Değişen dış politika
Trump’ın ABD kongresiyle geçen hafta başlayan gerilimi hala devam ediyor. Donald Trump Amerika’nın resmi bütçede yer alan 4,9 milyar dolarlık dış yardımları kesme niyetinde olduğunu Kongre’ye bildirdi. Gerçi şunu söylemek lazım ki bütçede onaylanmış bir kalemin Başkan tarafından kesilme yetkisinin olup olmaması meselesi Kongre ve Başkan arasındaki gerilim ve yetki tartışması Nixon döneminden beri devam ediyor. Ancak bugünkü yazımızın temeli bu yetkinin kimde olduğu konusu değil. Esas konumuz Amerika’nın geleneksel dış politika yaklaşımından feragat edip etmediği.
Amerika Birleşik Devletleri, Soğuk Savaş döneminin başı itibariyle batı dünyasının lideri olarak öne çıktı. Sovyetler Birliği kendisiyle birlikte hareket eden ülkeleri kendi gücüyle şemsiyesi altına alırken Amerika Birleşik Devletleri daha sonraki dönemlerde bir teori olarak adından çok söz ettirmeye başlayacak olan yumuşak güç konseptini kullanmaya başladı. Dünyada belki adını bile duymadığınız bölgelerine yapılan maddi yardımlar, her ülkede o ülkenin dilinde yayın yapan Amerika’nın Sesi radyoları, Fulbright bursları, her ülkeden gençleri Amerikan kültürüyle tanıştırmayı hedefleyen liderlik programları gibi birçok farklı yumuşak güç yaklaşımını hayata geçirdi. Buradaki temel nokta Sovyetler’in kapalı ve askeri öncelikli yaklaşımlarının karşısına Amerika’nın kültürel serbestlik içeren kendi yapısını ve değerlerini dünyaya duyurmayı amaçlayan ve bunun içinde para harcamaktan çekinmeyen yaklaşımıydı. Oysa ki birinci Trump döneminden bugüne kadar görmeye başladığımız bazı şeyler gelenekselleşmiş Amerikan dış politikası yaklaşımını çöpe atar durumda. Amerika’nın sesi radyosunun bütçesinin kesilmesi, müttefik ülkelere bile ayrım yapmaksızın ağır vergiler uygulanması, NATO ve askeri güvenlik konularında tehdide varan yaklaşımlar ve son olarak da 5 milyar dolara yakın dış yardımların kesilmesi planı. Konu şu ki bunlar boşa yapılmış harcamalar değildi. Amerika’nın soğuk savaş döneminde ittifaklarını güçlendirmek için en az askeri ve ekonomik gücü kadar önemli bir dış politika stratejisi idi.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Şunu söyleyebilirsiniz artık bunların devri geçti ve yeni yaklaşımlar lazım. Bu kabul edilebilir bir yaklaşım ama esas konu yerine ne koyacağınız. Neredeyse 80 senedir devam eden bu dış politika yaklaşımı bir çırpıda bir kenara atılıyor. Trump’ın yaklaşımı çok net. Bu paraların Amerikan vatandaşlarının vergilerinden çıktığını ve Amerika’ya hiçbir dönüşü olmadığını söylüyor. Gerçi hiçbir zaman bu yapılan yatırımların maddi olarak Amerika’ya direkt bir dönüşü olmadı. Ama dolaylı olarak soğuk savaşın Amerika lehine sonuçlanmasının belki de en önemli sebebi dünyada oturtulan Amerikan algısıydı. O da bu şekilde sağlandı. Şimdi ortadan bu dış politika yaklaşımını kaldırıp yerine neyi koyacağı önemli. Trump her şeyi kaldırma konusunda başarılı. Ama yerine alternatif olarak sunduğu herhangi bir plan yok. Şimdi esas soru şu Trump’tan sonra gelecek başkan topyekün bu politikaları değiştirse bile tamamıyla geriye dönüş sağlansa bile ne yaparsa yapsın etkisi hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Bundan ötürü Amerika’nın çok sert bir şekilde değişmeye başlayan yumuşak güç kullanımı yerini dış politikada boşluğa mı yoksa yeni bir alternatife mi bırakacağı önemli bir soru haline geldi.
Unutmamak gerekir ki ekonomisiyle siyasetiyle dünyadaki etkinliğiyle Amerika Birleşik Devletleri hâlâ bir süper güç ancak gerek Trump’ın uyguladığı bu politikalar gerekse Filistin meselesinde olduğu gibi aldığı konum ve savunduğu tezler Amerika Birleşik Devletleri’ne git gide dünya liderliğindeki başta inandırıcılık sonra da doğal liderlik rolünü kaybettiriyor. Dünya tarihi boyunca birçok büyük imparatorluklar geldi ve geçti. Birçoğu başka bir ülke tarafından yıkıldı gibi görülse de esasen o yıkıma giden en önemli sebep yıllar içerisinde ülke yönetimi tarafından alınan kararlar ve ülkenin bir gün gelecek son darbeye açık hale gelmesiydi. Trump’ın bu kararı da Amerika Birleşik Devletleri’nin son dönemde aldığı birçok kararlar gibi Amerika’nın dünya liderliğindeki rolünü git gide geri çekiyor.
Hatalar yapılır yanlışlar olabilir ama gerilemeye başlayan bir algı, devletler sisteminde bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmaz.