Versay’dan sıfır karbona bir inovasyon yolculuğu
İş dünyasında inovasyon artık bir departmanın değil, bir zihniyetin adı. Küresel raporlar, istikrarlı yenilik kültürüne sahip şirketlerin kriz dönemlerinde bile büyümesini sürdürebildiğini gösteriyor.
Boston Consulting Group’un “Who’s Winning the Innovation Race?” başlıklı araştırmasına göre son 20 yılda inovasyonda istikrar gösteren şirketler, dalgalı ekonomilerde dahi ortalama yüzde 6 daha yüksek büyüme kaydetti. Başarıyı belirleyen unsurun fikir üretme hızından çok inovasyonu kurum içinde yaşatma becerisi olduğu vurgulanıyor.
Bu dönüşüm, köklü geçmişe sahip kurumlar için daha da anlamlı.
1665 yılında Fransa Kralı XIV. Louis’nin talimatıyla Versay Sarayı’nın aynalarını üretmek üzere kurulan Saint-Gobain, dünyanın en yenilikçi şirketleri arasında yer alıyor. Bugün 80 ülkede faaliyet gösteren şirket Türkiye’de 1998 yılından bu yana bulunuyor.
Weber, İzocam, Rigips, Dalsan ve Chryso markalarıyla 22 üretim tesisinde faaliyet gösteren Saint-Gobain’in Türkiye CEO’su Aykut Aydoğan, “Türkiye özelinde 2024 yılında 100 milyon euronun üzerinde ihracat gerçekleştirdik. 2025 yılında da tüm iş kollarımızda, ihracat satışlarının Euro cinsinden büyüme oranının yüzde 10'un üzerinde olacağını tahmin ediyoruz. Bu rakamlar Türkiye’deki üretim gücümüzün dünya genelinde ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor” diyor.
Kültürle şekillenen inovasyon
Saint-Gobain Güney Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (SEMEA) CEO’su Thierry Bernard, inovasyonu bir Ar-Ge faaliyeti değil, bir zihniyet olarak tanımlıyor. “İnovasyonun departmanı olmaz. Bu, şirketin tüm dokusuna işlenmiş bir yaşam biçimidir” diyen Bernard’a göre yenilik, insanların günlük işlerinde farklı düşünmesini sağlamakla başlıyor.
Paris’te yer alan AR-GE Merkezi de bu anlayışın en somut göstergesi. Girişimciler, mühendisler ve mimarlar burada bir araya geliyor, fikirler test ediliyor, sonuçlar ticarileştiriliyor. Bernard, “Bizim için inovasyon laboratuvarda değil sahada, müşterinin yanında başlar” diyerek yeniliğin doğduğu yeri tarif ediyor. Saint-Gobain’in stratejik planı, inovasyonu süreklilik haline getirmeye dayanıyor.
Açık ekosistemin gücü
Saint-Gobain’in inovasyon anlayışını farklı kılan bir diğer unsur, dış dünyayla kurduğu açık ekosistem. Kurumsal girişim sermayesi kolu NOVA, 2024 yılında 35 start-up ile yatırım ve işbirliği anlaşması yaptı.
Bu girişimler dijital ikiz teknolojileri, yapay zekâ destekli malzeme analitiği, enerji verimliliği ve döngüsel ekonomi alanlarında faaliyet gösteriyor. Saint-Gobain’in hikayesi Versay’ın aynalarından bugünün sıfır karbon hedeflerine uzanıyor. Hem Thierry Bernard hem Aykut Aydoğan aynı noktada birleşiyor: İnovasyon artık bir sonuç değil, sürekli gelişen bir süreç. Bu süreç yalnızca teknolojiyle değil, kurum kültürüyle yönetiliyor.
Bernard’ın sözleriyle, “Eskiden yapı malzemeleri dayanıklılık ve hızla değerlendirilirdi, şimdi üçüncü kriterimiz sürdürülebilirlik. Artık performansı koruyarak karbon ayak izini düşürmek zorundayız.” Saint-Gobain, geleceğin yapı sektörünü tanımlayan bu üçlü dengeyi — performans, erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik — yeniden kurarken Türkiye de bu dönüşümün öncü laboratuvarı haline geliyor.
Türkiye: Olgunlaşan bir merkez
Thierry Bernard, Türkiye’ye özel bir parantez açıyor. Paris’te yaptığımız görüşmede Türkiye’yi yalnızca büyüyen bir pazar değil, “olgunlaşan bir merkez” olarak tanımlıyor. “Türkiye’ye birçok kez geldim ve her seferinde değişimi gördüm. İlk ziyaretimi 1995’te yapmıştım. O günden bugüne sadece şehirler değil, ülke de olağanüstü bir dönüşüm yaşadı. Bugün Saint-Gobain için Türkiye, bilgi paylaşımının ve sürdürülebilirliğin de kalbi” ifadesinde bulunuyor.
Saint-Gobain Türkiye CEO’su Aykut Aydoğan, 2030’a kadar endüstriyel su tüketimini yüzde 50, enerjiden kaynaklı karbon emisyonlarını yüzde 33 azaltmayı, geri kazanılamayan üretim atıklarını yüzde 80 düşürmeyi ve geri dönüştürülmüş hammadde oranını yüzde 30 artırmayı hedeflediklerini ifade ediyor. Aydoğan, dönüşümün yalnızca çevre odaklı değil, yapısal bir yeniden yapılanmayı içerdiğini de söylüyor ve “Markalarımızı tek çatı altında topladık, bürokrasiyi azalttık. Artık müşteriye daha yakın ve daha hızlı karar alabilen bir yapıya sahibiz” diyor.