda elde edilmesi gereken aylık ortalama enflasyon oranları gös­terilmektedir.

Şu an için TCMB’nin resmi he­defi %24. Bu hedef bir bant için­de belirlendiği için, bandın üst sınırında yer alan enflasyon ora­nı ise %29. Bunun dışında bir de reel kesime hâkim olan enflasyon beklentisinin alt sınırını oluştu­ran %30 oranına göre hesaplanan olması gereken en yüksek aylık enflasyon oranları var şekilde.

TCMB’nin beklentisinin ger­çekleşebilmesi için Mayıs ayın­dan itibaren, kalan sekiz ayda aylık enflasyonun en fazla %1,1 olması gerekiyor. Bu oran 2025 yılının tamamındaki beklenti %29’ken %1,6’ya çıkıyor. Yılsonu enflasyonunun %30 olması du­rumunda ise yılın kalanı için ay­lık enflasyonun %1,7’i geçmeme­si gerekiyor.

Bu senaryoların gerçekleşip, gerçekleşemeyeceği yolundaki tahmini okuyucularımızın inisi­yatifine bırakıyorum.

Ekonomi yönetiminin hedefle­nen oranlara yaklaşabilmesi para politikasının biraz daha sıkılaş­tırılabilmesine bağlı. Ama bunu yapabilecek siyasi konjonktür şu an için yok. Dahası şu an %60’lar seviyesine çıkmış olan faizlerin altında ezilen reel sektörün, liki­ditenin daha da sıkılaştırılması durumunda faaliyetlerini durdu­rabilmekten başka çaresi de yok.

Bu noktada ülkemizdeki enf­lasyonun nedenleri konusunda ekonomi yönetimi ile görüş ay­rılıklarımızın Nisan ayı rakam­larında daha da belirgin hale geldiğine şahit olduk. Bu görüş farklılıklarımızın ipuçları TÜİK kamuoyuna açıkladığı bültenin­de bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Nisan ayı itibariyle yıllık dü­zeyde en çok artış gösteren ve ha­nehalklarının bütçesinde en yer teşkil eden iki mal grubunda ya­şan enflasyon gerçekten çok çar­pıcı. Bunlar enflasyona yaptık­ları katkıların büyüklüğü bakı­mından sıralandığında konut ilk sırada gelmektedir. Konutu ise her zaman olduğu gibi gıda izle­mektedir.

Konutta Nisan ayında görülen yıllık enflasyon %74,1, Gıdada ise bu %36,1 olarak gerçekleşmiş. Bunların hanehalkı bütçesinde­ki paylarına göre yıllık enflasyo­na yaptıkları katkının boyutu da son derecede ilginçtir. Bunların sırasıyla yıllık enflasyona yaptık­ları katkı, konutta 9,98, gıdada ise 9,21’dir. Yani %37,9’lük enflasyo­nun neredeyse 20 puanı bu iki kalemden gelmiş.

Yapısal sorunlar çözülmeden…

Ekonomi yönetimi ile görüş ayrılığımız ise bu iki harcama kalemindeki enflasyonun yapı­sal olduğu ve bunu sadece para politikası araçlarıyla düşürme­nin imkân dâhilinde olmayaca­ğına inanmamızdır. Ülkede sü­regelen barınma krizini çözümü ekonomi yönetiminin politika­larının kapsamı alanının dışında kalan yapısal bir sorundur. Keza gıda krizi de uzun zamandır ülke kamuoyu gündeminde ve büyük ölçüde Tarım Bakanlığının ön­derliğinde bizzat iktidarın geliş­tireceği yapısal politikalarla çö­zülebilir.

Bu yapısal sorunlar çözülme­den enflasyon cephesinde kalı­cı bir çözüme ulaşabilmek pek mümkün görünmüyor.

Bu yapısal sorunları çözme­den, sırf daha da sıkılaştırılmış para politikası ve yeni vergi yük­leriyle yürütülecek mücadele­nin ekonominin üretim kesimi­ni tahrip etme ihtimali büyüktür. O yüzden ekonomi yönetiminin yürütmekte olduğu mücadelenin diğer ilgili bakanlıklar ve iktidar tarafından yapılacak olan eylem ve politikalarla desteklenmesine ihtiyaç vardır.

Enflasyonla mücadeleye destek gerekiyor - Resim : 1

Yazara Ait Diğer Yazılar