Uçurumu derinleştiren suikast

Amerikan tarihinde bir sürü suikast ya da suikast girişimi oldu. Lincoln, Kennedy, Garfield, McKinley ölürken Trump ve Reagen suikaste uğrayıp ha­yatta kalan başkanlar oldu. Başkanlar dı­şında Meir Kahane, Malcolm X., Martin Luther King Jr., Robert Kennedy, Melis­sa Hortman, Christopher Stevens, Joseph Smith, Harvey Milk gibi siyasi aktivistler de suikaste uğrayan bazı Amerikalılar ol­du. Tüm bu suikastler veya girişimleri de­falarca farklı sebeplere bağlandı. Bazıları tamamen psikolojik bozukluklar sebebiy­le, bazıları mafya hesaplaşması, bazıları borç meselesi, bazıları ise tamamen çö­zümsüz kaldı.

Geçen hafta yaşanan Charlie Kirk su­ikasti tüm bunlardan bence daha farklı. Ayrışmış Amerika’nın hem ayrışmışlığı­nın hem de ideolojik olarak tamamen or­tadan ikiye ayrılmışlığının bir neticesi. Kirk, Trump’ın ve MAGA’cı ekolün önem­li bir sözcüsüydü.

Önemli bir MAGA aktivisti idi. Suikast sonrası söylenenler ve yaşananlar sui­kastten daha büyük etki yarattı. Ameri­ka’nın yıllardır belki de en büyük gücü ne olursa olsun bu tarz cinayetler sonrası tek yürek olarak kenetlenebilmesi olmuştur. En azından görüntüde.

Ama bu sefer suikast sonrası yapılan yo­rumlar, aradaki uçurumun derinliğini da­ha da netleştirdi. Trump ve MAGA’cıla­rın sol liberalleri, yani demokratların sol kanadını suçlaması doğal olarak o tarafın tepkisini çekti.

Demokrat sol duruşa sahip fikir insan­ları bu suikastin MAGA karşıtları tarafın­dan değil, aşırı MAGA’cılar tarafından iş­lendiğini iddia etti. Hatta Harvard’lı bir hukuk profesörü bu düşüncesini dillendi­rince sosyal medyada büyük bir savaş baş­ladı.

Neticede öyle sert bir ayrışma var ki bu ayrışma bir suikastin çok ötesinde, kimin yaptığından da ziyade Amerikan toplumu­nun neredeyse iç savaşı andıracak şekilde bölünmeye başlaması.

İç savaştan sonra böyle bir ayrımı hiç görmedik. Martin Luther King Jr. suikas­tinde bile taraflar bu kadar keskin değildi. Azınlıkta olan ama gücü elinde bulundu­ran statükocular ile değişim ve hak tale­binde bulunan insanlar arasında bir çatış­maydı. Bu seferki halkı, gençleri, herkesi ortadan ikiye bölmüş bir ayrım.

Bunun sebebi Trump değil önce onu netleştirelim.

Trump zaten ortaya Çay Partisi hareke­ti ile çıkmaya başlayan bir siyasi hareke­ti MAGA adıyla ideolojiye döktü, liderlik etti, seslendirdi. Ama bu fikrin ortaya çık­masının derininde çok şey var.

Ameriya’yı büyük bir sınav bekliyor

Amerika’daki vergi, sağlık, istihdam po­litikaları, toplumsal haklar, bireysel hak­ların alışıla gelmiş dini duruşlar dışı ge­nişlemesi, eşcinsel evlilikler ve kürtaj gi­bi, göç politikaları neticesinde ülkeye gelen göçmenlerin hem istihdam hem gü­venlik sıkıntısı yaratması tarafları iyice birbirinden ayırdı.

Trump değil Lincoln gelse bu derin çat­lak yakın zamanda toparlanamaz. Tabi ki Trump’ta sürecin çürümüşlüğüne ve ger­ginliğine üslubuyla benzin döküyor.

Amerika’yı iç savaştan, ikinci dünya sa­vaşından, büyük depresyondan, sosyal halk hareketlerinden ve soğuk savaştan daha büyük bir sınav bekliyor. Belki de çok alışık olmadığı bir mücadele, konu­şulan her siyasi konunun taraflara bölün­düğü, siyasetin merkezden aşırıya kaçtığı, toplumun arasındaki farklılıkların daha da ayrıştığı bir sınav.

Bu süreçten çıkmak önce lider ister. Li­der derken sadece başkan değil. Sivil top­lumda, kongrede, medyada, eğitimde, iş dünyasında toplumu tekrar ortaya çeke­bilecek mutlak politikalar geliştirebilecek liderler. Gördüğüm var mı derseniz, açık­çası yok. Çünkü her zaman ayrışmadan ve aşırılıktan oy toplamak, güç kazanmak, para yapmak, popülarite kazanmak ve ta­raftar bulmak daha kolaydır. Siyasetin her ülke için gerçeği bu.

Zor olan herkese ve her şeye rağmen or­taya toplamak, mutlak müştereklerde in­sanları birleştirmek. Zaten onu yapan da dönemin değil, tüm zamanların lideri ola­rak tarihe geçiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar