İnovasyonun yeni oyunu dirençle kazanmak

Küresel ekonominin çalkan­tılı dalgalarında ayakta ka­lan şirketlerin ortak bir özelliği var: Dayanıklılık. Boston Con­sulting Group geçtiğimiz aylar­da yayınladığı “Winning the In­novation Race” ve “In Disruptive Times, the Resilient Win” baş­lıklı raporlar bugünün inovasyon yarışında kazananların yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda zihinsel çeviklikle öne çıktığını gösteriyor. BCG’nin araştırması, dünyanın en yenilikçi 50 şirke­tini uzun vadede izliyor. Sonuç çarpıcı: Listeye girmeyi sürdü­rebilen “kalıcı yenilikçiler” hisse performansında ortalama yıllık 2,4 puanlık üstünlük elde ediyor. Ancak bu fark Ar-Ge bütçesinin büyüklüğünden değil, inovasyo­nu krizlere rağmen sürdürebilme kapasitesinden doğuyor.

Rapora göre, şirketlerin yüzde 80’i inovasyonu öncelik olarak tanımlasa da yalnızca yüzde 20’si kendisini bu alanda “lider” görü­yor. Çünkü pek çoğu hâlâ inovas­yonu bir proje olarak ele alıyor; oysa BCG, bunun bir “dayanıklı­lık sistemi” olduğunu söylüyor. Bir diğer dikkat çekici veri, coğ­rafi kaymaya işaret ediyor: Çin merkezli firmalar “seri yenilik­çiler” arasında yükselirken, Av­rupa şirketleri bu ivmeyi koru­makta zorlanıyor. Bunun nedeni de açık: Riskten kaçan kültür, de­ğişen pazar dinamiklerini yaka­layamıyor.

Bu tablo yalnızca şirketler için değil, ülkeler için de geçer­li. Dayanıklılık endeksinde ilk üç sırayı ABD, Almanya ve Gü­ney Kore alıyor. Bu ülkelerde kriz döneminde dahi Ar-Ge harcama­larının GSYH içindeki payı orta­lama yüzde 3’ün altına düşmedi. Buna karşın, inovasyon yatırım­larını kısan ekonomilerde büyü­me farkı son beş yılda yüzde 25’e kadar açıldı. Yani rekabet gücü, artık sermaye büyüklüğünden çok inovasyon direncine bağlı. Raporda dikkat çeken bir diğer bulgu ise, “dayanıklılık liderleri­nin” pazar şoklarından sonra or­talama yüzde 12 daha hızlı topar­lanma göstermesi. Başka bir de­yişle inovasyon, yalnızca rekabet avantajı değil; aynı zamanda kriz sigortası işlevi görüyor.

Krizde ayakta kalan şirketler ne yapıyor?

“In Disruptive Times, the Re­silient Win” raporuna göre, sar­sıntılar döneminde ayakta ka­lan kurumların üç ortak özelliği var: Esnek organizasyon, port­föy çeşitliliği ve stratejik cesaret. BCG bu yapıları “adaptif işletme kası” olarak tanımlıyor. Verile­re göre, 2020 sonrası dönemde dayanıklı şirketler gelirlerinde yüzde 30’a yakın fark yaratmış durumda. Krizlere rağmen bü­yüyen bu firmalar, dijital dönü­şüm yatırımlarını koruyor, aynı zamanda çalışan bağlılığını yük­sek tutuyor. BCG Global Innova­tion Index’in başyazarı Michael Ringel’in ifadesiyle, “İnovasyon artık bir Ar-Ge faaliyeti değil; kurumun dayanıklılık testidir”. Türk iş dünyasında da benzer bir tablo görülüyor. Teknoloji yatırı­mı hızlandı ancak bu yatırımla­rın kültürel ve yapısal dönüşüm­le desteklenmemesi, sonuçların sınırlı kalmasına yol açıyor. Bir­çok sektörde şirketler, yeni ürün­ler geliştiriyor ama süreçlerini sadeleştirmediği için bu yenilik­leri pazara zamanında sunamı­yor. Türkiye’deki üretim, pera­kende ve bankacılık devleri için kritik nokta şu: İnovasyonun sür­dürülebilir olabilmesi, kurumsal çeviklik ve karar hızının artma­sına bağlı.

Son dönemde yerli start-uplar arasında dikkat çeken örnekler­den biri, düşük bütçeyle hızlı pro­totip üretebilen, müşteri geri bil­dirimini doğrudan ürüne entegre eden girişimler. Onlar aslında “di­rençli inovasyonun” Türkiye ver­siyonunu hayata geçiriyor.

Basitlikte güç

Tüm bu veriler ışığında iş dün­yası için net bir tablo oluşuyor: İnovasyonda fark yaratan, büyük yatırımlar değil, akıllı basitlik ve çevik kültür. BCG’nin önerdi­ği gibi şirketler, “krize dayanıklı inovasyon kası”nı güçlendirmek için şu beş adımı atmalı:

1 Kısa döngülü deneme kültürü kurun: Uzun Ar- Ge takvimleri yerine “yap-öl­ç-öğren” (build–measure–le­arn) prensibiyle ilerleyen hızlı test modelleri uygulayın.

2 Portföyünüzü çeşitlen­dirin: Büyük dönüşüm projeleri kadar, küçük ama ölçek­lenebilir girişimlere yatırım ya­pın.

3 Karar süreçlerini hız­landırın: Onay katmanla­rını sadeleştirin; inovasyonu bü­rokrasiye kurban etmeyin.

4 Çalışan dayanıklılığını artırın: Kriz dönemlerin­de dahi fikir üretimi teşvik eden güvenli alanlar oluşturun.

5 Kültürel adaptasyonu ölçün: Yenilikçi fikir sa­yısından çok, hayata geçen fikir oranını izleyin.

Gelecek, dirençli olanların

İnovasyon artık bir fırsat değil, hayatta kalma koşulu. Mesaj net: Şirketler hızla değişen dünyada ancak dirençli inovasyon sistem­leri kurarak öne geçebilir.

Türkiye’deki kurumlar için asıl sınav, teknolojiyi satın almak de­ğil onu kendi kültürüne entegre etmek. Çünkü inovasyonun ger­çek gücü, yalnızca ürünlerde de­ğil kurumun yeniden doğma be­cerisinde saklı.

Yazara Ait Diğer Yazılar