Geleceğin mavi yakalıları: Dijital tornavidalar, yeşil beceriler

Ümit ÖZLALE
Ümit ÖZLALE umit.ozlale@dunya.com

Yeni sanayi devrimini yal­nızca uzay madencili­ği, yapay zekâ ya da kuantum bilgisayarlarla tanımlamak kolaycılık olur. Asıl devrim, üretimin tam kalbinde, atöl­yelerde, fabrikalarda, inşaat sahalarında yaşanıyor. Gele­ceğin iş gücü tartışılırken ço­ğunlukla göz ardı edilen mavi yakalı çalışanlar, aslında bu devrimin taşıyıcı kolonu hâ­line geliyor. Ancak bu kez sa­dece kas gücüyle değil; dijital okuryazarlık, çevresel duyar­lılık ve teknolojiyle iç içe be­cerilerle sahaya çıkıyorlar.

Yapay zekâ, otomasyon, ye­şil dönüşüm ve dijitalleşme... Tüm bu kavramlar, yalnızca beyaz yakalıları değil, mavi yakalı işleri de kökten dönüş­türüyor. Artık mavi yakalı iş, sadece torna tezgâhında ça­lışmak ya da montaj hattında vidalama yapmak değil. Aynı zamanda robotla birlikte ça­lışmak, veri okumak, üretim sürecini dijital sistemler üze­rinden analiz edebilmek an­lamına geliyor. Örneğin, For­bes “mavi yakalı dijital işler” olarak ayrı bir kategori ta­nımlıyor. 3D baskı teknisyen­leri, robot destekli depo yö­neticileri, dijital üretim hattı operatörleri gibi pozisyonlar, fiziksel dayanıklılıkla diji­tal zekânın birleşimini tem­sil ediyor. İşte size yeni dö­nemin mavi yakalı işlerinden bazıları:

Türkiye için bu dönüşüm büyük fırsatlar kadar cid­di tehditler de barındırıyor. Otomasyonun tetiklediği dö­nüşümle bazı geleneksel iş kolları yok olurken, yeni mes­lek alanları doğuyor. Ancak bu yeni alanlara geçiş, yal­nızca yeni teknolojilere değil, aynı zamanda eğitim sistemi­ne, bölgesel kalkınma stra­tejilerine ve sosyal politika tercihlerine de bağlı. Doğru müdahaleler yapılmazsa dö­nüşüm, işsizlik ve güvence­sizlikle sonuçlanabilir. Doğru adımlar atılırsa da, Türkiye için yepyeni bir istihdam ve refah dalgası doğabilir. Zaten üzüldüğüm de bu: yeni dö­nem birçok fırsat ve riski beraber getirirken, siya­set hiçbir çözüm üretemiyor. Tür­kiye “beceri poli­tikası” alanında olduğu yerde duruyor.

Dijitalleşen mavi yaka: Yeni beceriler, yeni meslekler

Geleceğin mavi yakalı çalı­şanından beklenen yetkinlik seti radikal biçimde değişi­yor. Artık fiziksel dayanıklı­lığın yanında dijital araçları kullanabilme, veri analiz ede­bilme, makineyle insan ara­sında köprü kurabilme yete­neği aranıyor. Örneğin:

-İnsan-makine iş birli­ği: Robotik montaj hatların­da çalışan bir teknisyen, artık yalnızca makineleri kontrol etmiyor; aynı zamanda onları programlayabiliyor, arıza du­rumunda teşhis koyabiliyor.

-Dijital okuryazarlık: Üretim yazılımları, ERP sis­temleri, sensör arayüzleri ar­tık gündelik araçlar hâline geldi. Bu sistemleri anlama­yan bir mavi yaka, iş gücü pi­yasasında dezavantajlı hâle geliyor.

-Yeşil beceriler: Dön­güsel üretim, atık yönetimi, enerji verimliliği gibi alanlar­da bilgi sahibi olmak, hem kü­resel standartlara uyum hem de sürdürülebilirlik açısın­dan kaçınılmaz hale geliyor.

lSosyo-emosyonel yet­kinlikler: Takım çalışması, çatışma yönetimi, müşteri ilişkileri gibi alanlardaki be­ceriler artık yalnızca ofis ça­lışanlarından değil, sahada çalışanlardan da bekleniyor.

Bir süredir bu yeni yetkin­likleri destekleyecek şekilde meslek liselerinin ve meslek yüksekokullarının müfredat­larının güncellenmesi gerek­tiğini savunuyorum. Daha önemlisi, bu mesleki beceri­leri verecek olan eğitmenleri yetiştirecek kurumlar tasar­lamalıyız. Son olarak da mes­lek eğitimi sadece başlangıç aşamasında değil, tüm kari­yer boyunca devam eden bir “sürekli beceri edinme” süre­cine dönüştürülmelidir. Aksi takdirde 30’lu yaşlarda kali­fiye olan işgücünün 40’lı yaş­larda gerekli becerileri edin­mediği için işsiz kalması ka­çınılmaz olacaktır.

Mavi yakalıların ücreti nasıl arttı? Pandemi sonrası ABD örneği

David Autor, Arindrajit Du­be ve Annie McGrew’in 2024 tarihli NBER çalışması, dü­şük ücretli çalışanların pan­demi sonrası dönemde nasıl daha iyi işlere geçebildiğini çarpıcı biçimde ortaya koyu­yor. Araştırmaya göre, ABD›­de pandemi sonrası iş gücü piyasası o kadar sıkıştı ki iş­verenler, çalışanları elde tut­makta zorlandı. Bu durum özellikle lise mezunu genç ça­lışanlar için bir fırsat doğur­du: Daha fazla şirket bu grubu işe almak için rekabete girdi ve ücret tekliflerini yükseltti.

Çalışanlar da bu ortamda, bulundukları işyerinden da­ha iyi şartlar sunan işlere ge­çerek gelirlerini artırdı. Üc­ret artışlarının büyük kısmı, aynı işte kalanlardan çok iş değiştiren çalışanlara gitti. Yani daha yüksek maaş, “ye­rinde sayanlara” değil, cesa­ret edip iş değiştirenlere geldi.

Pandemide verilen devlet destekleri ve geçici iş kayıp­ları da bu hareketliliği teşvik etti. İnsanlar bir süre eko­nomik baskı hissetmeden iş arayabildikleri için, daha iyi alternatifleri değerlendirme şansı buldu. Kısacası, düşük ücretli ve “vasıfsız” olarak görülen çalışanlar, rekabetin arttığı bu ortamda pazarlık güçlerini kullanarak daha iyi şartlara sahip olabildiler.

Bu gelişme, Türkiye için de çok önemli bir mesaj içeriyor. Eğer iş gücü piyasası daha es­nek hâle getirilir ve gençlere doğru beceriler kazandırılır­sa, düşük ücretli ya da vasıf­sız görülen çalışanlar da daha nitelikli işlere geçebilir ve ge­lirlerini artırabilir. Başka bir deyişle, doğru eğitim ve poli­tika hamleleriyle sosyal mo­bilite mümkün.

Türkiye için politika önerileri

Bu dönüşüm sürecinde Türkiye’nin izleyebileceği bazı somut adımlar var:

1-Dual sistem+ uygula­ması: Almanya’daki gi­bi meslek liseleri ile organi­ze sanayi bölgeleri arasında doğrudan iş birliği kurulmalı. Öğrenciler hem okulda hem sahada eğitim almalı ve üreti­min bir parçası hâline gelme­lidir. Bu işbirliğinin ülkemiz­de güzel örnekleri var; sadece başarılı örneklerin sayısını arttırmamız lazım.

2-Mikro-sertifika prog­ramları: 3-6 ay gibi kı­sa sürede dijital üretim, ro­botik destek, yeşil üretim gibi alanlarda beceri kazandıra­cak modüler kurslar hayata geçirilmelidir. Bu program­lar sanayicilerle birlikte ta­sarlanmalıdır. Bu köşede da­ha önce bahsettiğim “tekno­loji kampüsleri” projesi pilot kampüslerde hayata geçirile­bilir.

3-Mobil eğitim birimle­ri: Kırsal bölgelerdeki gençlere erişmek için kam­yon-konteyner tipi taşına­bilir eğitim merkezleri ku­rulmalı; bilişim teknolojile­ri, makine kullanımı, temel üretim süreçleri ile ilgili hap bilgiler buralarda öğretilme­lidir.

4-Z Kuşağına uygun eğitim: Gençlerin ilgi­sini çekecek esnek zamanlı, oyunlaştırılmış ve proje bazlı üretim eğitimleri yaygınlaş­tırılmalıdır. Eğitim sistemi, gençler için üretimi yeniden cazip hâle getirmelidir.

Sonuç: Emeğin yeni saygınlığı

Geleceğin üretim toplu­munda beyaz yakalılar kadar dijital becerilere ve çevre bi­lincine sahip mavi yakalılar da başrolde olacak. Dönü­şümün merkezine “insanı” koyduğumuz sürece, tekno­lojik ilerlemenin toplumsal adaleti güçlendirdiği bir ge­lecek mümkün. Türkiye’nin genç nüfusu, stratejik sanayi altyapısı ve üretim geleneği, bu dönüşümde bize eşsiz bir avantaj sunuyor. Unutmaya­lım: Mavi yakayı geleceğin di­jital kıyafeti hâline getirmek elimizde. Yeter ki bu kez tor­navidanın yanına kodlama gi­bi becerileri de dahil edelim.

Geleceğin mavi yakalıları: Dijital tornavidalar, yeşil beceriler - Resim : 1

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hegemonya üzerine… 23 Nisan 2025
ABD ve Çin… 16 Nisan 2025