Gelir piramidinin tepesindeki işçi

Bildiğimiz kapitalizmin, yani 1980 sonrasının ne­oliberal modelinin kriz­de olduğu fikri kafamda uzun süredir var. Ama Branko Mila­nović’in yeni kapitalizm konu­sundaki mini yazı dizisini gö­rünce el artırabileceğim duygu­su kapladı içimi.

Bizim kuşak kapitalizmin sonu gelebileceğine samimiyetle ina­nır ve sonrasındaki düzenin na­sıl bir şey olabileceğini tartışırdı. Henüz SSCB’nin yıkılmadığı yıl­lardı. Neoliberalizmin tüm dün­yada kadiri mutlak bir sistem ola­rak algılanmaya başladığından bu yana kapitalizmin sonunu tar­tışan pek kimse kalmadı galiba. Ben ve belki birkaç dinozor daha.

Fakat bu tartışmanın yeniden açılmasının zamanı geldi. Artık çok alametler belirdi. O kadar ki dünya ekonomik düzeni nereye gidiyor sorusu salt bir entelek­tüel merak olmaktan çıktı ve an­lı-şanlı ekonomi gazetelerinin el attığı bir mesele haline geldi.

Yeni kapitalizm

Gelir dağılımı üzerindeki ça­lışmalarıyla tanınan Branko Mi­lanović ilginç bir analiz yapmış. Buna göre gelir dağılımı pirami­dinin en tepesindeki en zengin­ler, hem sermaye gelirlerinden hem ücretlerden aslan payını alı­yor. Kapitalist ile çalışan, patron ile işçi giderek aynı kişi haline ge­liyor. Bu genel bir eğilim olmasa da çok az sayıda çalışan çok yük­sek gelir alsa da zengin patron-iş­çi alışıldık kapitalizm imajı ile hiç uyumlu değil.

Klasik kapitalizmde, iki ana sınıf vardır: sermayeyi (üretim araçlarını) elinde bulunduran ka­pitalistler ile hayatta kalmak için emek güçlerini satan işçiler. Kâr maksimizasyonu iş hayatını gide­rek daha karmaşık hale getirince, kimi uzman işçilerin üretimin, fi­nansmanın ve satışın organizas­yonunda patrona yardımcı olarak çalışması gerekti. Üretim araçla­rına sahip olmayan, ancak onla­rı kapitalistler adına yöneten bu ‘uzmanlar’ uzun süredir kafa ka­rıştırıyordu. Bunları işçi aristok­rasisi gibi işçi sınıfı içinde ayrı­calıklı bir katman olarak mı göre­ceğiz? Yoksa 70li yıllardaki kimi analizler doğrultusunda ‘yeni yö­netici sınıf’ gibi özel bir tanımla­ma mı yapacağız. Ya da bu kesi­mi kapitalist/patron/sermayedar olarak mı saymak doğru olur?

Milanović bu son seçenekten yana. Dahası, bu kesimin kapita­list sınıf içinde ağırlığının artma­sını ‘yeni kapitalizmin’ belirleyici özelliklerinden biri olarak görü­yor ve bunun güncel değişim, dö­nüşüm analizlerinde mutlaka he­saba katılması gereken bir durum olduğunu öne sürüyor.

Milanović’in verdiği ampirik veriler, özellikle ABD gibi geliş­miş kapitalist ekonomilerde, en zengin yüzde 10'luk kesimin yak­laşık üçte birinin aynı anda hem en zengin kapitalistler hem de en yüksek ücretli çalışanlar olduğu­nu gösteriyor. Üstelik bu oran, son 40 yıldır sürekli artış eğilimin­de. Bu bildiğimiz sermaye-emek ayrımının bulanıklaştığı olarak okunabilir.

Zengin patron-yoksul işçi iki­leminin delinmesinin ipuçla­rını son aylarda yapay zekâ ala­nında çalışanların farklı projele­re transferi için havada uçuşan rakamlarda da görebiliyoruz. En düşüğü 100 milyon dolar civarın­da olan bu rakamlara ücret deni­yorsa bizlerin aldığına ne denir bilmiyorum.

Apple'ın efsanevi tasarımcısı­nın OpenAI'a katılması çok ko­nuşulmuştu. Geçenlerde ise 'da­hi' olarak nitelendirilen genç bir mühendise Mark Zuckerberg'in 1 milyar dolar teklif ettiği ama dâhinin bu teklifi reddettiği öne sürüldü. Neyse ki Meta 1 milyar dolarlık bu rakamın ‘yanlış’ ve ‘saçma’ olduğunu belirtmiş de içim biraz ferahladı.

Yeni elit: Patron-işçi

Bu patron kadar zengin işçi kavramının hiçbir şekilde tabana yayılmadığını çok küçük bir kitle­den söz ettiğimizi unutmayalım. Üstelik bu elit kitle, muhtemelen en iyi okullarda eğitim görmüş, çok becerikli, tabi ki çok çalışkan bir kesim. Bu elit kesim çok çalı­şıp çok emek vererek alın teriy­le kazandıkları gelirlerini sonuna kadar hak ettiklerini düşünüyor olmalı. Aksi halde 1 milyar dolar­lık teklifi ret etmezlerdi herhalde.

İklim krizi, yapay zekâ ve di­ğer yeni teknolojiler, nüfus yaş­lanması gibi dünya tarihi açısın­dan daha önce eşi benzeri görül­memiş gelişmelerin toplumları nasıl etkileyeceği cevaplaması ağır bir soru. Cevabı bulmak im­kânsız da olsa konu üzerinde ka­fa yormak gerekiyor.

Cevabı ararken, geleceğin bu­günkünden kesinlikle farklı ola­cağı tespiti ile başlayabiliriz.

Gelecek üzerine düşünürken sınıf tanımlarını da eski halle­riyle kullanmak yerine kapitaliz­min yeni ‘modus vivandi’sine uy­gun olarak ele almakta fayda var.

Yazara Ait Diğer Yazılar