TÜSİAD’dan mesaj: Perakendenin geleceği parlak!
18,6 trilyon dolara ulaşan küresel perakende pazarı, 2029’a kadar %5’lik yıllık bileşik büyüme ile ivmesini sürdürecek. Çevrimdışı perakende 14,4 (%78) trilyon dolar, e-ticaret 4,2 (%22) trilyon dolar seviyesinde. E-ticaretin fiziksel mağazalardan iki kat hızlı büyümesi beklenirken, perakende ekosistemi ekonominin ve istihdamın temelini oluşturmaya devam edecek.
Ancak artık mesele büyüklük değil, hız ve zeka! TÜSİAD’ın EY-Parthenon iş birliğiyle hazırladığı yeni rapor “Perakende Pazarının Geleceği ve Küresel Trendler (2025)”, sektörü yalnızca dijitalleşme değil; sürdürülebilirlik, yapay zeka, demografi ve regülasyon fırtınalarının dönüştürdüğünü net biçimde ortaya koyuyor.
Başarı için özellikle hangi alanlara odaklanılmalı?
1 | Yeni nesil tüketici artık yalnızca “alışveriş” değil, anlam, değer ve deneyim arıyor. %41’i sağlık odaklı ürünleri en önemli kriter olarak görüyor. %75’i markalardan sürekli yenilik ve iş birliği bekliyor. Tüketicilerin %67’si özel markaların (private label) geleneksel markalar kadar iyi olduğunu düşünüyor. Marka sadakati eriyor; %36’sı eski markalara dönmeyi bile düşünmüyor.
2 | Bu dönüşümü teknoloji hızlandırıyor. Kanallar arası sınırlar eriyor; %84’ü perakendecilerden fiziksel ve dijital kanalları entegre etmelerini bekliyor. “Fijital” (fiziksel + dijital) deneyimler yükseldi. Yapay zeka, tedarik zincirinden ödeme sistemine kadar her süreci dönüştürüyor. Kişiselleştirme, AR-VR, otomatik teslimat, sesli ticaret... ‘Zaten olmalı’ beklentisi artık standart.
3 | Teknolojinin hızlanan entegrasyonu anahtar rol oynuyor. YZ ve otomasyon, müşteri deneyimini ve operasyonel verimliliği artırıyor. Şirketlerin %43’ü, önümüzdeki 12 ayda YZ teknolojilerini benimsemeyi planlıyor. Gömülü ödeme sistemleri ve üretken YZ (GenAI) pazarlamadan depoya kadar her halkada stratejik avantaj sunuyor. Yıllardır konuşulan “Omni-channel” (entegre satış ve hizmet sistemleri) artık hayata geçmeli; tüketicinin her temas noktasında aynı kalite ve kişiselleştirme ile karşılaştığı, veriyle senkronize çalışan sistemler kurulmalı.
4 | Tedarik zinciri esnekliği ve dayanıklılığı hayati. Perakendecilerin %96’sı zincirlerini daha çevik hale getirmeyi hedefliyor. Jeopolitik krizler, iklim kaynaklı kesintiler ve artan girdi maliyetleri karşısında, şirketler dikey entegrasyon, çoklu tedarik ve yakın ülkelerden temin (nearshoring) stratejilerini devreye alıyor. E-ticaretin büyümesiyle birlikte “son kilometre teslimat” lojistik başarının en kritik halkası haline geldi. Z kuşağının %72’si aynı gün teslimat bekliyor. Mikro dağıtım merkezleri, robotik depo çözümleri ve rota optimizasyonu ile karbon ayak izini azaltan modeller gerekiyor.
5 | Sürdürülebilirlik ve döngüsellik artık trend değil, resmi zorunluluk. AB regülasyonları ve Paris Anlaşması hedefleri sektörü yeniden şekillendiriyor. Geri dönüştürülebilir ambalaj, karbon-nötr lojistik ve şeffaf tedarik zinciri artık olmazsa olmaz. Bu beklentiler yalnızca hükümetlerden değil, tüketiciden de geliyor.
6 | İş gücü yapısı da değişiyor. Otomasyon artarken, uzaktan ve esnek modeller yaygınlaşıyor. Kadın istihdamı ortalamanın üzerinde (%51) olsa da liderlikte (%43) daha fazla destekleyici program gerekiyor. Perakende çalışanlarının %42’si işten ayrılma eğiliminde. Esenlik endeksi sektör ortalamasının 5 puan altında. Yetenek yönetimi ve çalışan refahına acil yatırım şart.
Bu kadar hızlı değişen ve dönüşen bir pazarda, statik kalmak mümkün değil. Geleceğin perakendesini kurmak için veri odaklı stratejilerle müşteri deneyimini yeniden tanımlamak, teknolojiyi cesurca entegre etmek, tedarik zincirlerini güçlendirmek ve sürdürülebilirliği işin DNA’sına işlemek gerekiyor. En önemlisi, rekabette hâlâ en kilit faktör olan insan kaynağına yatırım yapmak, refah ve gelişimi merkeze almak şart.
Kısacası: Türkiye, perakendeyi sadece “ticaret” değil, teknoloji ve toplumsal dönüşüm alanı olarak konumlandırmalı.
Geleceğin perakendesi, şimdiden atılacak vizyoner, cesur, kararlı adımlar istiyor! Bilginize...