Mavi ekonomi

Ebru KÖKTÜRK KORALI

Balıkçılık, kıyı tarımı, deniz ürünleri, tedarik zinciri, de­niz turizmi...Hepsi, geleceğin eko­nomik büyüme senaryolarında önemli bir yer tutuyor. Denizler­le çevrili iki yarımada üzerine ku­rulu ülkemiz için gelecek on yıl­larda kıyı alanları için önemli bir ekonomik büyüme potansiyeli var karşımızda. Sürdürülebilir mavi ekonomi kıyı bölgeleri için haya­ti önem taşımakta.

Sadece kıyı şe­ritleri boyunca ekonomik kalkın­mayı teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda deniz ortamları ve eko­sistemleri üzerindeki etkilerini de azaltıyor. Deniz turizmi dünyanın en güzel kıyılarına sahip ülkemiz için çok mutlu azınlığa bahşedil­miş durumda. Kıyılarımızı, liman­larımızı daha çok kullandığımız, kuytu koylarda uyandığımız, daha erişilebilir bir turizm anlayışı bel­ki yakındır.

Mavi yolculuklar ka­dar kıyı beldelerini birbirine bağla­yan ulaşım ağları uzakları yakın kı­lar. Karadeniz kıyılarında gemi ile Trabzon’dan Rize’ye gidebilmek, Batum’a uzanabilmek, Antalya körfezinde Side ile Finike arasında bir yolculuk yapabilmek uzakları yakın kılar.

Deniz ulaşımını az kullandığımı­zın farkındayız hepimiz. Her ne ka­dar İstanbul Boğazı ve İstanbul kıyı şeridinde ulaşım geçmiş dönemle­re nazaran artmış gözükse de, az. İstanbul’dan İzmir’e, Trabzon’a va­purla seyahat bir hayal, oysa benim çocukluğumda vardı bu imkan. İDO bir devlet kurumu olmaması­na karşın Marmara Adaları’nın yaz kış İstanbul’a bağlantısını kuruyor, sorumluluğu taşıyor. İDO olmaz­sa maalesef Avşa, Marmara’nın İs­tanbul bağlantısı yok. Denizyolla­rının bir hizmeti yok, oysa Yunan adalarına gittiğimizde denizler üzerindeki hakimiyeti görüyoruz. Her adaya devletin bir hizmeti ola­rak her gün bir gemi ulaşıyor.

Balıkçılık meselesi de mesele­miz. Düzgün gitmeyen şeyler var ki balık hem az, hem de pahalı geliyor sofraya. Gastro EKO sitesinden al­dığım verilere dayanarak bir özet vereyim.

Ticari balık popülasyonlarının üçte biri aşırı avlanıyor

FAO’nun (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) Akdeniz ve Karadeniz Balıkçılığının Durumu (SoMFi 2020) raporuna göre, bu bölgedeki ticari balık popülasyon­larının yüzde 75’i aşırı avlanmaya maruz kalıyor. WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu ise dünyada balık popülasyonunun son kırk yılda or­talama yüzde 50 ila yüzde 75 azal­dığını gösteriyor.

FAO’ya göre küresel su ürünleri üretimi yıllık 179 milyon ton civa­rında (bunun 156 milyon tonu ta­baklara ulaşıyor). Bununla birlikte ticari balık popülasyonlarının üçte biri aşırı avlanıyor.

Bu durum öncelikle biyoçeşitli­lik, ardından gıda güvenliği açısın­dan çok büyük sorun teşkil ediyor. Çevre Savunma Fonu’na (EDF) gö­re dünya çapında yaklaşık 3 milyar insan, protein kaynağı olarak deniz ürünlerini kullanıyor. Bu talebin sürdürülebilir olarak karşılanabil­mesi, su ürünleri odağında gıda gü­venliğinin sağlanabilmesi ve geçi­mini de deniz ürünlerinden sağla­yan birey ve ailelerin geleceğinin güvence altına alınması için aşırı avlanmaya engel olunması ve de­nizlerdeki diğer insan etkilerinin de azaltılması gerekiyor.

WWF’in Yaşayan Gezegen Ra­poru, aralarında orkinos, uskumru ve toriğin de bulunduğu gıda açı­sından büyük öneme sahip balık türlerindeki YÜZDE 74’lük azal­maya rağmen okyanusları tehdit eden faaliyetlerin birçoğunun ön­lenebilir olduğunu ve gereken çö­zümlerin de bir an önce hayata ge­çirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Eylül ayı geldi çattı; yani balık boylarına en çok dikkat edilmesi gereken dönemdeyiz. Balıkçıların sabırlı ve sorumlu davranması ge­rekiyor. İlk çıkan palamut ve lüfer­de boylara dikkat edilmesi şart.

5.Global Gastro Ekonomi Zirve­si 8 Ekim’de AKM’de düzenleniyor. Programı TURYİD adına ben ha­zırlıyorum. Mavi Ekonomi, başka­nımız Kaya Demirer ile en çok has­sasiyet gösterdiğimiz başlıklardan. Gelecek hafta çok detaylı yazaca­ğım ama bu Mavi Ekonomi yazısı bir giriş olsun.

Yazara Ait Diğer Yazılar