İhracatta rekor geldi, ama yüzler yine gülmedi

Türk tarihinin ihracat rekoru Temmuz ayın­da kırıldı. Ticaret Bakanı Sn.Ömer Bolat, 25 milyar dolar ile mal ihracatında tüm zamanların rekorunun kırıldığını ilan etti. Skor elbette her­kesi mutlu etse de, pek çok ihracatçı yaşadığı sı­kıntıları göz önünde bulundurarak şaşkınlığını pek de gizleyemedi.

Gizleyemeyenlerden biri­si de TİM Başkanı Sn.Mustafa Gültepe idi. Na­sıl oldu da ihracat rakamlarında geçen yılın ay­nı ayına göre yüzde 11’lik bir artış oldu ve rekor geldi. Ve ihracat yüzde 11 artarken ithalat nasıl sadece 5,4 arttı. Avrupa’da resesyona ramak kal­dı derken, nasıl oldu da AB ve Avrupa ülkelerine halen yüzde 56 oranında ihracat gerçekleştiri­yoruz, işte bunlar merak edilen sorular.

Sektörlerin toplam ihracattaki payını da göz önünde bulundurarak değişimlerine bir göz ata­lım. Ve her şeye rağmen ihracatçılarımızın bü­yük bir bölümü neden halen mutsuz, sektör sek­tör ele aldığımızda bu soru kendiliğinden cevap­lanıyor. Kur etkisinin de önemli bir yer tuttuğu Temmuz ayında kurdaki artış oranı ihracatçıyı her ne kadar memnun etmese de rakam üzerin­de bir etki yarattığını söylemek mümkün.

Kimya, otomotiv ve savunma sanayi yükselişte, emek yoğun sektörler ve tarım düşüşte

2024 yılı Temmuz ayında toplam mal ihraca­tımız 22 milyar 475 milyon dolarken, 2025’in aynı ayında bu rakam 24 milyar 952 milyona yükselirken artış oranı yüzde 11 olmuş. Ana sek­törler bazında baktığımızda en yüksek artış ora­nını yaşayan sektör ise Kimyevi Maddeler ve Mamulleri. Artış oranı yüzde 32,9. Toplam ih­racatımızdaki payı ise bu artışla beraber yüzde 13,8’e yükselmiş durumda. Önemli bir yüzdede önemli de bir artış elbette mutluluk verici. İkin­ci sırada sanayi altında yer alan Otomotiv En­düstrisi yer alıyor. Lider sektör olan otomotiv endüstrisinin tüm mal ihracatlarımızdaki oranı yüzde 15,4. Artış oranı ise yüzde 23. Bu iki sektö­rün ihracatımıza ilave katkısı yaklaşık 1,6 mil­yar dolar seviyesinde.

Savunma ve havacılık sanayimizdeki artış oranı ise yüzde 128,4 ile en yüksek oran olarak gerçekleşti. Ancak tüm ihracatlarımızdaki ora­nı yüzde 3,9. İlerleyen dönemde alacağı pay da eminim hızla yükselişini sürdürecektir.

Tekstil ve hammaddeleri, deri ve mamulle­ri ise Temmuz’da gerilemiş durumda. Halıyı da dahil ettiğimizde tüm ihracatımızdaki payı ise ancak yüzde 4,6 seviyelerinde. Hazır giyim ve konfeksiyonda da durum içi açıcı değil, yüzde 4,4’lük bir düşüş ile toplam ihracattaki payı an­cak yüzde 6,4’ler seviyesinde. Tüm tekstil ve ha­zır giyimi üst üste koyduğumuzda ise oran, an­cak yüzde 11’lere ulaşıyor. Ancak bahse konu emek yoğun sektörlere baktığımızda düşüş dur­maksızın devam ederken, tüm imalat sanayinin toplam ihracattan aldığı pay yüzde 72,9 olarak gerçekleşti. Temmuz artış oranı ise yüzde 14,4. Uzun süre parlayan yıldız ve istihdamdaki payı son derece yüksek olan ihracata yönelik emek yoğun bu sektörlerin her geçen gün eridikleri­nin anlaşılması için Temmuz ayı rakamları dahi yeterli olsa gerek.

Dikkat çeken toplam ihracattan aldığı payda düşüşü devam eden bir ana sektör ise tarım ol­du. Tarımın tüm ihracatlarımızdan aldığı oran yüzde 13’lerin üzerindeyken, bu ay ancak yüz­de 11,7 olarak gerçekleşti. Hububat ve bakliyat­ta artış olmasına rağmen, yaş meyve sebzedeki düşüş oranı ise yüzde 40’lar seviyesinde. Tarım ve hayvancılığın toplam içerisindeki payı ise an­cak yüzde 8,9’larda. Bu sektörlerde her geçen gün küçüldüğümüzü ve bunun ihracat yansıma­sının da önemli bir gösterge olduğunu söylemek çok da abartılı olmayacaktır.

Kur etkisi ve kurun geleceği

Bu rakamlar üzerinde yapılan istatistikler yaklaşık 824 milyon dolarlık artışın kur kay­naklı olduğunu ortaya koyuyor. Avro ihracatı­mızın yüksek olması ve dolar bazında ölçüm­lenmesi çok da reel olmayan bir rakamın var olduğunu göstermekte. Eurodaki artış ihra­catçılarımız için değerlenen TL üzerinde bir nebze avantaj olarak değerlendirilse de pa­yının çok da yüksek olduğunu söylemek zor. Bahsetmiş olduğum emek yoğun sektörlerin en büyük endişesi, kaçan müşteri. Maliyetle­rin yüksekliği ile fiyat tutturamayan bu sek­törlerin müşterileri yeniden kazanması kolay olmayacaktır.

Ben sanıldığı gibi kur üzerinde büyük bir baskılama olduğunu düşünenler­den değilim, mevcut piyasa koşulları ve kıs­men kontrol altında tutulan kur politikası de­mek daha doğru olacaktır. Enflasyon ile müca­delenin gerektirdiği kadar diyebileceğimiz bir baskılamanın 2025 sonuna kadar değişmesini ve beklemek çok da gerçekçi olmaz. Ancak ih­racatçıların ve sanayicinin mevcut destekler ile iyi şeyler beklemesi de ancak mucize ge­rektirir. Hep derim ya, kral çıplaksa söylemek lazım diye, galiba şu an zamanı. Tüm sektörler için olmasa da bahsettiğim sektörler için bu­gün durum tam da bu olsa gerek.

Yazara Ait Diğer Yazılar