Kredi bol mu kredi yok mu?

Kimine göre bol, ama çok pahalı, kimine gö­re ise zaten ulaşılmaz durumda. Ne demek istediğimi daha iyi anlamanız için, şimdi sizle­re iki ayrı tablodan söz edeceğim. Birinci tablo, bireysel kullanımlarda kredinin ne denli vaz­geçilemez hale geldiğini ve büyüklüğünü orta­ya koyarken, diğer tablo ise sanayci ve ihracatçı başta olmak üzere iş dünyası için gerçekte ula­şılamaz boyuta ulaştığını gözler önüne serecek.

Evvela ülkemizdeki bireysel kullanım man­zarasına bir göz atalım. Türkiye’de kredi kul­lanımı, 2025 yılı itibarıyla ekonomik yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, 9 Mayıs haftası itibarıyla top­lam kredi hacmi 17 trilyon 831 milyar 922 mil­yon TL’ye ulaşmış durumda. Tüketici kredi­leri ise aynı dönemde 2 trilyon 259 milyar 698 milyon TL’ye yükselmiş.

Bu kredilerin dağı­lımı incelendiğinde, 566 milyar 720 milyon TL’si konut, 63 milyar 343 milyon TL’si taşıt ve 1 trilyon 629 milyar 635 milyon TL’si ihti­yaç kredilerinden oluşuyor. İhtiyaç kredileri, tüketici kredileri içinde %72,1’lik payla öne çıkıyor. Bu durumun, bireylerin günlük har­camalarını karşılamak için krediye başvur­ma eğilimlerinin arttığını söylemeye sanırım gerek dahi yok. Öte yandan kredi kartı borçla­rı da dikkat çekici bir artış göstermiş durum­da. 2025’in başından 9 Mayıs’a kadar bireysel kredi kartı borçları 2 trilyon 68 milyar TL’ye ulaşırken, aynı dönemde toplam kredi hacmi %15,8, takipteki krediler ise %36,9 oranında artmış durumda.

Faiz oranları şüphesiz kredi kullanımını et­kileyen önemli bir faktör. 16 Mayıs 2025 iti­barıyla ihtiyaç kredisi faiz oranları ortalama %4,34 seviyesine ulaşmış durumda. Elbet­te mevcut oranların böyl esine yüksek olması bireylerin borçlanma kararlarını yeniden de­ğerlendirmelerine neden olabilir. Kredi kulla­nımındaki bu artış, ekonomik büyümeyi des­tekleyebilirken, bireylerin ve hane halklarının borç yükünü de artırıyor.

Krediye erişimde sanayici ve ihracatçının zorluğu: 2025’in finansman gerçeği

2025 yılı itibarıyla Türkiye ekonomisi, sıkı para ve maliye politikalarının etkisiyle şekille­niyor. Sn.Mehmet Şimşek’in izlediği politika­ların etkileri son derece yüksek. Bu durum, sa­nayici ve ihracatçılar için finansmana erişimde ciddi zorlukları beraberinde getiriyor. Banka­ların kredi musluklarını kısmaları ve faiz oran­larının %50’lerin üzerine çıkması, reel sektö­rün likiditeye erişimini zorlaştırıyor . Özellikle KOBİ’ler, ihracatçılar ve üreticiler, hem likidi­teye erişimde hem de borç servisinde ciddi sı­kıntılar yaşıyor. Döviz kurunun baskılandığı ancak girdi maliyetlerinin dövize endeksli ol­duğu bir tabloda; kur riski döviz geliri olmayan firmalar için hayati bir tehdit oluşturuyor .

İhracatçılar da benzer şekilde finansmana erişimde zorlanıyor. İhracat kredileri yüksek oranlarda seyrediyor ve bu durum, ihracatçı­ların kârlılığını olumsuz etkiliyor. Birçok ihra­catçı, yüksek kredi oranları nedeniyle zararına iş yapmak zorunda kalıyor .

Ticaret Bakanlığı, ihracatçıların finansma­na erişimini kolaylaştırmak amacıyla çeşitli adımlar atıyor. 2025 yılında ihracatçılara 33 milyar lira destek sağlanması planlanıyor. Ay­rıca, Türk Eximbank’ın sermayesi 13,5 milyar liradan 55 milyar liraya çıkarıldı . Ancak, bu desteklerin yeterli olup olmadığı tartışma ko­nusu. Sanayiciler, uygun faizli kredi mekaniz­malarının hayata geçirilmesini ve finansmana erişimin kolaylaştırılmasını talep ediyor.

İş insanları dertli

Geçtiğimiz hafta televizyon programımızda konuk olan Utikad Başkan Yardımcısı Ayşem Ulusoy iş dünyasının kolay krediye ulaşmanın önünün hem de çok acilen açılması, dövizle ilgili belirsizliklerin ortadan kalkmasını sağ­layacak adımlar atılması gerektiğini belirtti­ğinde sadece sanayicinin değil hizmet sektö­rünün de ne denli sıkıntıda olduğunu daha iy anlamış olduk.

Bir diğer iş insanı Triko Sanayicileri Derneği (TRİSAD) Başkanı Mustafa Balkuv ise; “Galiba artık sözün bittiği yerdeyiz, ülkemiz, neredeyse dünyanın en pahalı ülkesi haline geldi. Altıncı bölgede bile işçilik 1.200 dolara ulaştı, üretim gücümüzün hızla erozyona uğrarken, firmalar küçülmeye gidiyor” açıklamasını yaptı. 2020 ile 2025 arasında işçilik ücretleri %420, enflas­yon %260, döviz kuru ise %160 arttı. Faizlerin %55-60’lar seviyesine çıktığı ve dövizin hare­ket etmediği bir dönemde zaten kredi kullan­manın da pek bir anlamı yok.

Ben yazımı yazdığımda Merkez Bankası fa­izlere ilişkin kararını açıklamış olacak.Tahmi­nim sabit kalacağı yönünde. Ama bu durumun biran önce değişerek hızlı bir şekilde faizlerin düşüşe geçmesi artık kaçınılmaz. Maazallah sonra istesek de düşüşe geçenleri kaldıracak seviyede olamayacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar