Faiz indiriminde fazla mı ileri gidildi?
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 24 Temmuz toplantısında, 17 Mart sonrası ortaya çıkan kur baskısını ve bozulan beklentileri kontrol altına alabilmek için para politikasında yaptığı sıkılaştırma ile yüzde 46’ya kadar yükselttiği politika faiz oranını 300 baz puan indirimle yüzde 43’e indirdi, faiz koridorunu da aynı miktarda aşağıya kaydırdı.
Bu toplantıda faiz indirimi kararının alınacağını finans piyasası ile az çok ilişkili her vatandaş biliyordu ama dozu hakkında ne düşünüyorlardı bilmiyoruz. Piyasa uzmanları ise çoğunlukla 250 baz puan indirim bekliyordu. PPK fazladan 50 baz puan eklemeyi uygun gördü. Birazdan açıklamaya çalışacağım gibi şahsen bu farkın sakıncası olmadığını hatta 300 baz puanın 250’ye göre daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Ama nedense para politikasını yorumlayan çevrelerde indiriminin dozunun abartıldığına dair bazı eleştiriler dile getirildi. En açık ve sert eleştiri ise, bildiğim kadarıyla, Türkiye ekonomisini yakından takip eden Timothy Ash’dan* geldi.
“Akıllıca bir hareket olmadı”
Beklentilerin bir miktar üzerinde gelen faiz indirimini Timothy Ash şöyle eleştiriyor: “TCMB’nin beklenenin üzerinde 300 baz puanlık indirim yapması hiç de akıllıca bir hareket olmadı. Londra’ya geldiğinde şahince konuşan Karahan piyasanın beklediğinden daha büyük bir indirim servis etti. Zayıf iletişim, güvenilirlik için de zararlı”.
Bence abartılı hatta haksız bir eleştiri. Para politikası uzmanı değilim ama günümüzde para politikasına yön veren son 30 yılın kuramsal gelişmeleri hakkında bir miktar fikir sahibiyim. Bir de çok uzun süreden beri biliyorum ki, merkez bankalarının faizin seviyesini belirlerlerken her ne kadar gelişmişlik düzeyi yüksek modeller kullanırlarsa kullansınlar, faiz kararını alan heyet mensuplarının hissiyatı da önemlidir. Yani işin içinde bir anlamda zanaat da söz konusudur. Zaten böyle olmasıydı kullanılan modelin belirlediği faiz oranını başkan açıklar, heyete toplantıya falan da gerek olmazdı.
Faiz kararlarının arka planı
Bir diğer bildiğim de, siyasetten bağımsız hareket eden ve faizi belirleyen heyetinin ehil ve güvenilir iktisatçılardan oluşan bir merkez bankasının piyasa profesyonellerinden daha isabetli değerlendirme yapmasının daha olası olduğudur. Neden böyle düşünüyorum? Her merkez bankası son tahlilde beklentileri de içeren kendisine özgü bir tür Taylor modeli kullanır. Modelde talep seviyesi (arza kıyasla), enflasyon beklentileri ve reel kurda değişim (Türkiye için önemli) başlıca değişkenlerdir.
Ancak model bir sır gibi saklandığından bu değişkinlerin hangi ayrıntıda yer aldığını ve enflasyon üzerindeki etkilerini bilmiyoruz. Ama para politikası kurulu heyeti biliyor. Ayrıca heyet mensuplarının ehil olduğu ve siyasal etki altında olmadıkları kanaatindeyim, en azından şimdilik. Tabi bu bilgi ve siyasetten bağımız hareket kabiliyeti her zaman en isabetli kararın alınacağını garanti etmez. Dahası uygulanmakta olan para politikası üzerinde fikir sahibi olmayı da engellemez.
300 baz puan uygundur
Bu saptamadan hareketle 300 baz puanlık indirimin neden bana uygun geldiğine ya da daha az iddialı olmak gerekirse, neden piyasa beklentisi ile olan 50 baz puanlık farktan kıyamet koparılmaması gerektiğine dair fikirlerimi özetleyeyim.
PPK açıklamasında talep seviyesi ile ilgili değerlendirme şöyle: “Yakın döneme ilişkin veriler talep koşullarının dezenflasyonist etkisinin arttığını göstermektedir.” Günlük dille, “talep zayıf, firmaların fiyat artışı yapmaları zor” deniliyor. Katılıyorum. Birinci çeyrekte iç talep tüketim ve yatırım üzerinden daralmıştı. İkinci çeyrekte de iç talebin bir miktar daralmış, en azından durağanlaşmış olması olası. Böyle ise faizi nispeten yüksek tutarak bu daralmayı ağırlaştırmak pek akıllıca olmazdı.
Reel kurda değişimin yönüne gelince, açıklamada “TL’de reel değerlenme… ile dezenflasyon desteklenecek” deniliyor. Bu zaten TCMB’nin elinde. Tabi bu araç daha ne kadar süre kullanılabilir ayrı bir konu. Enflasyon beklentilerinde ise düşüş devam ediyor. Benim önemsediğim reel sektör yani fiyat yapıcılarının yıllık enflasyon beklentisi Mayıs’tan Haziran’a yüzde 41’den yüzde 39,8’e geriledi. Dikkat ederseniz politika faizi (yüzde 43) bu beklentinin 320 baz puan üzerinde. Yani firmalar açısından bu reel faiz tabanı pozitif alanda; Kredilerde reel faiz elbette daha yüksek. Bana göre para politikasının sıkılığının önemli bir göstergesi.
*RBC Blue Bay Asset Management’ta Yükselen Piyasalar Kıdemli Stratejisti.