Jeoekonomik kutuplaşma ve kriz senaryolarında yapay zekânın rolü
Bugün dünya, sadece devletler arasında değil, ekonomik bloklar ve teknolojik ekosistemler arasında da derin bir ayrışma yaşıyor.
ABD-AB eksenine karşı büyüyen BRICS+ (Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Mısır, İran, BAE ve yakın zamanda Endonezya), küresel ticaretin ve finansal sistemin dengesini değiştiriyor. Bu ayrışma, Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin gibi sıcak çatışmalarla birleşerek, ekonomiyi ve iş dünyasını belirsiz bir geleceğe sürüklüyor. Bu durum, siyasi gerilimlerin ekonomik ve teknolojik sistemler üzerindeki etkisinin ne kadar doğrudan olduğunu kanıtlıyor.
Mevcut gerilimler, klasik savaş risklerinden daha fazlasını barındırıyor. Kızıldeniz›de deniz altı veri kablolarına yapılan saldırılar, modern ekonominin omurgasının ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Bu olaylar, küresel tedarik zincirlerinin, enerji kaynaklarının ve dijital altyapıların anlık şoklara ne kadar açık olduğunu kanıtlıyor.
IMF verileri, küresel dengesizliklerin genişlediğini gösterirken, Kızıldeniz şoku sonrası Süveyş›ten geçen ticaretin 2024’ün ilk aylarında yıllık bazda %50 düştüğü, bunun da navlun ve sigorta maliyetleri üzerinde yukarı yönlü bir baskı yarattığı biliniyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 risk raporu da bu kırılganlığı teyit ediyor: Tedarik zinciri kesintileri, enerji volatilitesi ve dijital altyapı saldırıları en büyük tehditler arasında yer alıyor. Bu risklerin frekansı ve eş zamanlılığı, şirketlerin geleneksel planlama yöntemlerini geçersiz kılıyor. Sadece reaktif kriz yönetim planları hazırlamak yerine, çok katmanlı ve sürekli değişen tehditlere karşı proaktif bir duruş sergilemek artık bir zorunluluk haline geldi.
İş dünyasının yeni acil durum planı
Bu karmaşa karşısında geleneksel risk yönetim stratejileri yetersiz kalıyor. Şirketler, sadece reaktif olmak yerine, proaktif ve veri odaklı bir yaklaşım benimsemek zorunda. İşte bu noktada yapay zekâ, bir araç olmaktan çıkıp, stratejik bir hayatta kalma kalkanına dönüşüyor.
Risk tahmin modelleri: Geleneksel analizler yerine, yapay zekâ, sosyal medya akışlarından, haberlerden ve uydu verilerinden gelen devasa veri setlerini işleyerek potansiyel krizleri öngörebilir. Bir limandaki gemi trafiğinin aniden değişmesi gibi mikro sinyaller, yapay zekâ sayesinde makro bir krizin ilk işareti olarak okunabilir. Yapay zeka, bir bölgedeki enerji tüketimi veya belirli mal hareketliliği gibi göstergeleri analiz ederek, siyasi bir gerilimin ne zaman ekonomik bir şoka dönüşebileceğini tahmin edebilir. Bu öngörü yeteneği, şirketlere operasyonel hazırlık için kritik bir zaman dilimi kazandırır.
Dinamik tedarik zinciri yönetimi: Bir çatışma veya doğal afet durumunda, yapay zekâ, en uygun alternatif lojistik rotalarını, tedarikçileri ve hatta sigorta kombinasyonlarını saniyeler içinde belirleyebilir. Bu, haftalar sürebilecek manuel analiz süreçlerini ortadan kaldırır. Şirketler, tüm operasyonlarını sanal ortamda simüle eden “dijital ikiz”ler oluşturarak, bir kriz anında hangi departmanın veya operasyonun en çok etkileneceğini önceden test edebilir. Bu, “tekil kırılgan nokta” olarak bilinen zayıf halkaları bulmak için hayati bir yöntemdir.
Operasyonel erken uyarı: Açık kaynak istihbaratından ve haber akışlarından gelen sinyalleri işleyen bir yapay zekâ, bir bölgede riskin arttığını, fiziksel bir çatışma başlamadan çok önce algılayabilir. Bu sistemler, şirketlere riskli bölgelerdeki operasyonlarını yeniden düzenlemek ve çalışanlarını güvenli bir şekilde tahliye etmek için hayati bir zaman kazandırır.
Bu yeni çağda, hayatta kalma yeteneği; jeopolitik analizi, veriyi ve yapay zekâyı birleştiren bir kurumsal refleks geliştirmekten geçiyor. İş dünyası, yapay zekâyı sadece verimlilik artışı için değil, aynı zamanda olası bir felakete karşı en iyi savunma hattı olarak görmeye başladığında, bu yeni dünya düzeninin getirdiği fırtınalara karşı daha hazırlıklı olacaktır. Bu dönüşümü erkenden gerçekleştirenler, “yeni soğuk-sıcak çağda” ayakta kalanlar ve liderlik koltuğuna oturanlar olacak.