Geleceğin şirketi görünmez engelleri kaldırabilenler olacak

Büyüme, dönüşüm, dijitalleş­me, inovasyon…Tüm bu kav­ramların ve gelişmelerin arasın­da yöneticilerin sıkça kendilerine sordukları soru: “Bunca kavramın arasında bizi yavaşlatan ne?” Şir­ketler teknolojiye yatırım yapı­yor, organizasyon şemalarını ye­niliyor, ekiplerine yeni yetenekler katıyor… Fakat yine de işler olma­sı gerektiği kadar hızlı, sade ve pü­rüzsüz ilerlemiyor. Biriken onay zincirleri, tekrar eden işler, kim­senin sahiplenmediği süreç par­çaları… Hepsi birer “küçük engel” gibi görünse de toplamda büyük bir yavaşlama yaratıyor.

İşte tam bu nedenle bu dönem, yönetim literatürünün en çok konuşulan kavramlarından bi­ri haline gelen “görünmez engel­ler” üzerine yeniden düşünme zamanı.

2025’in en çok okunan yöne­tim kitaplarından biri olan “The Frictionless Organization” iş­te tam bu noktaya ışık tutuyor. Bill Price ve David Jaffe şirket­lerin performansını sessizce za­yıflatan gizli engelleri tespit edi­yor, onları ortadan kaldırmanın da büyüme için en etkili kaldıraç olduğunu savunuyor. Kitap yal­nızca teorik bir çerçeve sunmu­yor, küresel markaların örnekle­ri, kurum içi dönüşüm hikâyeleri ve yapılan hatalardan çıkarılan derslerle adım adım ilerliyor. En önemlisi de şu mesajı veriyor: Ge­leceğin başarılı şirketi, daha çok iş yapan değil; daha az engelle ha­reket eden şirket.

Engelleri azaltmanın stratejik değeri

Kitapta en çok altı çizilen kav­ramlardan biri “görünmez ma­liyetler”. Çalışanların zamanını tüketen her gereksiz adım, müş­teriyi yoran her temas noktası, ekipleri hantallaştıran her onay zinciri aslında finansal tablola­ra da gizlice işliyor. Price ve Jaf­fe, dünya çapında yaptıkları ana­lizlerde şirketlerin operasyonel yüklerinin yaklaşık yüzde 25’inin gereksiz işlerden oluştuğunu or­taya koyuyor. İş dünyasının ya­lınlaşma ve verimlilik üzerine uzun süredir konuştuğu konu­ların artık rekabet avantajının kalbine oturduğunu net biçimde gösteriyor.

Kitapta Google, American Express, Toyota gibi şirketlerin örnekleri var. Bu şirketlerin or­tak noktası, çalışanlarını işi hız­landıran değil, engeli ortadan kaldıran bir perspektifle hareke­te geçirmeleri. Bu anlayış sade­ce operasyonu değil, kültürü dö­nüştürüyor:

● Departmanlar arası bariyer­ler azalıyor.

● Yetki paylaşımı hızlanıyor.

● Müşteri geri bildirimleri stratejik içgörüye dönüşüyor.

● Teknoloji yatırımları sadele­şiyor, “fazla araç – az iş” döngüsü kırılıyor.

Yazarlar özellikle yapay zekâ­nın yaygınlaşmasıyla birlikte ku­rum içi süreç temizliğinin da­ha kritik hale geldiğini savunu­yor. Çünkü karmaşık ve gereksiz süreçler üzerine kurulan bir di­jitalleşme, şirketi hızlandırmak yerine yavaşlatıyor. Bu nedenle “otomatize etmeyin, önce sade­leştirin” uyarısı yapılıyor.

Liderliğin yeni sınavı: Engeli görmek

Kitap, CEO’lar için de bir uyarı niteliğinde. Price ve Jaffe’ye gö­re liderlerin en büyük yanılgısı, büyüme hedeflerine odaklanır­ken şirket içindeki küçük gecik­melerin etkisini hafife almaları. Oysa işletmelerin rekabet hızı­nı belirleyen artık sermaye değil, akıcılık. Yazarlar bunu bir örnek­le açıklıyor: “Bir şirketin dakika başına kaybettiği hız, aslında yıl sonunda kaybettiği yenilik kapa­sitesidir.”

Bu yaklaşım, Türkiye’deki şir­ketler için de kritik. Özellikle fi­nans, perakende, e-ticaret ve sağlık gibi hızlı karar gerektiren sektörlerde süreç yükünün azal­tılması yalnızca maliyet avanta­jını ifade etmiyor, müşteri dene­yiminde de büyük fark yaratıyor. Bugün birçok kurum dijitalleşme yatırımı yapıyor ancak süreçte­ki engeller temizlenmedikçe ve­rimlilik sınırlı kalıyor.

Yazarlar, “Engeli fark eden li­der, potansiyeli ortaya çıkarır” diyor. Çünkü çalışanlar zaman­larını raporlarla, onaylarla, tek­rar eden işlerle tüketiyorsa ya­ratıcılık devreye girmiyor. Bu nedenle 2025 sonrası liderli­ğin temel kriteri, ekiplerin önü­nü açmak, işin akışına cesaretle müdahale etmek ve gizli yükleri tespit etmek olacak.

Fark yaratmak için

“The Frictionless Organizati­on” yalnızca bir verimlilik kita­bı değil; şirketlerin yeni çağda­ki zihinsel yüklerini gösteren bir ayna. 2025’te dünya ekonomisi belirsizlik ve dönüşüm arasın­da salınıyor. Bu iklimde kurum­ların fark yaratabilmesi, büyük projelerden çok gündelik işin ka­litesini artırma becerisine bağlı.

Bugün karar mekanizması yavaş olan, çalışanları gereksiz işlerle boğulan şirketler rekabette geri­ye düşüyor. Akışkan bir organi­zasyon ise hem yetenek çekiyor hem müşteri memnuniyetini ar­tırıyor hem de inovasyona zaman yaratıyor. Bazen ilerlemenin yo­lu daha fazla koşmak değil, yolu boşaltmaktır. Şirketler için fırsat tam burada: Süreçleri sadeleştir­mek, işin anlamını güçlendirmek ve insanın enerjisini gerçekten değer yaratan işe yönlendirmek.

Yazara Ait Diğer Yazılar