Üniversitelerden kaçış mı var?

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy tarafından açıklanan verilere göre, bu yıl Temel Yeterlilik Testi’ne 2 milyon 560 bin 649 aday başvuruda bulunmuş.

Ersoy, ikinci otu­rum olan Alan Yeterlilik Testleri’ne ise 1 mil­yon 721 bin 60, üçüncü ve son oturum olan Ya­bancı Dil Testi’ne (YDT) ise toplam 215 bin 448 adayın başvurduğunu belirtmiş. Buraya kadar ifade edilen sayıların ilk aşamada bir anlam ifade etmediğine eminim. Bu rakamla­rı önceki yıllar sınava başvuran öğrenci sayısı ile karşılaştırdığımızdaysa konu hayli çarpıcı bir hal alıyor.

2022 yılında 2021 yılına göre sınava giren öğrenci sayısında %24,4’lük bir artış yaşan­mış. Bu artışta baraj uygulamasının kaldırıl­ması kritik rol oynamış. 2023 yılına gelindi­ğinde başvuru sayısı %8,8 oranında artarak 3.527.443’e ulaşmış. 2023 yılında sınava giren kişi sayısı, sistemdeki istikrarı ortaya koyu­yor. Gelelim 2024’e. Bu kez yaklaşık %11,5’lik bir düşüş yaşanarak başvuru sayısı 3.120.870’e inmiş. TYT’ye katılım oranı düşmüş ve sına­va başvuran yaklaşık 300 bin kişi sınava gir­memiş. 2025’de sınava giren öğrenci sayısının 2.560.649 olduğunu hatırladığımızda, sayıda tam 560.000 öğrenci azalma olduğunu göz­lemliyoruz.

2022 yılında baraj puanlarının kaldırılma­sı, sınav sisteminde büyük bir dönüm nokta­sı olurken, üniversiteye girme olasılığı artan çok sayıda aday başvuru yapmıştı. Özellikle daha önce düşük puan nedeniyle başvuru yap­mayan bireyler, tekrar denemeye karar ver­mişti. 2024 yılında TYT oturumuna başvuran 3.120.878 adayın yalnızca 2.819.362’si sınava katılmış.

Ekonomik etkenler başrolde

2025 yılında yapılan başvurular, önceki üç yıla göre önemli bir düşüş gösterdi. 2024 ile 2025 kıyaslandığında düşüş oranı %18 iken, 2023 yılı ile kıyaslandığında oran %27. Bu dra­matik düşüş, son yıllardaki ekonomik zorluk­lar ile sınav politikalarında öngörülen deği­şikliklerin bir yansıması gibi görünmekte. Sınav ücretlerinin artışı, başvuru maliyetle­rinin yükselmesi ve genel ekonomik sıkıntı­ların başvuru sayısının azalmasında önemli rol oynadığı tartışılmaz.

Ailelerin artan eğitim masraflarına karşı daha seçici hale gelmesi de dikkat çekiyor. Bazı öğrenciler, sınava yalnızca TYT oturumuna girerek ön lisans programla­rını hedeflerken; bazıları ise tamamen özel ye­tenek sınavlarına yönelmiş. Bu çeşitlilik, katı­lım sayılarındaki dalgalanmayı da etkilemiş. Yanı sıra yurt dışında okuma isteğinin artma­sı, uzaktan eğitim, yahut özel güvenlik gibi al­ternatiflerin tercih edilmeye başlaması da dü­şüşün nedenleri arasında sayılabilir.

2025 başvuru sayısındaki %18–27’lik dü­şüş, YKS’nin rekabet dinamiklerinde kayma­ları işaret ederken, demografik dağılım önceki yıllarla benzer; ancak genç nüfustaki düşüş ve alternatif yolların tercih edilmesi öne çıkıyor. Ancak tek etki ekonomik mi, onu da iyi anla­mak lazım.

Havada karamsarlık kokusu var

Üniversitelere olan rağbetin azalmasında gelecek kaygısı ve iş bulamama endişesi de bü­yük rol taşıyor. YKS’ye başvuran öğrenci sayı­sındaki dalgalanma, sadece birer rakam deği­şikliği değil; aynı zamanda genç nüfusun bek­lentileri, sistemsel dönüşümler ve ekonomik baskılar gibi çok sayıda faktörün bileşimin­den meydana geliyor. Tablo gelecek yıllar için aday sayısında daha fazla istikrarsızlık olaca­ğını işaret ediyor. Yeni kuşakların farklı kari­yer tercihlerine yönelmesi, sınav sistemine alternatif yolların cazibesini artırabilir. Politi­kaların, başvuru ücretleri ve sınav içeriği üze­rindeki etkileri dikkatle izlenmeli.

Türkiye nüfusunda bir düşüş olmamasına, demografik dağılımda da bir değişim olmama­sına rağmen üniversiteye olan ilgide önemli bir düşüşün olması hayli dikkat çekici. Üstelik tek sebebin ekonomi olmadığını ve eğilimler­deki değişimin önemli bir rol oynadığını gör­mezden gelemeyiz.

Bugün ülkemizde devlet, vakıf ve özel üniversiteler olmak üzere toplam 208 üniversite bulunmakta. Pek çoğumuz çok fazla üniversitemiz olduğu yönünde eleştiri­de bulunsak da bu sayı bugün nüfusu bize hayli yakın olan Almanya’da 420. Ancak en önemli farkı bu sayının 120’si normal üniversite iken, 210’u uygulamalı bilimler yüksekokulu, 50’si sanat ve müzik yüksekokulu, 30’u uygulama­lı idari bilimler okuludur.

Yani teknik okul ve doğrudan mesleğe kazandırma oranı çok daha fazla. İngiltere’de toplam üniversite sayısı 165, Fransa’da 71. Ülkemizdeki üniversiteleri nite­lik açısından incelediğimizde doğrudan mes­leğe kazandırma oranı hayli düşük. Meslek li­selerine olan rağbet de az olunca, değmeyin halimize. Bunca üniversite için tehlike çanları çalarken, yaratılacak değişimlerle önemli fır­satların onları beklediğini de söylemeliyim. Aynı zamanda bir üniversite hocası da olarak bu duruma bir an önce el atılması gerektiğinin altını çizmiş olayım. Benden söylemesi.

Yazara Ait Diğer Yazılar