Teknoloji değişir, dünya değişir
İlk 10’da, hatta ilk 50’de hiç İngiliz şirket yok. Yani sanayi devriminin beşiği olan, bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğu İngiltere, yarışta geriye düştü. Buna karşılık ikinci sanayi devriminin öne çıkan ülkesi ABD, İngiltere’nin kaderini paylaşmadı ve dünya ekonomisindeki hakimiyetini korudu.
Geçen hafta önüme dünyadaki en büyük 50 şirketi gösteren bir görsel düştü. Şuradan incelemek mümkün: https://www.visualcapitalist.com/ ranked-50-most-valuable-companies-in-the-world-july-2025/ Aşağıda buradan yaptığım bir grafik var.
Bu grafikte ilk gözüme çarpan şu: Dünyadaki en büyük 10 şirketin 9’u yeni teknolojilerde faaliyet gösteriyor. Üstelik hepsinin hacmi çok büyük.
Dünyanın en değerli şirketi Nvidia'nın piyasa değeri Temmuz 2025 itibarıyla 4 trilyon doları aştı. Ardından gelen 5 şirketin hepsi de son teknolojik devrimi sürükleyen bildiğimiz şirketler.
İkinci dikkat çekici nokta dünyadaki en büyük 10 şirketin 8’i ABD merkezli. İlk 50'de 34 Amerikan şirketi var. İlk 10’da olup da ABD’li olmayan iki şirketten biri enerji şirketi Saudi Aramco diğeri ise yarı iletken üreticisi Tayvanlı TSMC.
Üçüncü nokta ise ilk 10’da hiç Avrupalı şirket yok. Zaten AB bunun farkında ve bunun için Draghi geçen sene AB’nin rekabetçiliğinin nasıl artırılabileceğini inceleyen bir rapor hazırlamıştı.
Dördüncüsü; en büyük 10 şirketin 9’u son teknolojik devrimin öncü şirketleri olmasına karşılık daha önceki teknolojik değişim dönemlerinde kurulmuş ve hâlâ en büyük şirketler listesinde yer almaya devam eden şirketler var.
Finans zamana en iyi direnen sektörlerden. Örneğin JPMorgan Chase’in kuruluş tarihi ilk sanayi devrimi dönemine kadar uzanıyor. İkinci sanayi devriminden bu yana şirketler giderek büyüdü ve bununla beraber finansal şirketlerin de önemi arttı.
Zamana iyi direnen bir başka sektör de petrol ve enerji. Burada ExxonMobil ve Chevron gibi ikinci sanayi devriminin enerji şirketleri dikkati çekiyor. Yine ikinci sanayi devrimi döneminin kimya ve elektrikli ürünler sektörlerinin öncü şirketlerinden Roche ve General Electric gibi şirketler de ardından gelen teknolojik devrimlerin yıkıcı etkilerine karşı durabilmiş olan şirketler.
Bu da bizi teknolojik devrimlerin oyun bozan-oyun kuran doğasına taşır.
Kartopu etkisi
Teknolojik devrimler hep köklü değişimlerin habercisidir. Bu değişimler gündelik hayatta neyi, nerede, nasıl tükettiğimizden başlar; nerede, nasıl yaşadığımıza ve çalıştığımıza uzanır; çalışma ve iş hayatında büyük değişimlere yol açar. Yeni ürünler, yeni sektörler, yeni şirketler, yeni zenginler ortaya çıkar, eskileri tarihe gömülür. Bu Schumpeter’ın yaratıcı yıkım dediği süreçtir.
Tarihe gömülenlere yıkım düşer. Yaratıcılar ise yenilerdir. Yıkılan şirketler ve sektörlerle beraber buralarda çalışanlar da yıkımdan nasiplerini alırlar. Yani batan sadece bazı şirketler ve onların patronları olmaz. Bu yüzden devletler şirketler kesimindeki yıkımlar karşısında önlem almak durumundadırlar. Aksi halde iş toplumsal yıkıma kadar varır.
Hatta süreci bir adım ileri taşıdığımızda şirketler ve sektörlerle birlikte ülkelerin de dünya sahnesindeki yeri değişir. Yeni ve yaratıcı sektörlere zamanında alan açabilenler parlar. Eskiyen, değişime ayak uyduramayan, yıkılmakta olan şirketleri payandalarla ayakta tutmaya çalışan ülkeler kaybederler. Çünkü şimdiye kadar kimse teknolojik devrimlerin yıkıcı dalgalarının önüne set çekemedi.
İlk 50’de hiç İngiliz şirketi yok
Bunun en tipik örneği İngiltere. İlk 10’da, hatta ilk 50’de hiç İngiliz şirket yok. Yani sanayi devriminin beşiği olan, bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğu İngiltere, zaman içinde yarışta geriye düştü. Buna karşılık ikinci sanayi devriminin öne çıkan ülkesi ABD, İngiltere’nin kaderini paylaşmadı ve dünya ekonomisindeki hakimiyetini korudu.
Peki o zaman ‘Yeniden Büyük Amerika’ sloganıyla başkan olan Trump neden ABD’nin ekonomik gücünü geri kazanmak iddiasını dilinden düşürmüyor?
Bu da bizi listede dikkat çeken beşinci noktaya getiriyor: Çin şirketlerinin 2010 sonrasında göstermiş oldukları agresif yükseliş. Her ne kadar bu istikrarlı bir seyir olmasa da yeni teknolojilerde Çin şirketleri devasa devlet desteklerini arkalarına alarak sergiledikleri gelişme, son teknolojik devrimin liderlik mücadelesinde Çin’i ABD’nin çok güçlü bir rakibi haline getiriyor. Bu mücadeleyi kazanan büyük ihtimalle geleceğin dünya lideri olacak. Bu yüzden Trump, Çin’i engellemek için elinden geleni yapıyor ve şirketler kesimini de yanında hizalanmış buluyor.
Fakat bu sadece devlet imkanlarıyla kazanılabilecek bir mücadele değil.
Yaşayıp göreceğiz.
