Süreyya Bey’in ardından…
Ekonomi bilgime ve politika geliştirme kabiliyetime en fazla katkı yapan iki kurum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve TEPAV’dır. Ne mutlu bana ki bu iki kurumda da Süreyya Serdengeçti gibi bir rol modelle çalışma ve arkadaşlık etme fırsatı buldum. Ne üzücüdür ki geçtiğimiz hafta sonu çok vakitsiz bir şekilde Süreyya Bey’i kaybettik.
Süreyya Bey ile ilk defa TCMB için akademik danışmanlık yapmaya başladığımda tanışmıştım. Hakan Kara’nın önerisi, Süreyya Bey ve Fatih Özatay Hoca’nın da inisiyatif almasıyla Refet Gürkaynak ve Erdal Özmen ile birbirinden değerli ve genç TCMB uzmanıyla birçok akademik çalışma ürettik. Bu akademik çalışmalar prestijli dergilerde basıldığı gibi aynı zamanda TCMB’nin karar alma süreçlerinde de etkili oldu. Tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, akademi ve merkez bankacılığını birleştiren bu vizyonun arkasında Süreyya Bey ve ekibi vardı.
Bütün basamakları başarıyla tırmandı
Para politikası açısından çok heyecan verici dönemdi. Enflasyon hedeflemesi sürecinde, merkez bankası bağımsızlığını içine sindiremediği sonradan iyice belli olan bir anlayışa karşı dimdik durdu. İlkelerinden ödün vermedi. Enflasyonu düşürmenin önemini sadece siyasetçilere değil, oturduğumuz restorandaki çalışanlara da isteyerek ve sıkılmadan anlattı.
Türkiye’nin en önemli dezenflasyon başarısına ve bugün ülkeyi yönetenlerin her fırsatta anlattığı “paradan altı sıfır atma” operasyonuna imzasını attı. Sonuç olarak, ODTÜ İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra uzman yardımcısı olarak girdiği TCMB’den merkez bankası tarihinin en başarılı başkanlarından biri olarak gururla ayrıldı. Siyasilerin kadrolaşma hevesini karşılıksız bırakmasa başkanlık süresi daha da uzardı ama o her seferinde net ve kibar bir biçimde kurumunu korudu. Kibarlığı koruyarak net olmak kolay değildir. Süreyya Bey bunu başarabilen ender insanlardan biriydi.
Çalışanları tarafından bu kadar sevilmesinin ve kurum kültürünü korumasının arkasındaki en önemli sebeplerden biri Süreyya Bey’in kişiliği kadar TCMB’nin en alt kademesinden başlayarak bütün basamakları başarıyla tırmanması ve başkan olmasıydı. Bugün kamuda maalesef bu kültürü de kaybettik. Kuruma ve hafızasına sahip çıkan bürokratlar artık yok denecek kadar az. Bugün herhangi bir kamu kurumunda en alt seviyeden başlayıp sadece çalışarak ve liyakatiyle o kurumun en başına geçen, bırakın geçmeyi bunu hayal eden kaç kişi var sizce?
Süreyya Bey aynı zamanda müthiş bir entelektüeldi. Çok iyi hatırlıyorum: İlk tanışmamızda Sargent ve Velde’nin Avrupa’da 14. ve 19. yüzyıl arasında küçük madeni paraların kıtlığı üzerine yaptığı çalışmayı konuşmuştuk. Paranın tarihini çok iyi bilirdi; TL’den altı sıfır atılmasıyla ilgili operasyonda da işin tarihsel boyutunu herkesten çok araştırmıştı. İkimiz de TEPAV’dayken bir akşam yemeğinde Malazgirt Savaşı’nın stratejik, coğrafi ve lojistik etkenleri üzerine konuştuktan bir gün sonra masama Malazgirt Savaşı ile ilgili yabancı bir kitap bırakmıştı. Müthiş bir klasik müzik bilgisi vardı.
Bilginin yanında bilinç sahibiydiler
Süreyya Bey, yakın bir zamanda kaybettiğimiz Hasan Ersel ve bende çok büyük izi olan, yine vakitsiz kaybettiğimiz Fikret Şenses ve Merih Celasun Hocalarımız… Bu insanlar tanımakla gurur duyacağınız, bilgi ve terbiye açısından çok şey öğreneceğiniz iktisatçılardı. Malum, son dönemde tartışmaya akademik yayınlarının endeks skorlarını belirterek başlayan ekonomistlerin dünya görüşlerinin sığlığı ile ilgili bir tartışma var. Yukarıda bahsettiğim ve bugün aramızda olmayan bu mümtaz kişiliklerin en önemli özelliği, bilginin yanında bilinç sahibi olmaları, dünya görüşlerini mesleklerinin ve konumlarının getirdiği ahlaki bir sorumlulukla geliştirmeleriydi. Onları iktisatçı, entelektüel ve daha önemlisi saygın yapan bu özellikleriydi.
Bu yazıyı Süreyya Bey’in unutamadığım bir tespitiyle bitirmek istiyorum. 2013 yılıydı ve biz ülkedeki problemleri konuşuyorduk. “Bir ülkede siyasi partiler çökerse, o ülkenin kendini toparlaması 3-5 sene alır. Bak; 2001 krizi sonrasında vatandaş krizden sorumlu tuttuğu partileri meclis dışında bıraktı; yeni bir parti kuruldu ve iktidar oldu. CHP de ana muhalefet partisi olarak yerini aldı ve sistem bir şekilde devam etti. Ama bir ülkede devlet çökerse o ülkenin kendini toparlaması en az 15- 20 sene alır. O da toparlayabilirse! Bugün ülkede devlet çöküyor, benim en büyük kaygım bu” demişti. Ruhu şad olsun; sevenlerinin, TCMB’nin ve devletin başı sağ olsun…