Rezerv dolar: Yeni finansal düzende imtiyaz mı, yük mü?

Dolar sadece bir para birimi değil, aynı zamanda bir siste­min adı. Bugün dünya ticaretinin %80’i ABD Doları üzerinden fa­turalandırılıyor. Döviz rezervle­rinin %59’u da ABD Doları olarak tutuluyor.* Dolar, her kriz anın­da yatırımcıların sığındığı, mer­kez bankalarının “güvenli liman” olarak biriktirdiği, enerji piyasa­larının ve borç piyasalarının di­li hâline gelmiş küresel bir güç. Ama bu gücün anlamı da yükü de tartışmaya açılıyor. Hem Washin­gton’da hem Pekin’de hem de İs­tanbul’da…

Özellikle kırılgan ekonomiler­de, merkez bankalarının rezerv­lerini Dolarda tutması; hükümet­lerin borçlanmalarını Dolar cin­sinden yapması bu para biriminin sağladığı istikrarın bir gösterge­si. Gelişmekte olan ülkeler kendi para birimleriyle rahatlıkla borç­lanamadıkları için, bu bağımlılık daha da derinleşiyor.

Dolar hegemonyasının iç yansımaları

Ancak bu resmin bir diğer yü­zü var. Doların rezerv para olma­sı, ABD için yalnızca avantaj değil, bir yük de olabilir mi? ABD Başka­nı Donald Trump’ın ekonomi da­nışmanı Stephen Miran’a göre, evet. Geçenlerde Hudson Institu­te konuşmasında Doların rezerv para olmasının ABD’ye “sürekli dış ticaret açığı, sanayi kaybı ve aşırı borçlanma” dayattığını söy­ledi. Ona göre ABD’nin merkez bankasının küresel finansal sis­temin jandarması olarak iş gör­mesinin bedelini Amerikalı işçi­ler ödüyor.

Trump da bütün seçim kam­panyasını ve seçim sonrası politi­kalarını bu kurgu üzerinden yap­madı mı zaten? Donald Trump, ABD’nin küresel ekonomik sis­temde “bedel ödeyen süper güç” konumuna itildiği düşüncesiy­le, küreselleşme karşıtı seçmeni mobilize etti. Make America Gre­at Again sloganının arkasındaki ekonomik mesajlardan biri dola­rın rezerv para statüsünün getir­diği dış ticaret açığı, üretim kay­bı ve istihdam sorunlarının ter­sine çevrilmesiydi. Trump’a göre bu ayrıcalık, Amerikan işçisinin pahasına başka ülkelere hizmet eden bir yük haline gelmişti. Dola­yısıyla onun dış politika ve ekono­mi vizyonu, sadece doların değil, ABD’nin tüm küresel taahhütle­rinin yeniden gözden geçirilmesi üzerine kuruluydu.

Doların rezerv para olması üze­rindeki bu görüşler yeni değil. 1960’larda Fransız Maliye Bakanı Giscard d’Estaing, Doların “aşı­rı ayrıcalık” (exorbitant privile­ge) sağladığını söylemişti. Vangu­ard, Council on Foreign Relations ve IMF gibi kurumların raporla­rı Doların sağladığı düşük borç­lanma maliyeti, likidite bolluğu ve yaptırım gücünün Amerikan devletine ve şirketlerine hala bir ayrıcalık sunduğunu vurguluyor. Bununla beraber Trump yöneti­minde baskın olan siyasi görüş bu ayrıcalığın ABD ekonomisinin yapısal dengesizliklerini derin­leştirdiği, sanayisizleşmeyi hız­landırdığı, ucuz dış finansmanın kötü mali disipline neden olduğu yönünde…

Dünya doları neden hâlâ elinde tutuyor?

St. Louis Fed’in araştırmasına göre, dolaşımdaki Amerikan Do­larının yaklaşık %45’i ülke dışın­da tutuluyor. Bu, ABD dışındaki bireylerin ve kurumla­rın, kendi ekonomileri­ne güvenmedikleri nok­talarda Doları bir değer saklama aracı olarak be­nimsediklerini gösteri­yor. Bu güvenin temelin­de yalnızca büyüklük de­ğil, kurumsal istikrar ve hukuki öngörülebilirlik yatıyor.

Ancak burada asıl me­sele şu: Doların küresel liderliğini sürdürebilmesi için ABD’nin hem içerde hem dışarda “güven üret­meye” devam etmesi gerekiyor. Trump gibi öngörülemez bir lide­rin yönetiminde bu güvenin yıp­ranması ise kaçınılmaz gibi.

Çin’in gölgesinde: Yeni bir rezerv para mümkün mü?

Bu kırılganlık, Çin gibi büyük aktörler için fırsata dönüşüyor. Çin sadece jeopolitik olarak de­ğil, finansal teknoloji alanında da küresel düzeni şekillendirme id­diasında. Dijital yuan (e-CNY), Çin’in merkez bankası tarafın­dan geliştirilen ve halihazırda pi­lot uygulamalarda test edilen bir dijital para. Çin aynı zamanda SWIFT’e alternatif olarak CIPS (Cross-Border Interbank Pay­ment System) ağı ile küresel öde­me sistemlerinde de bağımsızlık arayışında. Bu sistemler, Çin’in Afrika, Orta Asya ve Güneydoğu Asya’daki finansal varlığını ge­nişletmesini sağlıyor. Özellik­le Kuşak ve Yol Girişimi üzerin­den verilen kredilerin dijital yuan ile fiyatlandırılması, yeni bir re­zerv para yaratma stratejisinin ilk adımları olabilir.

Ancak rezerv para olmak, sa­dece teknik yeterlilik değil; açık­lık, hesap verebilirlik ve sermaye hareketliliği ister. Çin’in sermaye kontrolleri, yasal şeffaflık eksikli­ği ve siyasal otoriterliği, yuanı re­zerv para statüsüne taşımakta en­gel. Zaten Çin’in de böyle bir rolü şimdilik üstlenmek istemeyeceği aşikar.

Bu çerçevede Çin daha akılcı bir strateji olarak Dolara doğrudan alternatif üretmek yerine, çok ku­tuplu bir ödeme ekosistemi kura­rak Doların çevresindeki küresel ağı aşındırmayı hedefleyebilir.

Yeni finansal mimaride “rezerv para” kavramı önemini koruyacak mı?

Tam da burada üzerinde düşü­nülmesi gereken bir soru ortaya çıkıyor: Acaba yeni küresel finan­sal mimaride “rezerv para” kav­ramı tarihsel anlamını koruyacak mı?

Kısa cevap: Kavram değişmeye başladı bile! 20. yüzyılın finansal düzeni büyük ölçüde fiziksel pa­ra, merkez bankası rezervleri ve SWIFT benzeri merkezî sistem­ler üzerine kuruluydu. 21. yüzyıl­da ise blokzincir teknolojisi, mer­kez bankası dijital paraları (CB­DC), stablecoin’ler, tokenizasyon ve akıllı sözleşmeler ile tanımla­nan bambaşka bir sistem yükse­liyor.

Bu sistemde rezerv para yalnız­ca “bir ülkenin parasını elde tut­mak” anlamına gelmiyor; rezerv varlığın hangi teknolojiyle işlen­diği, hangi ağda saklandığı, ki­min denetlediği gibi sorular da önem kazanıyor. Meta’nın Diem girişimi başarısız oldu ama başka oyuncular geliyor. Bu da bizi ye­ni bir soruya götürüyor: Finansal hegemonya artık kimin parası de­ğil, kimin ağı sorusuna mı dönü­şüyor?

Avrupa nerede? Sessizliğin çöküşü

Bu küresel dönüşümde dikkat çeken bir başka aktör (ya da edil­gen figür) Avrupa Birliği. Tarih­sel olarak Doların karşısına çı­kabilecek tek ciddi rezerv para olan Euro, 2000’lerin başında bir umut yarattı. Ancak Euro Bölgesi krizleri, siyasi koordinasyonsuz­luk, ortak maliye politikası ek­sikliği ve büyüme yetersizliği bu umudu söndürdü.

Avrupa Merkez Bankası dijital Euro çalışmalarını sürdürüyor, ancak AB içinde ortak para ko­nusunda bile yaşanan gerilimler (örneğin Almanya’nın temkinlili­ği) bu süreci yavaşlatıyor. Bugün Euro hâlâ rezervlerin %20’sini oluşturuyor ama teknik üstünlük ya da jeopolitik liderlik iddiası gün geçtikçe zayıflamakta.

Yani Avrupa Birliği bu dönü­şümde ne Çin gibi meydan oku­yan ne ABD gibi hâkim olan bir konumda. Jeopolitik olarak ses­siz, teknolojik olarak yavaş, fi­nansal olarak kırılgan bir Avru­pa, yeni mimarinin kurucuları arasında olmayabilir.

Sonuç: Yeni dönemin parası mı, ağı mı hâkim olacak?

Bugün Dolar hâlâ tahtını koru­yor. Ama o tahtın altındaki taş­lar artık eskisi kadar sabit değil. Uluslararası finansal sistemde yeni bir mimari oluşuyor. Mer­kezî olmayan ağlar, dijital para platformları, akıllı sözleşmeler­le çalışan blokzincir sistemle­ri, para kavramının tanımını bi­le yeniden yazıyor. Bu dönüşüm, sadece ekonomik değil; aynı za­manda politik, teknolojik ve kül­türel bir hegemonya savaşına dö­nüşüyor.

Artık şu sorular, yalnızca aka­demik seminerlerde ya da mer­kez bankalarının toplantılarında değil çok daha geniş çevrelerde tartışılıyor:

Gelecekte “rezerv para” dedi­ğimiz şey bir ülkenin bastığı kâ­ğıt mı olacak, yoksa bir ağın pro­tokolü mü? Çin›in dijital yuanı nasıl bir finansal stratejinin par­çası? ABD Doları, merkez banka­sı gücüyle değilse bile, Apple, Vi­sa, JP Morgan gibi şirketlerin ağ­larıyla mı varlığını sürdürecek? Euro, “çok olmak isteyen ama bir türlü bütünleşemeyen” bir para birimi olarak sessizce mi unutu­lacak?

Bu sorular, yalnızca teknik ter­cihler ya da para politikası araç­larıyla cevaplanamaz. Çünkü mesele artık kimin parası değil, kimin güven ve değer ürettiği ve bu değerin kimin sisteminde do­laştığı ile ilgili. Yeni dönemin sü­per gücü, en çok parası olan de­ğil; en çok güven duyulan sistemi kuran olacak. Bugün Dolar hâlâ o güvenin sembolü. Ama dünya da alternatifler için artık daha ha­zırlıklı.

*Bu oran 2000’li yılların başın­da %70’in üzerindeydi; zamanla azalsa da ABD Doları açık ara en yüksek paya sahip.

Yazara Ait Diğer Yazılar