TÜSİAD rapor yayınladı: Yapay zekâ Türk iş dünyası için kritik kavşak!
TÜSİAD ve PwC iş dünyamız için adeta bir uyandırma servisi niteliğindeki "Üretken Yapay Zekâ Devrimi: Küresel Etkiler ve Türkiye’nin Konumu” raporunu yayınladı. İş dünyasına şu mesajı rakamlarla ve somut bilgilerle çok net verdi: Üretken yapay zekâ (YZ) bir “yapılsa iyi olur” konusu değil, bir “yapılmazsa olmaz” meselesidir. Erken benimseyenler hız, inovasyon ve veri odaklılıkla rekabet avantajı yakalar. Gecikenler rekabet gücünü kaybeder. Geleneksel modeller takılıp kalanlarla YZ’yı stratejilerine entegre edenler arasındaki uçurum kapanamayacak şekilde açılır ve derinleşir. Yapay Zekâ Türk İş Dünyası İçin Kritik Kavşaktır!
Kısacası durum ciddi!
PwC tahminlerine göre YZ, 2030’a kadar küresel ekonomiye tam 15,7 trilyon dolarlık devasa bir katkı yapacak – bu, dünya ekonomisine neredeyse ikinci bir Çin eklemekle eşdeğer. Özellikle 2023’ten beri hayatımızdaki yerini sağlamlaştıran Üretken YZ (İng. Generative AI), insanla makinenin birlikte çalışma biçimini kökten değiştiriyor. Şimdi tüm iş insanlarının düşünmesi gereken en öncelikli konu; “Bu devrimsel dalga Türkiye kıyılarına vururken bizler ne yapıyoruz? Dalgalarla boğuşanlardan mı olacağız, yoksa bu dalgayı fırsata çevirenlerden mi?” olmalı.
Raporun altını çizdiği önemli bir nokta var:
Küresel ölçekte CEO’ların %70’i YZ’yı artık şirketin geleceğini belirleyecek dönüştürücü bir güç olarak görüyor. Yarısından fazlası (%56) şimdiden YZ sayesinde verimlilik artışı sağladığını raporluyor. Hatta genel kanının aksine, YZ yatırımlarının küresel iş gücünü büyütmesi bekleniyor (%17 büyüme öngörüsü).
Türkiye’ye baktığımızda ise rapordaki veriler daha temkinli bir tablo çiziyor: Farkındalık yüksek; şirketlerimizin %75’i YZ’nın sektörlerini kökten değiştireceğine inanıyor ve %88’i etik gelişmeleri takip ediyor. Ancak iş uygulamaya gelince, çoğunluk hala pilot proje veya sınırlı deneme aşamasında. Büyük dönüşümün 3-5 yıl sonra hissedileceği düşünülüyor, bu da küresel hıza kıyasla bir gecikme riski taşıyor. Yeni YZ odaklı roller yaratma iştahımız ise rapora göre oldukça düşük.
Peki, neden bu temkinli duruş?
Raporda sıralanan engeller – güvenlik endişeleri, veri kalitesi sorunları, maliyetler, yatırım getirisinin belirsizliği ve yetenekli insan kaynağı açığı – elbette geçerli. Ancak belki de asıl engel, bu engellerin arkasına sığınan zihniyet olabilir mi? YZ’yı sadece bir verimlilik aracı olarak görüp, iş modelini temelden sarsacak stratejik bir güç olduğunu yeterince kavrayamamak mı? Kısa vadeli maliyetleri, uzun vadeli rekabet gücünün önüne koymak mı?
TÜSİAD ve PwC raporu bu noktada çok net bir uyarı yapıyor:
YZ’yı iş stratejilerine hızla ve akıllıca entegre eden şirketlerle geride kalanlar arasında aslında makas değil uçurum olacak. Geç kalanlar sadece pazar payının yanı sıra varoluş mücadelesini kaybetme riskiyle yüzleşecek. Bu bir işten çıkarma dalgası değil; işlerin, rollerin ve gereken yetkinliklerin yeniden tanımlanması.
Başarının anahtarı; raporun da vurguladığı gibi stratejik çeviklik, inovasyon ve adaptasyon yeteneği olacak. Deneme aşamasını hızla geçip ölçeklenmek şart!
Yine de umutsuzluğa yer yok
Türk iş dünyasının yüksek farkındalığı ve önümüzdeki iki yıl içinde YZ’yı entegre etme hedefi (%75) güçlü bir temel oluşturuyor. YZ’yı korkulacak bir ‘öcü’ değil, yeteneklerimizi artıran bir ‘iş ortağı’ olarak görmeli; mevcut insan kaynağımızı bu yönde hızla geliştirmeli; operasyonel verimliliğin ötesinde, yeni ürünler, hizmetler ve pazarlarda rekabet avantajı yaratmak için kullanmalıyız.
Potansiyeli görmek yetmez, bunu stratejik bir avantaja dönüştürmek şart. Veri altyapınızı güçlendirin, yetenek açığını kapatın, etik ve regülasyonları uygulamaya entegre edin. En önemlisi, yapay zekâyı işinizin kalbine yerleştirin. Gelecek bekleyenleri değil, onu inşa edenleri ödüllendirecek. Hazır mısınız?
Raporun tamamı için link https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar