“Dijital feodal çağın eşiğindeyiz”
Dünya ekonomisi bir yol ayrımında. Kapitalizmi ayakta tutan girişimcilik ruhu ve serbest rekabet, yerini dev platformların gölgesine bırakıyor. Yanis Varoufakis’in deyimiyle artık “bulutun sahipleri” yeni feodal beyler. Orta Çağ’da toprağın sahibi olan lordlar nasıl hayatı kontrol ediyorsa bugün de dijital topraklara hükmeden teknoloji devleri aynı rolü üstleniyor. Bu kırılmayı en çarpıcı biçimde analiz eden isimlerden biri olan Yanis Varoufakis. Yunanistan’ın eski maliye bakanı ve iktisatçı Varoufakis, Technofeudalism: What Killed Capitalism kitabında kapitalizmin sona erdiğini, yerine ‘teknofeodalizm’ adını verdiği yeni bir sistemin geçtiğini savunuyor. Ona göre artık piyasanın değil, ‘bulutun sahipleri’nin kuralları belirlediği bir çağdayız.
Bulut beylerini yükselişi
Varoufakis, yeni düzeni ‘feodalizmin dijital versiyonu’ olarak tanımlıyor. Orta Çağ’da toprağın sahibi lordlardı, köylüler üretim yapar ama mülkiyet onlara ait değildi. Bugünse veri, algoritma ve platformlar yeni ‘toprak’. Amazon’un bulut hizmetleri, Apple’ın ekosistemi ya da Google’ın arama altyapısı ekonomik yaşamın vazgeçilmez zeminini oluşturuyor. Kullanıcılar, şirketler ve hatta devletler bu platformlara bağımlı hale geliyor. Varoufakis, “Artık ticaret yapmak için bile bu feodal beylerin dijital arazilerine girmek zorundayız” diyor.
Bu tablo, klasik kapitalist rekabet anlayışını da bozuyor. Örneğin bir girişimci e-ticaret yapmak istese Amazon’un kurallarına, komisyonlarına ve algoritmalarına uymak zorunda. Sosyal medyada görünürlük arayan bir marka, Meta’nın reklam politikalarına mahkûm. Yani piyasa özgürlüğü yerini platform bağımlılığına bırakıyor. İş dünyası için bu, rekabetin değil sadakatin öne çıktığı bir ekosisteme işaret ediyor.
Kapitalizmin ölümü mü?
Kitabın en tartışmalı iddiası, kapitalizmin artık var olmadığı. Varoufakis’e göre kapitalizmde üretim araçlarının mülkiyeti ve rekabet belirleyiciydi. Oysa bugün üretimden çok, erişim değer yaratıyor. Örneğin Tesla’nın arabaları sadece otomotiv sektörünün ürünü değil yazılım güncellemeleriyle sürekli bağlı bir platformun parçası. Bu durum, gelir modelini de değiştiriyor: Tek seferlik satış yerine abonelikler ve erişim ücretleri öne çıkıyor. Varoufakis, bu sistemi ‘cloud ren’ yani bulut rantı kavramıyla açıklıyor. Tıpkı feodal beylerin toprak kullanımından kira alması gibi teknoloji devleri de dijital altyapılarını kullanan her aktörden sürekli gelir elde ediyor. Kapitalizmin kâr maksimizasyonu, yerini ‘platform rantına’ bırakıyor. Bu da sermaye birikimini farklılaştırıyor: Para artık fabrikalardan değil, ekosistemlere giriş kapılarından kazanılıyor.
İş dünyası için dersler
Varoufakis’in tezleri yalnızca akademik bir tartışma değil, iş dünyası için ciddi uyarılar içeriyor. Öncelikle şirketler rekabet stratejilerini yeniden düşünmek zorunda. Artık rakipler yalnızca kendi sektörlerindeki markalar değil, onları barındıran platformların sahipleri. Bir moda markası için asıl rekabet H&M veya Zara ile değil, Instagram algoritmasıyla olabilir.
İkinci ders, bağımlılık riskine dair. İş dünyası, tedarik zincirinde çeşitlilik yaratmaya çalışırken dijital altyapıda tekelleşmeye göz yumuyor. Ancak bulut sağlayıcıların veya platformların ani kararları, şirketleri bir gecede görünmez kılabiliyor. Geçmişte feodal beylerle iyi ilişkiler kurmak hayatta kalma şartıydı bugünse dijital lordlarla olan bağ aynı işlevi görüyor.
Üçüncü nokta ise liderlik anlayışıyla ilgili. Varoufakis, ‘teknofeodal’ düzende liderlerin yalnız finansal tablolarla değil veri politikaları, algoritmalar ve dijital bağımlılıklarla da ilgilenmesi gerektiğini söylüyor. Yöneticilerin sorusu artık yalnızca “pazar payımız nedir?” değil, aynı zamanda “hangi platformun ekosistemine ne kadar bağımlıyız?” olmalı.
Yeni bir yön arayışı
Elbette Varoufakis’in tezleri herkesi ikna etmiyor. Kimileri kapitalizmin hâlâ güçlü biçimde sürdüğünü, sadece evrim geçirdiğini savunuyor. Ancak görüşlerin ortak noktası şu: İş dünyası için oyunun kuralları kökten değişiyor. Dijital platformlar yalnızca pazarın aktörleri değil, bizzat pazarın kendisi haline geldi.
Bu nedenle önümüzdeki yıllar, şirketler için yeni bir stratejik yön arayışına sahne olacak. Teknofeodal düzende ayakta kalmak isteyenler, bağımlılıklarını azaltmanın, alternatif ekosistemler yaratmanın ve veriyi yalnızca bir kaynak değil, aynı zamanda bir özgürlük alanı olarak görmenin yollarını bulmak zorunda. Varoufakis’in kitabı, belki de iş dünyasına şu dersi veriyor: Kapitalizmin bittiğini kabul etmesek bile oyunun sahası değişti. Ve bu sahada kazananlar, sadece hızlı olanlar değil dijital lordların kurallarını anlayıp kendi alanlarını yaratabilenler olacak.