RFK mutfaktan gitmeseydi
Kennedy ailesi enteresan bir siyasi aile. Baba “Joseph Kennedy” döneminin en zenginlerinden. Başkan Roosevelt’in yakın arkadaşı ve büyükelçisi. Niyeti, büyük oğlu Joseph Jr.’ın ABD Başkanı olması.
Tüm aile buna hazır, ama II. Dünya Savaşı sırasında uçağı Avrupa’da düşürülüyor ve ölüyor. Gözler iki numaralı Kennedy’ye dönüyor: “John Fitzgerald Kennedy” (JFK), namıdiğer “Jack”. Büyük bir kampanya hikâyesi, aşk hikâyeleri, sağlık sorunu, dış politika ve iç siyasetteki değişimlerle dolu, sonu suikast ile biten bir hikâye.
Ancak tüm bunların gölgesinde, gözlerden uzak, hep destekçi durumunda kalmış, abileri gibi babaya değil de anneye benzeyen “Bobby” var bir de. Esas adıyla “Robert Francis Kennedy” (RFK). Harvardlı hukukçu. Üç numaralı oğul. Önceleri abisinin senato ve başkanlık kampanyasında “kampanya direktörü”. Abisi ABD Başkanı olduktan sonra “benden bu kadar diyor”, ama abisi onu bizdekine en yakın tabiriyle “Adalet Bakanı” yapıyor. “Yanımda sana ihtiyacım var” diyor. Amerikan tarihinin en genç ve en güçlü Adalet Bakanı. JFK’ye ulaşmanın yolu ondan geçiyordu. Çok güçlüydü. Ancak abisinin ön seçimdeki rakibi, ardından başkan yardımcısı olan “Lyndon Baines Johnson” ile arası kötüydü.
Havuzda yüzerken çalan telefonla hayatı değişti. Abisi ve başkanı, en yakın dostu, Texas’ta suikasta uğramış ve ölmüştü. Herkes Johnson’dan, ABD Başkanlığını devraldıktan sonra, “Bobby”yi başkan yardımcısı yapmasını istedi, ama Johnson, başka bir Kennedy gölgesi daha istemiyordu. “Hurbert Humhrey”i başkan yardımcısı yaptı Johnson.
Kısa bir süre daha Adalet Bakanlığına devam etti Bobby ve sonra New York Senatörü olmak için ayrıldı görevinden. Güzel bir zaferdi, artık ikinci adam değil, öndeki yüz olmuştu. Senatör Kennedy, hayatı boyunca her görevinde yaptığı gibi, şimdi de Jimmy Hoffa gibi organize suç örgütleriyle ve liderleriyle savaşa başladı. Martin Luther King Junior başta tüm sivil özgürlük hareketlerine destek verdi. Vietnam Savaşı’na karşı çıktı.
Suikast tarihin gizemlerine gömüldü
1968 başkanlık seçimi ön seçimlerinde New Hampshire’da ABD Başkanı Johnson, “Eugene McCarthy” tarafından sarsılınca, Bobby 1968 seçimlerinde başkan adaylığını açıkladı. Ardından başkan Johnson, kazanma şansının zor olduğunu görünce, Demokrat Parti adayı olmayacağını açıkladı.
Sonrasında Johnson’ın yardımcısı Hurbert Humphrey de başkanlığa adaylığını koydu. Kennedy, en yakın rakibi Senatör Eugene McCharty’ye karşı git gide güçlendi ve sonunda Demokrat Parti ön seçimleri California ve South Dakota’ya kilitlendi. South Dakota’yı alan Kennedy, California’daki meşhur Ambassador Otel’de yaptığı konuşmayla herkesin gözünde California seçimini garantilemiş ve Cumhuriyetçilerin başkan adayı Nixon’un karşısına çıkacak gözüyle bakılıyordu.
Podyumdan indi ve mutfağa yöneldi. Kestirmeden otelden çıkmaya başladı, o sırada mutfakta bulunan genç Filistinli Sirhan Bishara Sirhan, tabancasından çıkan kurşunlarla Kennedy’yi öldürdü. Müstakbel başkan ölmüştü. Sirhan’a göre sebep, Kennedy’nin Arap-İsrail savaşlarında İsrail yanlısı tutumuydu. Yıllar içerisinde birçok kişi bu cinayetin arkasında CIA olduğundan Hoffa’nın intikamına, SSCB olduğundan Amerika’daki sivil toplum hareketlerine, eşitlik ve özgürlük karşıtı kimselere kadar pek çok şey söyledi. Sirhan hala içeride.
Aynı abisinin suikastında olduğu gibi, ona karşı yapılan suikast de tarihin gizemlerine gömüldü. Kennedy’nin açıkta kalan oyları en yakın rakibine değil, başkan yardımcısı Hurbert Humphrey’e gitti. Humphrey, Demokrat Parti’nin Nixon’a karşı adayı oldu ve seçimi kaybetti. Şimdi bakıyorum da Bobby mutfağa yönelmeseydi ya da daha yavaş çıksaydı salondan, ne olurdu bugün? Nixon, Ford, Carter isimleri hayatımızda olmazdı, hatta belki de Reagan, Clinton ve Bush da. Bambaşka isimlerle bambaşka bir Amerika, bambaşka bir dünya.
Watergate Skandalı olmadan Soğuk Savaş’ın daha erken bittiği ya da Sovyetlerin kazandığı. Irak Savaşı’nın yaşanmadığı ya da Vietnam’dan daha erken çıkıldığı. Belki de daha kötüleri. Bilemeyiz, ama bir gerçek var ki, Bobby herhangi bir aday değildi. Seçilmesi ve Sirhan ile karşılaşmaması halinde dünyanın seyrinin değişeceği kesindi, ama ne yöne tabi onu bilemeyiz. Tarih, yolu kısaltmak için “mutfaktan gitme” kararı almak gibi anlık bir kararla değişebilecek kadar kırılgan, bir o kadar da temel istikametinden sapmayacak şekilde gerçekçi.