Start-up’lardan çıkarılacak dersler var
Kriz ortamında bile fırsat, yeni başlayan girişimlerde. Belirsizliklerde kısa vadeli kazançların peşinde koşmak yerine sabırla desteklenen uzun vadeli yatırımlar büyümeyi garanti altına alıyor.
Küresel girişim sermayesi yatırımları 2025’in ikinci çeyreğinde belirgin bir daralma yaşadı. KPMG Türkiye M&A ve 212 ekiplerinin işbirliğiyle hazırlanan “Türkiye Startup Yatırımları” raporunun 2025 yılı 2. çeyrek sonuçlarına göre işlem hacmi dünya genelinde 101 milyar dolar seviyesine gerilerken, işlem adedi de düşüş gösterdi. Küresel yatırımcılar belirsizlikler, ticaret savaşları ve ABD’nin gümrük politikalarıyla daha seçici hale geldi. Bu tabloya rağmen Türkiye’de farklı bir resim ortaya çıktı: 46 işlemde toplam 858 milyon dolarlık yatırım.
Bu, ilk bakışta tek bir büyük işlemle açıklanabilir: Uber’in, Trendyol Go’nun yüzde 85’ini 700 milyon dolara satın alması. Ancak hikayeyi yalnızca bu başlıkla sınırlamak büyük bir hata olur. Çünkü Türkiye’deki ekosistem, satın almalar dışında da erken aşama ve tohum yatırımlarında güçlü bir dinamizm sergiliyor. Raporda dikkat çekici olan nokta, en büyük 10 işlemin sekizinin erken ve tohum aşamalarında gerçekleşmiş olması. Yani asıl heyecan, “küçük tohumların” geleceğe dair ne kadar umut verdiğinde saklı.
Küçük adımların gücü
Bu sonuç bize önemli bir yönetim dersi veriyor: Kriz ortamında bile fırsat, yeni başlayan girişimlerde. Dünyanın yatırımda frene bastığı bir dönemde Türkiye’de genç şirketlere olan güvenin devam etmesi aslında geleceğe duyulan güvenin göstergesi. Bu tablo liderlere şu mesajı veriyor: Belirsizliklerde kısa vadeli kazançların peşinde koşmak yerine sabırla desteklenen uzun vadeli yatırımlar büyümeyi garanti altına alıyor.
Bir başka önemli nokta yatırımcı profili. İşlem sayısı açısından yerli yatırımcılar önde fakat işlem hacminin yüzde 97’si yabancıların omuzlarında. Bu tablo iki yönlü okunabilir. Bir yandan Türkiye’ye duyulan uluslararası güveni teyit ediyor. Diğer yandan yerli yatırımcıların risk alma iştahının sınırlı kaldığını gösteriyor. Oysa ki güçlü ekosistemler, yalnızca dış sermayenin değil içerideki aktörlerin de cesaretine ihtiyaç duyar. Buradan bakıldığında, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde kendi sermaye gücünü daha fazla mobilize etmesi stratejik bir zorunluluk haline geliyor.
Krizden doğan fırsatlar
Küresel perspektife dönersek; dünya genelinde yapay zeka, savunma ve uzay teknolojileri gibi alanlara yoğun ilgi sürüyor. Türkiye’de ise SaaS (hizmet olarak yatırım), oyun ve tarım teknolojileri gibi dikeylerde artış göze çarpıyor. Bu, aslında stratejik çeşitlenmenin göstergesi. Yalnızca küresel trendleri takip eden değil kendi güçlü alanlarında özgün hikâyeler üreten bir ekosistem var. Her ülkenin ve her şirketin kendi “doğal avantajlarını” belirleyip o alanlara yatırım yapmasının sürdürülebilir başarının anahtarı olduğunu burada da görüyoruz.
Örneğin tarım teknolojilerinde Doktar’ın aldığı yatırım, yalnızca bir şirket başarısı değil; Türkiye’nin sahip olduğu tarımsal potansiyelin dijitalleşmeyle birleştiğinde nasıl bir katma değer yaratabileceğinin işareti. Yine oyun sektöründeki yatırımlar genç nüfusun yaratıcılığını küresel ölçekte paraya dönüştürebileceğini kanıtlıyor.
Tüm bu tablo bize şunu söylüyor: Kriz dönemleri, aslında vizyonu olanlar için büyüme fırsatı. Türkiye ekosistemi, küresel düşüşe rağmen canlılığını koruyarak bu gerçeği teyit ediyor. Yöneticiler açısından buradan alınacak ders net:
-Uzun vadeli bakış açısı
-Küçük ama inovatif adımlara yatırım
-Yerel ve uluslararası sermaye arasında denge
Küresel düzeyde belirsizlikler, iş dünyasının gündeminde daha uzun süre kalacak gibi görünüyor. Ancak Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminde ortaya çıkan bu dayanıklılık hem iş dünyası liderlerine hem de yöneticilere umut veriyor. Belki de asıl fark, “zor zamanlarda dahi yatırım yapılacak hikâyeler yaratabilmekte” gizli.
Bugün şirketler ve liderler için mesele sadece rakamlar değil. Önemli olan, bu rakamların ardındaki mesajı görmek: Dayanıklılık, çeşitlilik ve geleceğe yatırım cesareti. Eğer yönetim dünyası bu dersleri doğru okuyabilirse krizler birer fren değil sıçrama tahtası olabilir.