İş gücü piyasalarını yaşlılar mı kurtaracak yapay zekâ mı?
Geçen hafta OECD, her yıl yayımladığı İstihdam Görünümü raporunun bu yılkı baskısını çıkardı. Bu seneki raporun alt başlığı Demografik Sorunun Üstesinden Gelebilecek Miyiz?
Bilmem. Zor soru. Zaten OECD uzmanlarının çözüm önerileri de insanı ferahlatmaktan çok darlıyor. Beni en çok darlayan öneri, 65 yaş üstü nüfusun daha uzun süre istihdam piyasasında kalmasını sağlayacak adımların atılması oldu. Hele bunun için sosyal güvenlik sitemlerinin daha etkin kullanılması ihtimali hepten içimi kararttı. Acaba OECD uzmanları bizim mezarda emeklilik sistemini mi duymuşlar! Çünkü geçinebilecek emekli maaşı alan emekliyi bu koşullarda çalışmaya ikna etmek zor olur.
DİSK’in yeni yayımlanan Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar başlıklı yeni araştırmasına göre 2003’te asgari ücretin yüzde 36 üzerinde olan ortalama emekli aylığı günümüzde asgari ücretin yüzde 22 altına gerilemiş. Emekli aylıkları düşük olunca milyonlarca emekli geçinecek para kazanmak için mecburen çalışmaya devam ediyor.
2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2024’te yüzde 65,7’ye yükselmiş. Dolayısıyla OECD’nin sosyal güvenlik sistemini kullanarak emeklileri iş hayatında tutma önerisini ben almayayım. Yoksa bu gidişle Türkiye’de çalışmayan emekli kalmayacak.
Fakat OECD’nin diğer önerisi olan kadınları iş gücüne katmak Türkiye için çok anlamlı. 55 yaş öncesi kadınlarda cinsiyet uçurumunun kapanmasından en büyük faydayı sağlayacak OECD ülkesi Türkiye olacak.
Çünkü geçen hafta açıklanan TUİK verilerine göre 2024 yılında gençlerde (15-34 yaş arası) iş gücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 76 olurken, kadınlarda yüzde 43,7 oldu. Kadınlar ve erkekler arasındaki fark, eğitim seviyesi arttıkça hızla kapanıyor. Bu nedenle genç kadınları üniversite eğitimi almaya ve iş hayatına katılmaya özendirmek gerekiyor.
2025 yılı, dönüm noktasi
Nüfus bilimciler uzun zamandır 2025 yılına dikkat çekiyordu. Doğurganlık neredeyse tüm OECD ülkelerinde nüfus yenileme seviyelerinin altına geriliyor. 20-64 yaş arası olarak tanımlanan çalışma çağındaki nüfus, OECD ülkeleri genelinde 2025 yılından itibaren gerilemeye başlıyor.
Bu durumun en şiddetli yaşanacağı ülke Kore. 2023-60 için yapılan projeksiyonlara göre çalışma çağındaki yaş Kore’de yüzde 47 azalacak. Bu düşüş Çin’de de yüzde 37’yi bulacak.
Nüfus yaşlanmasının sert etkileri Türkiye’de de görülecek. Çalışma çağındaki yaş yüzde 8,7 azalacak. Yaşlı nüfusun çalışma çağındaki nüfusa oranı 2023’te yüzde 16’dan 2060 yılında yüzde 49’a yükselecek.
Tabi ömrün uzaması ve çalışma çağındaki nüfusun payının azalması, sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri üzerindeki yükü fena halde artıracak.
Nüfus yaşlanmasının tek olumsuz etkisi bunlarla sınırlı değil. Çalışma çağındaki nüfusun payı azaldıkça büyüme de yavaşlıyor. Üretkenlik artışının 2006-2019 dönemindeki gibi sürmesi durumunda OECD genelinde kişi başı gelirdeki büyüme nüfus yaşlanması yüzünden yüzde 40 azalacak. 2006-19 döneminde yıllık ortalama yüzde 1,0 olan kişi başı gelir artışı 2024-60 döneminde yüzde 0,6'ya düşecek.
Bu gerileme Türkiye’yi de çok olumsuz etkileyecek. Yıllık ortalama kişi başı gelir artışı 2006-19 döneminde yüzde 3,4’ten 2024- 60 döneminde yüzde 2,1’e gerileyecek. OECD’ye göre Türkiye, nüfus yapısındaki değişim nedeniyle büyümenin en hızlı düşeceği yedinci ülke olacak.
Bu koşullar altında kişi başı gelir artışını yüksek tutmanın tek bir yolu var, o da verimliliği artırmak.
Verimlilik artışının da iki yolu var: teknolojiden daha fazla yararlanmak ve kurumsal yapıyı ekonomiye ve siyasete güveni yükseltecek biçimde güçlendirmek.
Bu noktada yapay zekâdan işlerimizi elimizden alacak diye korkmak yerine, verimliliği artırmak ve yaşlı nüfusun bakımında yardımcı olmak üzere yapay zekâdan nasıl yararlanırız diye kafa yormak çok daha anlamlı olacak.
Bunları yapmadığımızda bir yandan yapay zekâ nedeniyle yok olan işler, diğer yandan demografik değişimin yol açacağı istihdam kaybı, sağlık ve sosyal güvenlik sistemi üzerine eklenen yükler pek parlak bir gelecek çizmiyor.
Türkiye’de iş gücü piyasalarını ve ekonomik büyümeyi yaşlıların ve emeklilerin kurtarmasını boşuna beklemeyin!
Türkiye’yi kadınlar, teknoloji ve sağlam kurumsal yapılar kurtaracak.